Şehzade alayı nedir, Şehzade alayı ne demek

Şehzade alayı; Tarih alanında kullanılan bir sözcüktür.

Tarih terimi olarak anlamı:

Sancak beyliği görevi ile eyalete çıkmakta olan padişah oğullarının İstanbul'dan ayrılmaları sırasında düzenlenen tören.

Şehzade alayı anlamı, kısaca tanımı

Alay : Herhangi bir törende veya gösteride yer alan topluluk. Bayram, cenaze vb. törenlerde sıralı olarak giden insan topluluğu, kortej. Bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapma. Hayvan topluluğu. Genellikle üç tabur ve bunlara bağlı birliklerden oluşan asker topluluğu

Şehzade : Padişahların ve oğullarının erkek çocuklarına verilen san.

Sırasında : Gerekince, yerinde ve zamanında.

İstanbul : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Oğullar : Afyon kenti, Dinar ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Padişah : Osmanlı Devleti'nde devlet başkanına verilen unvan, hükümdar, sultan.

Ayrılma : Ayrılmak işi. Bir biçmeden geçen beyaz ışığın türlü renklerde görünmesi.

Padişa : Hükümdar, bk. padişah.

Sancak : Bayrak, liva. Osmanlı yönetim teşkilatında illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. Gemilerin sağ yanı. Çoğunlukla askerî birliklere verilen yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak.

 

Çıkmak : İçeriden dışarıya varmak, gitmek. Süresi dolduğunda ayrılmak. Gerçekleşmek. Yayılmak, duyulmak. Yerinden oynamak. Görünür ya da belli bir durumda bulunmak. Bir iddia ile ortalıkta görünmek. Belirmek, tanınmak. Meydana gelmek. Yayılmak. Niteliği sonradan anlaşılmak. Gelmek. Giderilmek, yok olmak. Yetkili birinin makamına iş için gitmek. Bir şeyin yukarısına doğru yürümek. Artırmak, fiyatı yükseltmek. Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. Mal olmak. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek. Büyük abdest bozmak. Karaya ayak basmak. Oyunda herhangi bir rolü oynamak. Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek. Yükselmek, artmak. Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak. Yetişecek ölçüde olmak. Harcamak zorunda kalmak. Eksilmek. Ay veya mevsim geçmek. Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak. Binaya kat eklemek. Erişmek, görmek. Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak. Sıyrılmak, ayrılmak. Olmak, bulunmak, var olmak. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek. Yapılmak, yürümek. Bitmek, büyümek, sürmek. Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek. Bir yere ulaşmak, varmak. Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak. Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak. Piyasaya sürülmek. Oluşmak, olmak. Sesini yükseltmek. Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek. Bulaşmak. Ay, Güneş görünmek. Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak. Verilmek. Vermeye katlanmak. Flört etmek. Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak. Unutmak. Yayımlanmak. Yeni yetişip satışa sunulmak.

 

Eyalet : Çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir tür bağımsızlığı olan yönetim bölgesi. Osmanlı Devleti'nde en büyük sivil veya askerî yönetim bölgesi.

Çıkma : Çıkmak işi. Hamamdan çıkarken kullanılan havlu ve kurulanma takımı, çıkacak. Çıkmış. Desteklemek amacıyla verilen para. Bir yazı sayfasının kenarına metinle ilgili olarak yazılan ek, çıkıntı, derkenar. Eski, kullanılmış. Bir yapının üst katlarından dışarıya doğru uzanmış bölüm, balkon.

Ayrıl : Karşılaşma sırasında, yumrukoyuncularının birbirlerine kenetlenmeleri ve kendilerinden ayrılmamaları halinde orta hakemin verdiği komut. Bu durumda yumrukoyuncuları bir adım geriye açılırlar ve ancak ondan sonra vurabilirler. İki yolun ayrıldığı yer, yol kavşağı.

Düzen : Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. Dolap, hile. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. Bez dokuma tezgâhı. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri. Yerleştirme, tertip. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. Alet edevat takımı.

Görev : Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş. Resmî iş, vazife. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon. İşlev. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş.

Beyli : Ordu kenti, Perşembe belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Tören : Bir toplulukta, üyelerin belli bir olayı, kişiyi veya değeri ayırt edip sembolleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi, merasim. Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi sebeplerle yapılmış olan toplantı, merasim, seremoni.

Sanca : Sancağı.

Olan : Oğlan. Oğlan, erkek çocuk. Vakia, olan. Oğul, evlat.

Eyal : Arapça kökenli ıyâl: eş; zevce; kadın; ıyal.

Diğer dillerde Şehir gazı anlamı nedir?

İngilizce'de Şehir gazı ne demek ? : town gas, coal gas