Rainbows türkçesi Rainbows nedir

Rainbows ile ilgili cümleler

English: In my world everyone’s a pony and they all eat rainbows and poop butterflies.
Turkish: Benim dünyamdaki herkes birer midilli, onlar gökkuşağı yiyorlar kakaları da kelebek.

Rainbows ingilizcede ne demek, Rainbows nerede nasıl kullanılır?

Rainbow chaser : Hayal peşinde koşan kimse.

Rainbow trout : Çelikbaş alabalık. Gökkuşaklı alabalık. Gökkuşağı alabalığı. Kemikli balıklar (teleostei) takımının, alabalıkgiller (salmonidae) familyasından, 25 cm kadar uzunlukta bir tür.

Rainbow wheel : Tiyatroda gökkuşağının değişken renklerini sağlayan etmen aygıtı. Gökkuşağı tekerleği.

All the colors of the rainbow : Gökkuşağının tüm renkleri. Var olan her renk. Rengarenk.

Rainbow : Eleğimsağma. Alkım. Yağmurdan sonra, gökyüzünü bir uçtan bir uca saran renkli kuşak. Alaimisema. Ebemkuşağı. Gökkuşağı. İlkel efsanelerde, halk inanışlarında ve masallarda türlü durumlar için önbelirti olarak yorumlanan göksel olay. Yağmurkuşağı. Hacılarkuşağı.

Trainbearer : Elbisenin eteğini taşıyan kimse.

Rain cats and dogs : Şakır şakır yağmak. Bardaktan boşalırcasına yağmak. Bardaktan boşanırcasına yağmak. Yağmur boşanmak. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak. Gök delinmek.

 

Rain barrel : Yağmur damlacıklarını sağlayan, alt tarafı delikli boru. bu boru genellikle dekordaki pencerenin kulis tarafındaki üst kesimine yerleştirilir. Yağmur varili. Yağmur borusu.

Rain box : Yağmur sesini sağlayan kutu. Yağmur kutusu.

Rain attenuation : Yağmur zayıflatması.

İngilizce Rainbows Türkçe anlamı, Rainbows eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Rainbows ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Sky : Gökyüzü. Gözerimi üzerine kapanan, sonsuz yarıçaplı mavi kubbe; bu kubbenin iç yüzü. Bölge. Yükseğe atmak. Havaya atmak. İklim. Topa çok hızlı vurarak havalandırmak. Hava sahası. Gök. Kubbe.

Irides : İris. Süsen.

Hope : Beklemek. Ummak. Arzu etmek. İstemek. Ümit. Beklenti içinde olmak. Ümit etmek. Umut etmek. Umut.

Irises : İris. Süsen.

Rainbow : Yağmurkuşağı. Eleğimsağma. İlkel efsanelerde, halk inanışlarında ve masallarda türlü durumlar için önbelirti olarak yorumlanan göksel olay. Alaimisema. Hacılarkuşağı. Alkım. Ebekuşağı. Yağmurdan sonra, gökyüzünü bir uçtan bir uca saran renkli kuşak.

Iris : Süsen çiçeği. İris. Alıcının ya da bazı basım aygıtlarının mercek düzeni içinde bulunup, birbiri üzerine binen incecik maden yapraklardan oluşan, açılıp kapanarak, duyarkat üzerine gelen ışığın niceliğini düzenleyen düzenek. Gökkuşağı taşı ıris. Işık düzengeci. Süsengiller (ıridaceae) familyasından, rizomlu ya da soğanlı, kılıçsı yapraklı, mavi, mor, beyaz, kahverengi gibi renklerde çiçekleri olan, mezarlıklarda, park ve bahçelerde süs bitkisi olarak da yetiştirilen, çok yıllık bitkiler. nevruz. Göz merceğini kısmen örten, ortasında göz bebeği (pupilla) denen bir açıklık bulunan damar tabakanın bir kısmı, koroit uzantısı. Işıldakların bir takısı. bir çerçeveye oturtularak takılan diyafram yuvarlak biçimdedir; iç tarafında birbirinin üzerine kayarak ya da birbirinin üzerinden açılarak yuvarlağın çapını büyülten ve küçülten yaprakları vardır. bununla sahne üzerindeki aydınlatma alanı genişletilip daraltılabilir. Ön ve arka göz kamaralarını birbirinden ayıran, ışığın geçişinde diyafram görevini yapan, epitel altındaki bağ dokuda pigment hücrelerini içeren tunika vazkuloza bulbi katmanındaki üç oluşumdan biri. İris tabakası.

 

Irising : Gökkuşağı taşı ıris. İris tabakası. Süsen. İris.

Promise : Belirtisi olmak. Söz. Vadetmek. Taahhüt etmek. Umut. Benzemek ( ceğe). -eceğe benzemek. Beklenti. Söz vermek.

Bow : Başıyla selamlamak. Yay. Boyun eğmek. Çekilmek. Pruva. Reverans yapmak. Baş eğmek. Eğilmek. Boyun eğme. Reverans.

Arc : Bilgisayar, fizik alanlarında kullanılır. Işık yayı. Ark. Kavis çizmek. Kavis. Yay çizmek. Yay. Eğmeç. Çember, elips, parabol gibi ağrilerin bir parçası. Bir yay boşalmasında gazın ışıklı kolonu.