Ayırdım nedir, Ayırdım ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

[Bakınız: ayrıç].

Suyun taksim yeri.

Yol kavşağı, iki yolun ayrıldığı yer.

Yol ya da su yollarının birleştiği yer, ayrım.

Ayırdım ile ilgili Cümleler

  • Sana yanımda bir koltuk ayırdım.
  • Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
  • Daha sonrası için yiyeceğimi ayırdım.
  • Sana bir koltuk ayırdım.
  • Sana burada bir koltuk ayırdım.
  • Ali ve ben bir sürahi bira ayırdım.
  • Sadece vazgeçemiyorum. Bu konuda çok fazla zaman ayırdım.
  • Daha sonra alacağım CD'yi daha şimdiden ayırdım.
  • Uzun zamandan beri denedim, sonunda bugün başardım: sıfırdan ayırdım.

Ayırdım kısaca anlamı, tanımı

Ayırd : Fayda

Yol ayırdımı : Yol ayrımı, dört yol ağzı.

Taksim : Parçalara bölme, bölüştürme. Bölme. Klasik Türk müziğinde faslın başında ve ortasında çalgıcının doğaçlama yöntemiyle yaptığı müzik. İstanbul'un önemli yerlerinden biri, taksim meydanı İstanbul'un ve Türkiye'nin en meşhur meydanlarından biridir.

Taksi : Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil. Göçüm.

Ayrıç : Yol kavşağı, iki yolun ayrıldığı yer.

Ayrıl : Karşılaşma sırasında, yumrukoyuncularının birbirlerine kenetlenmeleri ve kendilerinden ayrılmamaları halinde orta hakemin verdiği komut. Bu durumda yumrukoyuncuları bir adım geriye açılırlar ve ancak ondan sonra vurabilirler. İki yolun ayrıldığı yer, yol kavşağı.

 

Birle : Zaman anlamına gelip fiillerin sonunda takı gibi kullanılır: Babam geldiği birle ağabeyim sigarayı atar. İle.

Ayrım : Ayırma işi, tefrik. Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. Bir veya daha çok sahne içinde geliştirilip olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter, fark. Alt bölüm. Ayrılma noktası.

Ya da : Seçeneği, çeşitliliği veya tercihi belirten bir söz.

Suyu : İnanışa göre ölüp gömüleceği yere bilmeden gitmek.

Yeri : Yürü. Utanmaz: Yêriliğin cezasını çekti.

Ayrı : Başka, başka türlü. Aynı yerde kalan. Yalnız, tek başına.

İki : Birden sonra gelen sayının adı. Birden bir artık. Bu sayıyı gösteren 2 ve II rakamlarının adı.

Yol : Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem. Kumaşta bulunan çizgi. Kez, defa. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer. Hile, tuzak. Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik. Yolculuk. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi. Gaye, uğur, maksat. Gidiş çabukluğu, hız.

Yer : Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. Yerküre. Gezinilen, ayakla basılan taban. Önem. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Görev, makam. Durum, konum, vaziyet. Ülke. Durum, konum. İz. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal.

 

Ya : "Ey, hey" anlamlarında bir seslenme sözü. Bazı çekimli zamanlardan sonra gelerek anlamı pekiştiren, kuvvetlendiren bir söz: Yediydin ya. Oturmuşum ya. Şaşma, şaşkınlık bildiren bir söz. Bilinen, görülen, hatırlanıp anlatılan bir olay dolayısıyla da sorulan başka bir konu için kullanılan bir söz. Gereklik ve onay bildiren cümlelerde yargının onaylandığını bildiren bir söz. Cevap niteliğinde olan cümlenin sonuna getirildiğinde asıl yargının arkadan gelen cümle ile anlatılacağını belirten bir söz. Evet. Dilek ve geniş zaman kiplerinde yargıyı güçlendiren bir söz. Bir düşüncede sıra ile yer alan ayrı cins ögelerden biri ötekilerden üstün görüldüğünde "hele, özellikle" anlamlarında kullanılan bir söz. Bir düşüncenin karşıtı düşünülürken kullanılan bir söz.

Su : Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab. Meyve, sebze vb.nin sıkılmasıyla elde edilen sıvı. Bazı kokulu yaprak veya çiçeklerin imbikten çekilmesiyle elde edilen kokulu sıvı. Kez. Sutaş. Yemeğin sıvı bölümü. Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonra, suya daldırılarak sağlanılan sertlik. Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu.

Da : Doğrulama, uygun bulma, evet. [Bakınız: dahacık, dâhacık]. Daha anlamında kullanılır. Şaşma bildirir ünlem. Değil mi ya anlamında kullanılır. İşte, orada, şurada. Genellikle cümle sonlarında çeşitli anlamlarda kullanılan ünlem. Bağlama ve kuvvetlendirme edatı. Daha, henüz. Da, dahi (bk. de). Dağ. Dahi, da. Henüz. Dağı. Dağa. Daha.

Diğer dillerde Ayıraç kutusu anlamı nedir?

İngilizce'de Ayıraç kutusu ne demek ? : axle center housing, banjo