Boundary türkçesi Boundary nedir

Boundary ile ilgili cümleler

English: This river forms the boundary between the two prefectures.
Turkish: Bu nehir, iki il arasındaki sınırı oluşturur.

English: The Rhine is the boundary between France and Germany.
Turkish: Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.

Boundary ingilizcede ne demek, Boundary nerede nasıl kullanılır?

Boundary beacon : Sınırlama ışığı. Giriş farı.

Boundary condition : Bir sınırla ilgili şartlar. Sınır şartları. Sınır şartı. Sınır koşulları. Sınır koşulu.

Boundary layer : Sınırlayıcı tabaka. Sınır katmanı. Sınır bölge. Sınır tabakası. Uç katman. Sınır tabaka. Sınır katman.

Boundary light : Hudut ışığı. Meydan farı. Çevre aydınlatması. Sınır ışığı.

Boundary lights : Sınır ışıkları.

Boundary line : Sınır çizgisi. Sınır. Arazi sınırı.

Boundary point : Sınır noktası. Kenar noktası.

Autonomous system boundary router : Özerk sistem sınır yönlendiricisi.

Boundary stone : Sınır işareti. Sınır taşı.

Grain boundary cementite : Tane sınırı sementiti.

İngilizce Boundary Türkçe anlamı, Boundary eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Boundary ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Borderland : Sınır bölgesi.

Frontiers : Sınırlar.

Extreme : Aşırı derece. Son had. Şiddetli. Son derece. Ölçüsüz. Mutlak. Uç noktada. Kesin. Uçdeğer.

Bournes : Diyar. Hedef. Memleket. Ülke. Su. Amaç. Gaye. Çay. Dere.

Bourn : Su. Memleket. Çay. Amaç. Diyar. Dere. Hedef.

Access key : Erişim anahtarı. Erişim tuşu. (internet, bilgisayar) bilgisayar kullanıcısının klavyeyi kullanarak anında bir web sitesinin belirli bir bölümüne atlamasına izin veren tuş.

Limits : Sınırlar. Çerçeve. Limitler. Hudut hatları.

Butting : (kuyruk veya sıra) kaynak yapma. Tos vurma.

Acception : Benimseme. Kabul edilmiş anlam. Onaylama. Kabul.

Irritating : Sinir bozucu. Sinirlendiren. Tahrik edici. Kızdırıcı. Sinirlendirici. Kaşındıran. Tahriş edici. Kaşındırıcı. Rahatsız etme.

Boundary synonyms : city line, county line, heliopause, district line, outer boundary, boundaries, lineation, measures, brim, nerve, borderlands, terminus, dividing line, thalweg, aftermaths, cutoffs, wall, crabbiest, conclusions, demarcation line, surface, angers, closer, all in all, ac adapter, access control, velamen, borderline, demarcation, furies, edging, delimitation, closure.

Boundary ingilizce tanımı, definition of Boundary

Boundary kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : That which indicates or fixes a limit or extent, or marks a bound, as of a territory. A real or imaginary limit. A bounding or separating line.