Parlatmak nedir, Parlatmak ne demek

"Parlatmak" ile ilgili cümle

  • "Piyaz, köfte, yarım şişeyi parlatayım, dedim." - M. İzgü
  • "Derdini anlayan birini bulmak sevinci küçük gözlerini parlatmıştı." - H. E. Adıvar

Parlatmak kısaca anlamı, tanımı:

Parlatma : Parlatmak işi.

Yüzey : Bir cismi uzaydan ayıran dış ve yaygın bölüm, satıh, yüz.

Düzgü : Norm.

Parlak : Göze çarpacak kadar başarılı. Temiz ve ışıklı. Parlayan, ışıldayan. Yüzü güzel (oğlan).

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Getirmek : İleri sürmek. Sağlamak. İletmek, bildirmek. Erişmek veya eriştiğini sanmak. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. Sebep olmak, ortaya çıkarmak. Gelmesini sağlamak. Bir makama atamak veya seçmek. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar.

Parlama : Parlamak işi.

Sağlamak : Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek. Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek. Elde etmek, sahip olmak. Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak.

 

İçki : Bu içeceği içme işi. İçinde alkol bulunan içecek.

İçmek : Bir sıvıyı ağza alıp yutmak. İçki kullanmak. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek. Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek.

Güzel : Pek iyi, doğru. Görgü kurallarına uygun olan. Güzel kız veya kadın. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı. Sakin, hoş (hava). Adamakıllı, şiddetli. İyi, hoş. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı. Güzellik kraliçesi.

Etkili : Etkisi olan, tesirli, müessir, patetik.

Alışılmamış : Nadir, bilinmeyen, az rastlanan.

Söz : Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme. Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte.

Söylemek : Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak. Yapılmasını istemek. Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak. Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak. Haber vermek. Önceden bildirmek, tahmin etmek. Yazmak, düzmek. Türkü, şarkı vb. okumak. Sipariş etmek.

Fazla : Daha çok, aşkın. Artmış olan, ihtiyaçtan fazla olan. Gereksiz, yersiz bir biçimde. Gereğinden, alışılmıştan çok olarak. Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade.

 

Övmek : Birinin veya bir şeyin iyiliklerini, üstünlüklerini söyleyerek değerini yüceltmek, methetmek, sena etmek, yermek karşıtı.

Diğer dillerde Parlatmak anlamı nedir?

İngilizce'de Parlatmak ne demek? : v. shine, polish, brighten, lighten, clean, give a polish, blazon, burnish, furbish, furbish up, gloss, luster, rub up, satin, sleek

Fransızca'da Parlatmak : polir, faire briller, luire, bichonner, polir, enflammer, frotter, lustrer

Almanca'da Parlatmak : v. aufpolieren, polieren, wichsen

Rusça'da Parlatmak : v. освещать, зажигать, лоск: наводить лоск, осветить, зажечь