Yavru nedir, Yavru ne demek

"Yavru" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Ev, bodrumu, tavan arası ve iki katıyla tam bir konak yavrusudur." - T. Buğra
  • "Kedi yavrusu. Kuş yavrusu."
  • "Korkarak arkasına baktığı zaman yavrusunun bir kartalın pençeleri arasında, bulutlara doğru süzülüp yükseldiğini gördü." - A. H. Müftüoğlu

Yerel Türkçe anlamı:

Hayvanlara takılan çanın içinde bulunan dil gibi parça.

Civciv, piliç.

Küçük, bakır leğen.

Kağnı tekerleğinin orta parçası.

Biyoloji'deki anlamı:

Bir bireyin meydana getirdiği ve yine kendi tipini meydana getirecek özellikteki bireyler; çocuk. Oğul döl.

Su ürünleri alanındaki kelime anlamı:

Bir bireyin meydana getirdiği ve yine kendi tipini meydana getirecek özellikteki bireyler, oğul döl.

Zooloji alanındaki anlamı:

[Bakınız: oğul döl]

İngilizce'de Yavru ne demek? Yavru ingilizcesi nedir?:

offspring

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Amasya şehrinde, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Yavru anlamı, kısaca tanımı:

Yavru atmak : Gebe hayvan yavrusunu düşürmek.

Yavrum : Sevecen bir biçimde söylenen bir seslenme sözü.

Yavruağzı : Kavuniçi ile pembe arası bir renk. Bu renkte olan.

Yavru kapı : Kuzu kapısı.

 

Yavrukurt : İzci çocuk.

Adayavrusu : İki veya üç çifte kürekli küçük balıkçı teknesi.

Konak yavrusu : Konağı andıran (ev).

Yavrucağız : Yavrucak.

Yavrucak : Çocuklara sevgiyle yaklaşıldığını belirten bir söz, yavrucuk, yavrucağız.

Yavrucuk : Yavrucak.

Yavrulama : Yavrulamak işi.

Yavrulamak : Hayvan, doğurmak.

Aç kurt yavrusunu yer : "aç olan karnını doyurmak için canavarlığın en kötüsünü bile yapar" anlamında kullanılan bir söz.

Ana baba yavrusu : Nazlı büyütülmüş çocuk.

Ananın bastığı yavru incinmez : "annenin acı sözü çocuğuna ağır gelmez" anlamında kullanılan bir söz.

Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar : "hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Ayı yavrusu ile oynuyor : İri ve yetişkin birinin ufak tefek birine, bir çocuğa el şakası yapması veya gücünü onda denemesi karşısında söylenen bir söz.

Ayıyı fırına atmışlar yavrusunu ayağının altına almış : "duygusuz insanlar, kendilerini kurtarmak için gerekiyorsa çocuklarını bile tehlikeye atmaktan çekinmezler" anlamında kullanılan bir söz.

Çil yavrusu gibi dağılmak : Toplu olarak bulunan insanların her biri bir yana dağılmak.

Kedi yavrusunu yerken sıçana benzetir : "kişi yolsuz olduğunu bildiği bir işi yaparken kendini mazur göstermek için bahane uydurur" anlamında kullanılan bir söz.

Kuzguna yavrusu şahin görünür : "herkesin kendine ait olan şey çirkin de olsa gözüne güzel görünür" anlamında kullanılan bir söz.

Leyleğin attığı yavru : Çevresinde yeteri kadar ilgi görmeyen kimse.

Hayvan : Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık.

 

İnsan : Âdemoğlu, âdem evladı. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse). Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.

Çocuk : Genç erkek. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi. Küçük yaştaki erkek veya kız. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse.

Evlat : Soy, döl. Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk. Yaşlı kimselerin çocukları yaşındakilere kullandıkları bir seslenme sözü.

Alımlı : Alımı olan, çekici, cazibeli, albenili, cazip, cazibedar, kişmiri.

Genç : Bingöl iline bağlı ilçelerden biri. Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç. Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan). Zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy. Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan. Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı.

Yeni : O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan. En son edinilen. İşe henüz başlamış. Kullanılmamış veya az kullanılmış olan, eski karşıtı. Biraz önce, çok zaman geçmeden. Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan. Tanınmayan, bilinmeyen. Eskisinin yerine gelen. Daha öncekilerden farklı olan.

Veya : Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz. Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut.

Bir : Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Aynı, benzer. Beraber. Eş, aynı, bir boyda. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sayıların ilki. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bir kez. Sadece. Tek. Bu sayı kadar olan.

Güzel : Güzellik kraliçesi. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran. Güzel kız veya kadın. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı. Görgü kurallarına uygun olan. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde. Sakin, hoş (hava). Adamakıllı, şiddetli. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı. Pek iyi, doğru. İyi, hoş.

Kız : Dişi çocuk. Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı. Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü.

Yavru atma : Gebelik süresi tamamlanmadan, tam canlılık kazanmamış ve dış ortamda yaşama şansı bulunmayan dölütün ölü veya canlı olarak döl yatağı dışına çıkarılması, abortus, aborsiyon, abort, abortus immaturus, düşük, sıkıt.

Yavru balık : Larva devresini tamamlamış, ana babaya benzer karakterleri kazanmış ve balıkçık büyüklüğüne kadar olan balık.

Yavru ortalamalarına göre seleksiyon : Özellikle erkek damızlıkların seçiminde önem taşıyan ve bir hayvanın genotipik değerini yavrularının fenotipik değeri yardımıyla tahmin etmek için kullanılan bir seleksiyon yöntemi, projeni test.

Yavru üretim ünitesi : Kuluçkahane.

Yavru virüs : Virüs çoğalma adımlarını takiben enfekte hücrede üretilen yeni nesil virüs.

Yavru zarı bağlantılarının yetersiz involüsyonu : Köpeklerde, doğum sonrası dönemde, yavru zarlarının döl yatağına bağlandığı alanlarda, döl yatağının küçülmesinde ve eski normal görünümüne ulaşmasındaki yetersizlik.

Yavru zarı molaları : Mola.

Yavru zarları : Etene.

Yavru zarları hidropsu : Gebelikte yavru sıvılarının aşırı ve anormal artış göstermesi. Sığırlarda yavru zarları hidropsu olgularının % 85-90 hidroallantois, % 5’i hidroamniyon, % 5’i karışık formdadır.

Yavru zarları kireçlenmesi : Yavru zarlarında, kan damarları çevresinde, beyaz renkte çizgiler veya noktalar hâlinde kalsiyum kristallerinin çökmesi veya birikmesi. Birçok hayvan türünde gebeliğin ikinci üç aylık döneminde bilinmeyen nedenlerle oluşur.

Yavru ile ilgili Cümleler

  • Kayıp köpek yavrumuz için bütün mahalleyi araştırıyoruz.
  • Ertesi sabah Beyaz ördek, yavrularını arayarak göletin etrafında dolandı durdu; isimleriyle seslendi, aradı taradı ama onlara dair hiçbir ize rastlayamadı.
  • Ali Noel için bir yavru köpek aldı.
  • Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.
  • Küçük ördek yavrusu yüzebilir.
  • Yavru her gün gittikçe dahada büyüdü.
  • Yavru kedi yağmurdan saklanmaya çalışıyor.
  • Yavru kedi ağaçtan inemedi.
  • Annem bize bir yavru köpek alacak.
  • Köpek yavruları yalnız bırakılmayı sevmez.
  • Yavru kedi uyumak istiyor.
  • Yavru hayvanlar sevimliler.
  • Yavru kediler sevimli ve arkadaş canlısıdır.
  • Sadece katı kalpli biri şu zavallı yavru kediyi bu soğukta sokağa terkedebilir.

Diğer dillerde Yavru anlamı nedir?

İngilizce'de Yavru ne demek? : n. baby, cub, little one, nestling, young, young animal, youngster, whelp, suckling, infant or young animal that is not yet weaned

Fransızca'da Yavru : jeune enfant ou animal; marmot [le], poule [la]

Almanca'da Yavru : n. Jungtier

Rusça'da Yavru : n. дитя (N), детеныш (M), птенец (M), младенец (M), карапуз (M), детище (N)