Tabak nedir, Tabak ne demek

Tabak; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Tabak" ile ilgili cümleler

  • "Kadın masaya tabak, kaşık koyuyor." - A. Gündüz

Yerel Türkçe anlamı:

Plak.

Ağustos ayı.

Hamur yoğurmaya ya da çamaşır yıkamaya yarayan tahta tekne

Kız evinin güvey evine gönderdiği armağan.

Gramofon: Bizim tabak bozulmuş, çalmıyor.

Şap hastalığı.

Doğumdan sonra sütü gelmeyen kadın ya da koyun, keçi.

Hayvan hastalığı

Güvey evinden gelin evine gönderilen giysi, takı ve süs gereçleri.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Şap.

Panarisyum.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

[taban, talba (II)]: Pulluğun toprağı ters çeviren kısmı. (Taşpınar *Aksaray -Niğde) [taban] : (Yenikent *Aksaray -Niğde) [talba (II)] : (Kızılca *Bor -Niğde)

Diğer sözlük anlamları:

Sıcaktan veya taşlık yerde yürümekten hayvanın ayağında hasıl olan yara.

Tabak anlamı, kısaca tanımı:

Tabak gibi : Dümdüz ve açık (yer).

Tabak sevdiği deriyi taştan taşa çalar : "birinin yakınlarına gösterdiği sert davranış onun iyiliği içindir" anlamında kullanılan bir söz.

Kayık tabak : Kayık biçiminde uzun ve düz tabak.

Balık tabağı : Balık koymaya yarayan kap. Yayvan servis tabağı.

Çorba tabağı : Çorba konmak için yapılmış olan özel tabak.

 

İftar tabağı : Ramazanda genellikle lokantalarda iftar açmak için bir tabağa dizilen ve yemek öncesi yenilen soğuk yiyecekler.

Kahve tabağı : Kahve fincanının altına konulmak üzere yapılmış tabak.

Ordövr tabağı : İçine genellikle soğuk mezelerin konduğu özel olarak hazırlanmış tabak.

Piyata tabağı : Düz ve büyük yemek tabağı.

Servis tabağı : Sofraya yemeğin getirildiği büyük tabak.

Tabakhane : Hayvan postunu kullanılacak duruma getirme işleminin yapıldığı yer, sepi yeri.

Tabaka : Baskı ve yazıda kullanılan, değişik boyutlarda kesilmiş kâğıt. Katman. Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu. Derece. Katman.

Tabakalama : Tabakalamak işi.

Tabakalamak : Tabaka durumuna getirmek.

Tabakalanma : Tabakaların birbiri üstüne veya birbiri ardınca sıralanışı.

Tabakalanmak : Tabakalar durumuna gelmek.

Tabakalı : Tabakası olan.

Tabakasız : Tabakası olmayan.

Tabakçı : Lokanta vb. yerlerde bulaşık yıkayan kimse. Tabak yapan veya satan kimse.

Tabakçılık : Tabakçı olma durumu.

Tabaklama : Tabaklamak işi.

Tabaklamak : Hayvan postlarını kullanılabilecek duruma getirmek amacıyla değişik kimyasal maddelerle işlemek, terbiye etmek.

Tabaklanma : Tabaklanmak işi.

Tabaklanmak : Hayvan postları çeşitli kimyasal maddelerle işlenmek, terbiye edilmek.

Tabaklık : Tabaklama, tabaklama işi, debagat. Tabak koymaya yarayan ve üst üste birkaç kattan oluşan raf.

Ağ tabaka : Göz yuvarlarının iç yüzeyinde görme sinirinin yayılması ile beliren, ışığa duyarlı, ağımsı bölüm, retina.

Alt tabaka : Halkın bilgisiz tabakası, avam. Tabakalardan altta bulunanı.

Boya tabakası : Şablonların sulu kenar kapatıcısı ile kaplanması.

 

Damar tabaka : Göz küresinin içinde ince kan damarlarından oluşan katman.

Kaymak tabakası : Bir toplumun seçkin ve zengin kesimi, kaymak takımı.

Mantar tabakası : Ağaçlarda hücrelerin çeperlerine mantar özü yığarak ve protoplazmasını yitirerek mantar oluşumuna yol açan, dış büyütken tabaka.

Saydam tabaka : Gözün ön bölümünde bulunan, ışığı geçiren küresel zar, kornea.

Sert tabaka : Göz akı. Toprak yüzeyine yakın bir yerde bulunan, kökler ve suyun o bölüme girişini engelleyen yoğun tabaka.

Sigara tabakası : İçine sigara yerleştirilen, kapaklı, metalden, deriden vb. maddelerden yapılmış olan kutu.

Sosyal tabaka : Bir toplumda yaşama biçimi, maddi imkân, öğrenim durumu bakımlarından birbirine benzeyen kişilerin oluşturduğu sınıf, sosyal sınıf.

Su tabakası : Su ile kaplanmış yüzey.

Üst tabaka : İleri gelenler sınıfı.

Yüksek tabaka : Yüksek sosyete.

Yiyecek : Yenebilen. Yenmeye elverişli olan her şey.

Koyma : Koymak işi.

Yarar : Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj. Yarayan, elverişli, uygun. Çıkar.

Derin : İçten gelen. Yoğun. Ayrıntılı. Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan. Uzun süren. Dip. Yüzeyden içeri inen. Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan.

Yayvan : Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş.

Alaca : Çorum iline bağlı ilçelerden biri. Ağaçta ilk olgunlaşan meyve. Keklik, bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez. Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala. Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben. Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. İki veya daha çok renkli.

Miktar : Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik. Ölçü.

Bu : Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz. En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz.

Kabın : Küçük, özel bölme. Plajda soyunma yeri. Uçakta yolcuların oturduğu bölüm. Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde küçük bölme.

Sepici : Sepi işini yapan kimse, tabak, debbağ.

Tabak döndürme : Değnek ucunda tabak döndürmek gösterisi. Bir hokkabaz aynı anda beş altı tabak döndürebilir.

Tabak hokkabazı : Tabaklarla numaralar gösteren hokkabaz.

Tabak kağıt : İki yapraklı dosya kâğıdı.

Tabak salyangozu : Karından ayaklıların (Gastropoda) akciğerli salyangozlar (Pulmonata) takımından, kabuğu ince, ağzı keskin, kabuk yayları bir düzlem üzerinde olan, tatlı sularda yaşayan türlere sahip bir cins. Karından ayaklıların (Gastropoda), akciğerli salyangozlar (Pulmonata) takımından, kabuğu ince, ağzı keskin, kabuk yayları bir düzlem üzerinde olan, tatlı sularda yaşayan türlere sahip bir cins. (Planorbis): Karından-ayaklılar (Gastropoda) sınıfının akciğerli-salyangozlar (Pulmonata) takımından bir yumuşakça cinsi. Kabuğu ince, ağzı keskin, kabuk yayları bir düzlem üzerindedir. Tatlı sularda yaşar.

Tabak sıyırmak : Tabaktaki yemeği ekmekle sonuna dek temizlemek.

Tabaka yüksekliği, h : Kromatografik bir kolonun verimliliği ile ilgili bir terim.

Tabakalı rastgele örnekleme : Araştırılan özellik alt gruplarda farklılıklar gösteriyorsa, her birimin yalnızca bir tabakaya ait olması ve hiçbir birimin açıkta kalmaması koşuluyla varyansları küçük alt ana kitlelere ayrılmış tabakalar oluşturulması ve her tabakaya genelde basit rastgele örnekleme yöntemi uygulanmasıyla örnek seçimi yapılması işlemi.

Tabakayağı : Bir çeşit ayakkabı.

Tabakayanışı : Bir namazlık deseni. (Saçıkara *İslahiye -Gaziantep)

Tabakhanetahtası : Dabakların üzerinde deri kazıdıkları tahta. (*Yalvaç -Isparta)

Tabak ile ilgili Cümleler

  • Tabak elinden kaydı ve yere düştü.
  • Masanın üstünde iki tabak var.
  • Dolabın içinde ve masanın üzerinde temiz tabaklar var.
  • Tabak kazara yere düştü.
  • Tabak üzerindeki deseni seviyor.
  • Ali tabakları kırdı.
  • Tabaklama kötü kokulu bir iştir.
  • Üç tabak dondurma yedikten sonra Tom'un karnı ağrıyordu.
  • Tabak kirli.
  • Masanın üzerinde iki tabak var.
  • Ali üç tane tabak kırdı.
  • Ali tabakları temizledi.
  • Tabak plastikten yapılmıştır.
  • Tabak ellerimden kaydı.

Diğer dillerde Tabak anlamı nedir?

İngilizce'de Tabak ne demek? : [Tabak] n. family name

n. tobacco, plant that is mainly prepared for smoking, weed

n. Tabak, family name

Fransızca'da Tabak : assiette [la], corroyeur [le], tanneur [le]

Almanca'da Tabak : n. Portion, Teller

Rusça'da Tabak : n. тарелка (F), блюдо (N), порция (F), дубильщик (M)