Groove türkçesi Groove nedir

  • Çizmek.
  • Yiv.
  • Uzay alanında kullanılır.
  • Yiv açmak.
  • Alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi.
  • Mükemmel şey.
  • Saban izi.
  • Alay etmek.
  • Kertik.
  • Oluk.
  • Adet.
  • Dalmak.
  • Çizgi.
  • Plağın çizgileri.
  • Alışkanlık.
  • Uğraşmak.
  • Harika şey.
  • Ay yüzeyinde görülen uzun yarıklardan her biri.
  • Gelenek.
  • Oluk açmak.

Groove ingilizcede ne demek, Groove nerede nasıl kullanılır?

Tongue and groove joint : Çıtalı geçme. Dil ve oyuklu bağlantı. Lamba ve zıvana. Zıvana lambalı geçme. Lamba-zıvanalı geçme.

Blank groove : Boş yiv. Boş oluk.

Get into a groove : Geleneklere bağlı kalmak. Bellemek.

Key groove : Anahtar oluğu. Kama oluğu. Kama yuvası.

Lead out groove : Çıkış yivi.

Tongue and groove : Erkek ve dişi geçme parçaları.

Grooves : Harika şey. Gelenek. Oluk. Saban izi. Yiv. Mükemmel şey. Kanal. Adet. Yivler. Boğaz.

Rope groove : Halat oluğu.

Grooved catheter : Yaraların derinliği anlamak, yara içinde yabancı bir cisim olup olmadığını kontrol etmek, derin dokulardaki apse ve kistleri drene etmek, boğulmuş fıtık ve benzeri dar kanallarda, kanalı genişletirken bisturiden dokuları korumak gibi amaçlarla kullanılan metal alet. Oluklu sonda.

Grooved drum : Oluklu kasnak. Yivli tambur.

İngilizce Groove Türkçe anlamı, Groove eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Groove ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Bounces : Girivermek. İşten çıkarmak. Sektirmek. Sepetlemek (argo terim). Sıçramak. Kovmak. Sekmek. Fırlamak. Zıplamak.

Acceleration due to gravity : Yerçekimi ivmesi. Yerçekiminin etkileri nedeniyle yolun artışı. Serbest düşen bir cismin kazandığı ivme.

Dint : Kuvvet. Çizik. Ufak çukur. Çentik. İz. Ufak çukur açmak. Ufak oyuk.

Chutes : Akıntı. Kızak pisti. Çağlayan. Kayılan yer. Kanal. Paraşüt.

Bleeding : Kanayarak. Beton sütü. Allah'ın cezası. Kanatma. Kanama. Lanet. Havasını alma. Kanın veya alyuvarların kalp ve damarlar dışına çıkması, hemoraji. Suverme.

Fillister : Oluk rendesi. Söve lambası. Oyuk. Pencere çerçevesinde içine camın yerleştirildiği oluk veya yiv.

Breaks : Fırlamak. Yakın dövüşü bırakmak. Ara. Bozmak. Söylemek. Akma kırışıkları. Kopmak. Batmak. Çözmek.

Dinted : Kuvvet. Ufak çukur. Ufak çukur açmak. İz. Çentik. Çizik.

Contend : Çarpışmak. (bir sorunla veya zorlukla) yüzleşmek. İleri sürmek. İddia etmek. Rekabet etmek. Tartışmak. Yarışmak. Savaşmak. Çekişmek.

Be wraped up in : Aklı kalmak. Kendini kaptırmak. Düşkün olmak. Dört elle sarılmak.

Groove synonyms : fleering, gabbing, ideal, attacked, demarcation, deride, habituality, depicture, adhara, flout, hot stuff, cleft, almak, habituation, doty, gully, coulisse, grooves, courses, furrows, gullies, customary usage, customs, barging, miracle, altair, break, demarcations, quirk, gashes, rabbets, contended, couloir.

Groove ingilizce tanımı, definition of Groove

Groove kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : A depressed way. A worn path. A furrow, channel, or long hollow, such as may be formed by cutting, molding, grinding, the wearing force of flowing water, or constant travel. To cut a groove or channel in. To form into channels or grooves. A rut. To furrow.