Aşağı nedir, Aşağı ne demek

"Aşağı" ile ilgili cümleler

  • "Aşağı mal."
  • "On sekiz yaşından aşağı olanlar giremez."
  • "Bir gün içinde yukarıdan aşağı inmiştik." - A. Kutlu
  • "Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik." - A. Gündüz

İngilizce'de Aşağı ne demek? Aşağı ingilizcesi nedir?:

down

Aşağı tanımı, anlamı:

Aşağı almak : Devirmek, yıkmak.

Aşağı çekmek : Değerini düşürmek.

Aşağı düşmek : Düzeyi, miktarı, niteliği azalmak.

Aşağı görmek : Küçük görmek, beğenmemek, hor görmek.

Aşağı kalır yeri yok : Nitelikleri bakımından başkalarıyla karşılaştırıldığında eksiği olmayan, denk olan.

Aşağı kalmamak : Herhangi bir nitelik bakımından geri olmamak.

Aşağı kurtarmaz : "bundan daha ucuza olmaz" anlamında kullanılan bir söz. "daha aşağı bir durumu kendine layık görmez" anlamında kullanılan bir söz.

Aşağı yukarı : Tama yakın, yaklaşık olarak. Bir baştan bir başa.

Aşağıdan almak : Alttan almak.

Aşağı bitkiler : Su yosunları, mantarlar, kara yosunları vb. su dışında fazla boy atmayan damarsız bitkiler.

 

Aşağı mahalle : Genelev. Yüksek bir yerleşim bölgesine göre alçakta kalan yerleşim bölgesi.

Baş aşağı : Başı aşağı gelecek bir biçimde. İniş.

Baştan aşağı : Tamamen.

Bayır aşağı : Tepeden düze doğru, düzlüğe yönelerek.

En aşağı : Hiç olmazsa, hiç değilse.

İniş aşağı : İnişte aşağıya doğru.

Pabuçtan aşağı : Aşağılık (kimse).

Tepe aşağı : Baş aşağı.

Yokuş aşağı : Başarısızlığa doğru. Yokuşta aşağıya doğru.

Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık : İki karşıt ve aynı derecede sakıncalı durum karşısında karar verme zorluğunu anlatan bir söz.

Aşağı yukarı yürümek : Bir baştan bir başa yürümek.

Aşağılama : Aşağılamak durumu, istihkar, tenzil.

Aşağılamak : Küçültücü davranışlarda bulunmak, hor görmek. Değerinden düşük göstermek.

Aşağılanma : Aşağılanmak durumu, tezellül.

Aşağılanmak : Aşağılık duruma düşürülmek.

Aşağılaşmak : Aşağılık duruma düşmek.

Aşağılatmak : Aşağılama işine uğratmak, tenzil etmek.

Aşağılı yukarılı : Aşağısı yukarısı birlikte. Aşağısı ve yukarısı olan.

Aşağılık : Aşağı olma durumu, adilik. Niteliği düşük, adi.

Aşağılık duygusu : Kişinin gerçeklere uyan veya uymayan sebeplerle, kendini yetersiz, yeteneksiz ve güçsüz görme duygusu, aşağılık hissi, aşağılık kompleksi.

Aşağılık hissi : Aşağılık duygusu.

Aşağılık kompleksi : Aşağılık duygusu.

Aşağısama : Aşağısamak durumu.

Aşağısamak : Bir kimseyi veya bir şeyi aşağılık ve değersiz göstermek, hafife almak, hafifsemek, tezyif etmek.

Ağaç meyvesi olunca başını aşağı salar : "yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur" anlamında kullanılan bir söz.

 

Al aşağı vur yukarı : Çekişe çekişe pazarlık yapılırken söylenen bir söz.

Baş aşağı düşmek : Kişiliğinden kaybederek toplum içindeki durumu sarsılmak.

Baş aşağı etmek : Tersine çevirmek.

Baş aşağı gelmek : Tepesi üstü düşmek.

Baş aşağı gitmek : İşleri ters gitmek, sürekli zarar etmek.

Belden aşağı vurmak : İş hayatında, insan ilişkilerinde, siyasette kural dışı saldırmak.

Beş aşağı beş yukarı : Üç aşağı, beş yukarı.

Bir aşağı bir yukarı : Amaçsız olarak gidip gelmeyi anlatan bir söz.

Bir gömlek aşağı : Birinden bir derece daha düşük.

Kendini aşağı görmek : Kendini başkalarından değersiz görmek.

Tepesi aşağı gitmek : İşleri bozulup büyük zarara uğramak.

Vur aşağı tut yukarı : Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek.

Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal : Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.

Bölüm : Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Çağ, devir. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Eğimli : Eğimi olan. Bir şeyi yapmaya içten yönelmiş, meyyal.

Alçak : Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer). Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain. Kısa (boy). Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı.

Nitel : Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif.

Düşük : Yaşayabilecek duruma gelmeden doğan yavru, ceninisakıt, bağan, sakıt. Eski değer ve onurunu yitirmiş olan. Dil bilgisi kurallarına uymayan. İktidardan düşmüş veya düşürülmüş. Aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış. Az.

Küçük : Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Küçük abdest. Niteliği aşağı olan, bayağı. Yaşı daha az olan. Niceliği az olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Kısık, parlak olmayan (ses). Değersiz, önemsiz. Geri aşamada.

Bayağı : Gerçekten. Oldukça, epey. (ba'yağı) Hemen hemen, âdeta. Basit, adi, amiyane, banal. Herhangi bir özelliği olmayan, sıradan, alelade. Aşağılık, pespaye.

Adi : Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan. Bayağı. Aşağılık, alçak.

Kötü : Korku, endişe veren. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı. Zararlı, tehlikeli. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. Aşırı, çok. Kaba ve kırıcı.

Daha : Henüz. Bunun dışında. Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla birlikte sözü edilen konuda en önemli durumu belirtmek için kullanılan bir söz. Var olana, elde bulunana ek olarak.

Az : Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak. Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı. Azot elementinin simgesi.

Doğru : Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Karşı yönünce. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Gerçek, yalan olmayan. Yakın, yakınlarında. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Gerçek, hakikat. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. İki nokta arasındaki en kısa çizgi.

Aşağı almanca : Memleketin denize yakın bölgelerinde konuşulan Almanca.

Aşağı bölükler : Kapıkulu süvarilerinden sağ ve sol garipler bölükleri.

Aşağı bükey : Belli bir aralıkta türevi önce azalan sonra artan olan bir eğrinin bu aralıktaki nitelemesi.

Aşağı çığır : Bir akarsuyun eğiminin azaldığı, birikim yapmaya başladığı, ağza yakın kesimi.

Aşağı : Dürtücü ya da kesici kılıçla yapılan yarışmalarda, dürtüşlerin ve vuruşların sayılmayan aşağı bölgelere rastlaması.

Aşağı hava : İmbat rüzgârı.

Aşağı havası : Günbatıdan esen rüzgâr.

Aşağı karadere : Osmaniye şehrinde, Bahçe ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Aşağı mansap ülkeleri : [Bakınız: Aşağı Kıyıdaş Ülkeler]

Aşağı omurgalılar : (zooloji)

Aşağı ile ilgili Cümleler

  • Japonya'nın altın ve döviz rezervleri 1998'in sonunda .9 milyarı gösteriyordu, bir yıl öncekinden .0 milyar daha aşağı.
  • Kendini yetiştirmek için çok çaba sarfetmiş olmalısın yoksa bu kadar aşağılık olmak kolay değil.
  • Obama yukarıdan aşağıya ekonominin asla işe yaramadığını söyledi. Ülke sadece çok üstte olanlar iyi yaptıkları zaman ülke başarılı olmaz.Biz orta tabaka daha da büyüdüğü zaman, daha fazla güvenlik hissettiğinde başarılı oluruz.
  • Ali gecenin ortasında terk edilmiş sokaktan aşağıya doğru yürürken biraz huzursuz hissetti.
  • Ben sana ihanet etmedim, bana aşağılıkça iftira atmaman gerektiğini sana ailen öğretmedi mi?
  • Sanırım hata olmadığından emin olmak için raporunu bir anadil konuşuruna baştan aşağı okutmalısın.
  • Öğretmen sen gecenin bir yarısında zilini çaldığımda üst kattan aşağıya bakmadın mı korkudan?
  • Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
  • Sokakta aşağıya doğru yürürken iki beyaz kedinin bir araba lastiğinin kenarına işediğini gördüm.
  • Espri anlayışı, düşük özsaygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.

Diğer dillerde Aşağı anlamı nedir?

İngilizce'de Aşağı ne demek? : adj. lower, inferior, lowly, minus, hedge

adv. down, below, lowly, infra

pref. infra, hypo, sub

Fransızca'da Aşağı : bas/se, inférieur/e, ordinaire

Almanca'da Aşağı : adj. inferior, nieder

adv. unterwärts

prep. unter

Rusça'da Aşağı : n. низ (M)

adj. нижний, низкий

adv. вниз, книзу