Bostancı ocağı nedir, Bostancı ocağı ne demek

Bostancı ocağı; bir tarih terimidir.

  • Bostancıların bağlı oldukları ocak

Bostancı ocağı hakkında bilgiler

Bostancı Ocağı Osmanlı sarayları ile saray çevresinin ve iskelelerin asayişinden sorumlu hizmetlilerin bağlı bulunduğu ocaktır.

Bostancılar ocağına, devşirme suretiyle toplanan Acemi oğlanları arasından, kabiliyetli olanları seçilirdi. Bu ocağa seçilenlerin eğitimleri, İstanbul ve Edirne'deki saray bahçelerinde yapılırdı. Saraylarda, camilerin inşaatına gereken malzemenin temini ve nakliyatı, bu ocağa aitti. Topkapı Sarayı'nın odununun, İzmit'ten getirilmesinde kullanılan gemilerde, bostancılar kürekçilik yaparlardı.

Bostancılar, zamanla askerî bir sınıf hâline gelmişlerdir. Topkapı Sarayı'nda vazife yapan 300-400 bostancı olduğu halde, şehir içinde asayişle görevli bir o kadar daha bostancı vardı. Şehir içindeki bostancılar, Üsküdar, Eyüp, Kâğıthane, Boğaziçi, Adalar, Yeşilköy, Kadıköy, Bostancı semtlerinde bulunurlardı. Bostancıların sayısı, zaman içinde değişmiştir. 16. yüzyılın başında 3396 iken, aynı asrın sonunda 1998, 18. yüzyıldo ise 2400 kişi olmuştur.

Bostancı ocağının en büyük amiri, Bostancıbaşı idi. İstanbul etrafındaki Marmara, Karadeniz ve Haliç sahillerinin muhafazası ve inzibatı buna aitti. Sahillerde, bostancı ağasının izni olmadan yalı yapılmazdı. Bostancıbaşı, sahillerdeki bina ve yalıların mevkileriyle, kimlerin olduğuna dair mükemmel bir defter tutardı. Sahilde yaptırılan binalardan vergi alırdı. Bostancıbaşılar, Yalı Köşkünde otururlar, resmi günlerde, padişahın atının üzengisini tutarlardı. Sarayın muhafazasından sorumlu oldukları için, görevleri çok mühimdi. Bostancıbaşılar, başlarına kırmızı renkte berata, kuşaklarına mücevherli kama takarlar; kırmızı kaftan, mavi şalvar, ve ayaklarına yemeni giyerlerdi. Bostancıbaşılar, saray dışına tayin edildiklerinde, kapıcıbaşı veya sancakbeyi olurlardı. Vezirliğe kadar yükselenler de vardır.

 

Bostancı ocağı anlamı, tanımı:

Bostancı : Osmanlılarda sarayın korunmasına ve şehrin güvenliğine bakmakla görevli olan erlerden her biri. Bostan işleriyle uğraşan kimse.

Ocak : Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer. Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer. Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet. Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile. Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer. Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuru. Yılın birinci ayı, kânunusani. Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri. Şömine. Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer. Ev, aile, soy.

 

Bostan : Sebze bahçesi. Kavun ve karpuza verilen ortak ad. Kavun, karpuz tarlası.

Osmanlı : Düşündüğünü çekinmeden, açıkça söyleyen, bulunduğu toplulukta yetki sahibi olan. XIII. yüzyılda Osman Gazi tarafından Anadolu'da kurulan ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dağılan büyük Türk imparatorluğunun uyrukları.

Saray : Van iline bağlı ilçelerden biri. Hükümdarların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı. Kamu işlerinin yürütüldüğü büyük yapı. Tekirdağ iline bağlı ilçelerden biri. Görkemli ve gösterişli yapı. Devlet başkanı ve çevresi.

Çevre : Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Yağlık. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü.

İskele : İçerilerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtı uğrağı veya demir yolu durağı. Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı. Geminin sol yanı. Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba. Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven. Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer. Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı.

Sorumlu : Üstüne aldığı veya yaptığı işlerden dolayı hesap vermek zorunda olan, sorumluluk taşıyan (kimse), mesul.

Hizmetli : Odacı.

Devşirme : Devşirmek işi. Yeniçeri Ocağına bu yolla alınan çocuk. Toplanmış, bir araya getirilmiş. Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağına alınacak çocukları seçip toplama işi.

Bağlı : Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Bir bağ ile tutturulmuş olan. Sınırlanmış, sınırlı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Kapatılmış olan, kapalı. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan.