Düşük nedir, Düşük ne demek

"Düşük" ile ilgili cümle

  • "Düşük cümle."
  • "Düşük mide. Düşük omuz."
  • "Dolmuşa bindiğine göre orta hâlli belki de daha düşük olacak." - R. H. Karay
  • "Düşük faiz. Düşük fiyat."

Yerel Türkçe anlamı:

Ahlâksız kadın.

Aşağılık, bayağı (kimse).

Hali, tavrı, giyinişi biçimsiz, düzensiz (kimse).

Ağaç kütüğü.

Ormanda çürüyerek yıkılmış ağaç, eski, çürük odun.

Miktarca az

Tandırda pişerken küle düşerek orada pişen ekmek, ekmek parçası.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Yavru atma.

Diğer sözlük anlamları:

[Bakınız: düşüt]

Bilimsel terim anlamı:

Düşme denilen olaya uğramış ses.

İngilizce'de Düşük ne demek? Düşük ingilizcesi nedir?:

low

Fransızca'da Düşük ne demek?:

abortif, tombant, avorton, avortement, fausse-couche, blessure, caduc

Düşük hakkında bilgiler

Düşük veya abortus dölütün anne bedeninin dışında yaşayacak olgunluğa erişmeden bedenden atılmasıdır. 20. gebelik haftasından önce veya 500 gramdan küçük gebelik kayıpları için düşük terimi kullanılır. Bu değerlerin üstündeki gebelik kayıpları için ise ölü doğum veya prematür doğum terimleri kullanılır.

 

Gebeliğin ilk aylarında sık rastlanan apansız düşüklerin nedeni, çoğunlukla dölütteki ciddi sakatlıklar ve kromozom bozukluklarıdır. Yinelenen düşükler, yani bir kadının üst üste düşük yapması, genellikle ya ölüme yol açan kalıtımsal bir uyumsuzluğun ya da annenin üreme organlarındaki bir bozukluğun belirtisidir. Bunların dışında, istenmeyen bir gebelikten kurtulmak için herhangi bir araçla dölütün canlılığına son vermeye ya da dölütün atılmasını sağlayan zehirleyici ilaçlarla gebeliğe son vermeye "zorla düşük" adı verilir; kadının sağlığı açısından ciddi iltihaplara, hatta ölüme yol açabilir. Gene aynı neden ve amaçlarla dölütün hastanede cerrahi girişimle alınmasıysa "kürtaj" diye adlandırılır. Dölüt, gebeliğin ilk aylarında kolayca ve tehlikesizce alınabilir. Ama 13. haftadan sonra, işlem güçleşir ve tehlikesi artar.

Abortus; paraziter, bakteriyel ve viral ateşli veya tüm enfeksiyonlar gibi çeşitli sebeplerle meydana gelebilir. İnsanlarda daha fiziksel zorlamalardan sonra da şekillenir. Listerioz, bruselloz gibi ateşli enfeksiyonlarda abort görülebilmektedir. Bilhassa bu tip bakteriler yavrunun uterusta bağını sağlayan kotiledonlara yerleşip o bölgede kopmalara neden olarak aborta sebeb olabilirler.

İneklerde görülen bulaşıcı düşük gibi olaylar, çiftçilerin büyük zarara girmesine yol açabilir. Bazı hayvanlar, örnek olarak tavşanlar, yaşayabilecek nitelikte olmayan dölütleri düşük yaparak bedenden atacakları yerde, yeniden özümleyebilir, özellikle besin eksikliği vb. durumlarda, bu doğal kontrol yöntemine başvururlar.

 

Düşük ile ilgili Cümleler

  • Düşük al, yüksek sat.
  • Fiyat düşük ama kalitesi çok iyi değil.
  • Bazı insanlar yüksek yağ ve düşük karbonhidrat diyetinin sağlıklı olduğunu söylüyorlar.
  • İthal arabalar için talep daha düşük fiyatlardan dolayı artıyor.
  • Düşük maliyetle broşür hazırladık.
  • Düşük petrol fiyatlarının semeresini kim toplayacak?
  • Fiyatlar Boston'da daha düşük.
  • Düşük ısılar suyu buza çevirir.
  • Pasifik'teki düşük rakımlı bazı ada ülkelerinin, deniz seviyesinin küresel ısınma sonucu yükselmesiyle yok olmasından korkuluyor.
  • Nem düşük.
  • Düşük karbonhidrat diyetlerine inanmıyorum.
  • Düşük maliyetli prefabrik evleri öneriyoruz.
  • Düşük fiyattan satın al Yüksek fiyattan sat.
  • Lütfen sesini düşük tut.

Düşük anlamı, tanımı:

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Yavru : Bir şeyin küçüğü. Güzel, alımlı genç kız. Yeni doğmuş hayvan veya insan. Çocuk, evlat.

Değer : Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı. Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü. Üstün nitelik, meziyet, kıymet. Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha, valör.

Düşük yapmak : Çocuk düşürmek.

Düşük tutmak : Az olarak belirlemek.

Çenesi düşük : Çok gereksiz şeyler konuşan (kimse), boşboğaz, geveze.

Eteği düşük : Pasaklı veya düşkün (kadın).

Kuskunu düşük : Gözden düşmüş (kimse). Kuskun yeri sağrıdan aşağı olan (at).

Paçası düşük : Giyimine dikkat etmeyen, pasaklı (kimse).

Süngüsü düşük : Ataklığı, etkinliği, neşesi kalmamış. Sağlığı, esenliği bozuk.

Yıldızı düşük : Gözden düşmüş. Şanssız, talihsiz.

Düşüklük : Kurallara uymama durumu. Düşük olma durumu. Adilik, bayağılık, seviyesizlik.

Bağırsak düşüklüğü : Bağ gevşemesi sonucunda kalın bağırsağın aşağı doğru sarkma durumu.

Çenesi düşüklük : Çenesi düşük olma durumu.

Gelme : Gelmiş olan. Yetişme. Gelmek işi. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.

Doğan : Kartalgillerden, sırtı kül rengi ve enine çizgili, küçük kuş, fare vb. ile beslenen ve alıştırılarak kuş avında kullanılan yırtıcı bir kuş (Falco peregrinus).

Ceninisakıt : Düşük.

Bağan : Ölü doğan kuzunun derisi. Düşük.

Sakıt : Düşük. Düşen, düşmüş. Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş.

İktidar : Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi. Bir işi başarabilme yetki ve yeteneği. Bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar. Bir işi yapabilme gücü, erk, kudret.

Bilgi : Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. Bilim. İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.

Dölüt : Oğulcuğun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu, cenin, fetüs.

Aşağı : Değeri daha az. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan. Daha küçük, daha az. Aşağıya, yere doğru. Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı. Bayağı, adi. Niteliği düşük, kötü. Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri.

Doğru : Yakın, yakınlarında. Gerçek, hakikat. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Gerçek, yalan olmayan. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. İki nokta arasındaki en kısa çizgi. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Karşı yönünce.

Az : Azot elementinin simgesi. Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak. Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı.

Veya : Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut. Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz.

Dil : Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek. Kıstak. Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek amacıyla ele geçirilen tutsak. Anahtar. Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili. Gönül, yürek. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban. Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı. Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi. Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak. Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı. Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri. Sorguya çekilmek için yakalanan tutsak. Belli mesleklere özgü dil.

Düşük açındırma : Açındırmacın duyarkat üzerinde gereğinden kısa etki göstermesinden ortaya çıkan açındırma kusuru. Aşırı açındırmanın karşıtı.

Düşük açmdırılmış : Düşük açındırmaya uğramış film.

Düşük : En kalın telin 1 tam ses kalın olarak akortlandığı, kalın üç telde tek bir parmakla sert akorların çalınmasına olanak sağladığı için genellikle metal ve rak müzisyenlerinin yeğlediği akort düzeni.

Düşük alaşımlı çelik : Bileşimindeki alaşım elementlerinin toplam yüzdesi düşük olan çelik.

Düşük alaşımlı takım çeliği : Bileşimindeki alaşım elementlerinin toplam yüzdesi düşük olan takım çeliği.

Düşük basınçlı durduraç güçlendiricisi : Emme döşemindeki düşük basınçla çalışan hava yardımlı durduraç dizgesinde, durduraç özek basıncını çalıştıran güçlendirici.

Düşük beslenen : (karşılık: hipotrof), (Yun. hypo=altında, Yun.trophe = besin) az besin alan.

Düşük beslenme : (zooloji) (karşılık: hipotrofi), (Yun. hypo = altında, Yun. trophe = besin) Besin azlığı dolayısıyla meydana gelen büyüme noksanlığı.

Düşük dansiteli lipoprotein : Kolesterolün karaciğer dışındaki dokulara taşınmasından sorumlu olan bir lipoprotein sınıfı, beta lipoprotein, LDL.

Düşük dayançlı çelik : Uygulama alanının gereği olarak, dayancı düşük olan çelik.

Diğer dillerde Düşük anlamı nedir?

İngilizce'de Düşük ne demek? : adj. low, fallen, falling, nominal, subdued

n. abortion, miscarriage

pref. hypo

Fransızca'da Düşük : déchu/e, tombant/e

Almanca'da Düşük : adj. niedrig

Rusça'da Düşük : adj. низкий, дешевый, падший, дряхлый