Sırıncımak nedir, Sırıncımak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

1.İnat etmek. 2.Üstelemek, ısrar etmek.

Hasta acıya dayanmak.

Sızlanmak, üzülmek.

İsteğini elde etmek için ivmek.

Sırıncımak kısaca anlamı, tanımı

Sırın : 1.Ekmek, pide ya da yufka parçalarının üstüne haşlanmış kuşbaşı et ve sarımsaklı yoğurt dökülerek yapılan yemek. 2.Katlanarak kesilmiş yufka üstüne tatlı dökülerek yapılan yiyecek. Yufkadan yapılan yoğurtlu yemek. Ekmek ve yoğurtla yapılan bir yemek

Sızlanmak : Kendine yapılmış olan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine anlatmak, yakınmak, şikâyet etmek, şekva etmek, tazallüm etmek.

Sızlanma : Sızlanmak işi, yakınmak, şikâyet, şekva, tazallüm.

Dayanmak : Bir yere yaslanmak, kendini dayamak. Varmak, ulaşmak. Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek. Uzun süre kullanılmaya uygun olmak. Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek. Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek. Yetişmek, yeter olmak. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak. Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek. Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak. Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak.

 

Üzülmek : Üzme işine konu olmak. Üzüntü duymak, kaygılanmak.

Dayanma : Dayanmak işi.

Üzülme : Üzülmek durumu.

İvmek : Çabuk davranmak, acele etmek.

Israr : Direnme, ayak direme, üsteleme, üstünde durma.

Etmek : Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Demek, söylemek. Eşit değer kazanmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Küçük ya da büyük abdestini yapmak. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Kötülükte bulunmak.

Hasta : Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla fizik veya ruh sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız. Aşırı düşkün, tutkun. Parasız, züğürt. Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan.

Etme : Etmek işi.

Daya : Çocuğa bakan dadı, sütnine, taya.

İvme : İvmek işi. Hareket eden nesnenin kısa bir zaman içinde, hızında oluşan değişmenin bu zamana oranı.

Elde : Çarpma ve toplama işlemlerinde bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak olan sayı.

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

Diğer dillerde Sırık üzerinde denge anlamı nedir?

İngilizce'de Sırık üzerinde denge ne demek ? : balance on perc