Anlamak nedir, Anlamak ne demek

"Anlamak" ile ilgili cümleler

  • "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım." - M. C. Kuntay
  • "Hele bir de denizcilikten anlamıyorsanız su üstünde bahadırlık göstermek yerine beceriksizlik göstereceksiniz demektir." - İ. Özel
  • "Bu ilaçtan hiçbir şey anlamadım."
  • "Hani bunu anladık ama!"
  • "Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit

Yerel Türkçe anlamı:

Anlamak, idrak etmek.

Anlamak, fark etmek (bk. annamak)

Hayvanlar toprakta yatıp yuvarlanmak.

Anlamak anlamı, tanımı:

Anladımsa arap olayım : "hiçbir şey anlamadım" anlamında kullanılan bir söz.

Anlarsın ya : Açıklanmaması gereken bir olayı dolaylı yoldan anlatmak için kullanılan bir söz.

Anlayalım : "pay isteyelim" veya "mal, para veya konumdan yararlanalım" anlamında kullanılan bir söz.

Anlayıp dinlemek : Bir olayı iyice anlamak.

Anlama : Anlamak işi, anlamaklık, derk, fehim, intikal, tefehhüm, vukuf. Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme.

 

Bayram haftasını mangal tahtası anlamak : Sözü, konu ile hiçbir ilgisi olmayacak bir biçimde ters anlamak.

Dilinden anlamak : Bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek.

Dünyayı anlamak : Dünyada neler olduğunu öğrenmek, deneyimi artmak.

İşi anlamak : Gizli bir şeyi, bir sorunu anlamak.

Kadrini anlamak : Değerinin farkına varmak.

Karine ile anlamak : Sözün gelişinden çıkarmak.

Kazı koz anlamak : Söylenen şeyi çok yanlış anlamak.

Lafı kıçından anlamak : Konuşulan konuyu yanlış, ters anlamak.

Laftan anlamak : Söyleneni dinleyip uymak veya uygulamak.

Sözden anlamak : Laftan anlamak.

Ters anlamak : Yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek.

Demek : Oranlamak. Ad vermek. Erişmek. Bir işe kalkışmak, yeltenmek. Herhangi bir ses çıkarmak. Saymak, kabul etmek. öyle mi. Bir dilde karşılığı olmak. Ummak. inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü. Söylemek, söz söylemek. yani, anlaşılan. Herhangi bir kanıya, yargıya varmak. Düşünmek. bir şey anlamına gelmek.

İşaret : Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. Belirti, gösterge, alamet. El, yüz hareketleriyle gösterme.

Kavramak : Bir nesne veya düşünceyi her yönünü anlamak, iyice anlamak. Motorlu araçlarda debriyaj pedalı görev yapmak. Elle sıkıca tutmak. Motorlu araçlarda lastik yolu kavramak.

Bilgi : İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler. Bilim. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.

 

Eskil : Aksaray iline bağlı ilçelerden biri.

Sonuç : Öz, özet. Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Yazının veya sözün bitim bölümü. Sürmekte olan veya biten bir yarışmanın veya spor karşılaşmasının sayı bakımından durumu, skor. Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice.

Nitel : Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif.

Öğrenmek : Bellemek. Haber almak. Yetenek, beceri kazanmak. Bilgi edinmek.

Doğru : Gerçek, hakikat. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Gerçek, yalan olmayan. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Karşı yönünce. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. İki nokta arasındaki en kısa çizgi. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Yakın, yakınlarında.

Ve : Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu. İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz.

Yerinde : Durumunda. İyi, yeterli. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde.

Bulmak : Hatırlamak. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek. Sağlamak, temin etmek. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek. Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak. Cezaya uğramak. Bir şeyi elde etmek. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek. Seçmek.

Bir : Bir kez. Eş, aynı, bir boyda. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bu sayı kadar olan. Sayıların ilki. Sadece. Aynı, benzer. Beraber. Tek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Ancak, yalnız. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı).

Şey : Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz. Nesne, madde.

Hakkında : İlgili olarak, üzerine.

Bulunmak : Bulma işine konu olmak. Herhangi bir durumda olmak. Bir yerde olmak.

Yarar : Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj. Çıkar. Yarayan, elverişli, uygun.

Sağlamak : Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek. Elde etmek, sahip olmak. Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek.

Anlamaklık : Anlama, kavrama.

Anlamaklu : Anlayışlı.

Anlamak ile ilgili Cümleler

  • İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.
  • Uzun zaman diliminde herkes öleceği için savaşların ve suikastlerin dünyayı çok fazla değiştirmediğini anlamak zor olmasa gerek.
  • Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
  • Bu tür soruna neyin sebep olduğunu herhangi birinin bilip bilmediğini anlamak için birilerine soracağım.
  • Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; onlar kendilerini yargılamak yerine anlamak için zorlarlar.
  • Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız.
  • Bir kelimenin nasıl kullanıldığını tam olarak anlamak için, onun birçok farklı içeriklerde kullanılması gerekir.
  • Birinin bir şey görüp görmediğini ya da duyup duymadığını anlamak için birilerine soracağım.
  • Karşı karşıya olduğumuz örgütün gücünü anlamak açısından bu bile tek başına ne kadar ürkütücü!
  • İmanlı insanlar, doğadaki düzeni ve Tanrı'nın yüceliğini anlamak için matematiğe yönelirler.

Diğer dillerde Anlamak anlamı nedir?

İngilizce'de Anlamak ne demek? : v. understand, comprehend, figure out, get a grip, be knowledgeable about, get, absorb, appreciate, apprehend, ascertain, catch, catch on, click, compass, conceive, cotton on to, dawn on, deduce, dig, discern, discover, distinguish, fathom, grasp

Fransızca'da Anlamak : comprendre, pénétrer, entendre, mordre à, piger, s'apercevoir, saisir, se rendre compte de

Almanca'da Anlamak : v. anfühlen, ansehen, auffassen, aufgehen, begreifen, durchschauen, durchsehen, einsehen, entnehmen, erfassen, erkennen, ersehen, fassen, kapieren, klarkommen, können, merken, realisieren, schalten, sehen, verspüren, wegbekommen

Rusça'da Anlamak : v. понимать, постигать, усваивать, выяснять, уяснять, разбираться, сознавать, соображать, догадываться, угадывать, дойти, чувствовать, ориентироваться, понять, постигнуть, выяснить, уяснить, разобраться, сообразить, догадаться, угадать, доходить, почувствовать