Birbir nedir, Birbir ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yabancı olmayan, akraba, yakın.

Akraba, yakın.

Birbir ile ilgili Cümleler

  • Birbirimizi anladığımıza sevindim.
  • Birbirimize karşı ciddi şekilde konuştuk.
  • “Birbirimizi yiyecek zaman değil çocuklar.”
  • “Son günlerde birbiri üstüne gelen yorgunluklardan söz etti.”
  • Onlar birbirlerine yardımcı olurlar.
  • Birbirimize aşığız.
  • Birbirinize sarılmanızı istiyorum.
  • Öğrenciler genellikle bir hakaret olarak birbirlerine "homo" derler.
  • Birbirimize bunu yapmayı durdurmamız gerek.
  • “Hüdai, Bayram'ın avurtları çökmüş solgun yüzüne bakarak bir varsayım yapmıştı.”
  • O ve onun kızı sık sık kendi evleri içinde birbirlerine cep telefonuyla mesaj attılar.
  • Bazen birbirimizi anlamak için aynı dili konuşmak zorunda değilsindir.
  • Birbirimizin dilini konuşamadan yaklaşık beş dakika sohbet ettik.
  • “Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı.”
  • Birbirimize soralım.
  • “Bunun için sabır, sükûnet, soğukkanlılık gerek hâlbuki biz birbirimize giriyoruz.”
  • Ali ve Mary birbirlerini telafi etti.
  • Ali ve ben birbirimize yakındık.
  • “Bu iki birbirini çekemezin kişiliklerini kendi imbiğinde eritmiş bir şair olduğu söylenir.”

Birbir ile ilgili Atasözü veya Deyim

avurtları çökmek (veya birbirine geçmek) : çok zayıfladığı yüzünden belli olmak.

 

birbiri için yaratılmış olmak : birbiriyle çok iyi anlaşmak.

birbiri üstüne gelmek : arka arkaya meydana gelmek, ara vermeden olmak.

birbirine düşmek : araları açılmak, aralarında anlaşmazlık çıkmak.

birbirine girmek : karışmak iplik ve benzerleri dolaşmak, çözülmeyecek duruma gelmek Mecaz anlamı kavga etmek, dövüşmek.

birbirine katmak : aralarını açmak, aralarını bozmak, olay çıkarmak karıştırmak.

birbirini çekememek : kıskanmak.

birbirini tutmaz : birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız.

birbirini yemek : iki veya daha çok kimse birbiriyle uğraşmak, birbirine kötülük etmek.

birbirinin ağzına girmek : birbirine çok düşkün olmak.

birbirinin gözünü çıkarmak : kıyasıya dövüşmek.

birbirinin gözünü oymak : aralarında aşırı geçimsizlik olmak.

biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz : “birbirimizi çok yakından tanırız, onun öyle bir üstün durumu olmadığını biliriz” anlamında kullanılan bir söz.

it ulur, birbirini bulur : “aşağılık bir kimse bir konu üzerinde sesini yükselttiğinde aynı amacı güdenler onun etrafında toplanırlar” anlamında kullanılan bir söz.

ortalığı birbirine katmak : kargaşa çıkarmak.

saç sakal birbirine karışmak : saçı sakalı uzamak, bakımsız görünmek.

saçı başı birbirine karışmak : bakımsız olmak.

yeri göğü birbirine katmak : aşırı telaş yaratmak.

Birbir anlamı, kısaca tanımı

Birbirine bağlı belgeler : Bir bulgu ile ilgili bulunan ve o bulguyu tamamlar nitelikte olduklarından, ayrı belgeler alınmış olsa bile bağımsız olarak kullanılması olanaksız belgeler

Birbirine çalmak : Birbirine düşürmek.

Birbirine geşmek : Kavgaya tutuşmak.

 

Birbirini almak : Birbiriyle evlenmek.

Birbirini basmak : Birbirini çiğnemek.

Birbirinin ağzına tükürmek : Bir sorunda, bir olayda sözleşmiş gibi ağız birliği yapmak.

Birbirinin tersi olan fonksiyonlar : G fonksiyonunun tanım bölgesindeki her y için f(g(y))=y ve f fonksiyonunun tanım bölgesindeki her x için g(f(x))=x koşullarını sağlayan f ve g fonksiyonları.

Birbiri : Karşılıklı olarak bir diğeri.

Yakın akraba : Birinci derecede yakınlığı olan akraba.

Yabancı : Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge. Başka bir milletle ilgili olan. Tanınmayan, bilinmeyen, yad.

Olmaya : Yapılmamış ola, görülmemiş ola.

Akraba : Kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler. Oluşma yönünden aynı kaynağa dayanan şeyler. Biri, diğerinin doğurduğu sonuç veya olgular.

Yakın : Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı. Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan. Uzak olmadan. Aralarında sıkı ilgi bulunan. Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba. Benzeyen, andıran, yaklaşan. Uzak olmayan yer. Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan.

Yaban : İnsan yaşamayan ıssız yer. Yabancı, el, yerli halktan olmayan kimse. Vahşi olan, evcil olmayan canlı. Aile ocağından uzak olan yer. Kendi kendine yetişen bitki. Issız.

Akrab : Akrep.

Yakı : Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp deri üzerine uygulanan, beden ısısıyla vücuda yapışan eczalı parça.

Yaba : Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı.

Olma : Olmak işi.

Diğer dillerde Birbiçimlilik anlamı nedir?

İngilizce'de Birbiçimlilik ne demek ? : uniformity