The wall türkçesi The wall nedir

  • Baraj.
  • Tecrit etmek.
  • Duvarla çevirmek.
  • Cidar.
  • Set.
  • Berlin duvarı.
  • Ayırmak.
  • Duvar.
  • Duvar örmek.
  • Çeper.
  • Etrafına duvar çekmek.

The wall ile ilgili cümleler

English: Ali hit the wall with his fist.
Turkish: Ali eliyle duvara vurdu.

English: Ali put the calendar on the wall behind his desk.
Turkish: Ali takvimi masasının arkasındaki duvara astı.

English: Ali coaxed the mouse out of the hole in the wall with a piece of bread.
Turkish: Ali fareyi bir parça ekmek ile duvardaki deliğin dışına çıkması için ikna etti.

English: Ali pushed a button on the wall that opened a secret door.
Turkish: Ali duvarda gizli bir kapıyı açan bir butona bastı

English: Ali struck the wall with his fist.
Turkish: Ali yumruğu ile duvara vurdu.

The wall ingilizcede ne demek, The wall nerede nasıl kullanılır?

The : Belirli durumlarda isimden önce kullanılır. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belgili tanımlık. Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır.

Wall : Duvarla çevirmek. Yarık çeperleri. Cidar. Bir yarığın yan duvarları. Baraj. Etrafına duvar çekmek. Kocaduvar. Tarih, jeoloji alanlarında kullanılır. Kapatmak. Duvar örmek.

Banged his head against the wall : Kafasının dikine duvara daldı. Kafa üstü duvara daldı. Başını duvara çarptı.

 

Be a fly on the wall : Seyirci olmak. Karışmadan uzaktan seyretmek.

Be up against the wall : Ümitsiz olmak. Çaresiz kalmak. Çok zor bir durumda olmak. Çok zor bir durumda kalmak. Çaresiz olmak.

Climbed the wall : Bir bölüme tırmanarak çıkmış. Duvara tırmanmış.

Climb the walls : Heyecandan yerinde duramamak. Oldukça heyecanlı olmak. Duvara tırmanmış. Yerinde duramamak. Bir bölüme tırmanarak çıkmış. Aklı başından gitmek.

İngilizce The wall Türkçe anlamı, The wall eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak The wall ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Boundary : Limit. Had. Kenar. Hudut. Sınır. Ara hattı. Son. Sinir.

Isolates : Yalıtmak. Yalnızlaştırmak. Arıtmak. Soyutlamak. Mahsur bırakmak. İzole etmek. Dışlamak. Ayrı tutmak.

Isolate : İzole etmek. Yalıtmak. Mahsur bırakmak. Arıtmak. Yalnızlaştırmak. Ayrı tutmak. Yalıtımlı.

Barraging : Yoğun yaylım ateşi. Engel. Bent. Soru yağmuruna tutmak. Yaylım ateşi. Yağmur. Nehir barajı. Engelleme ateşi.

Allocated : Paylaştırmak. Bölüştürmek. Ayrıldı. Tahsis edilmiş. Ayrılmış.

Allows : İtiraf etmek. Fikrinde olmak. Koyvermek. Bırakmak. İndirim yapmak. İmkan vermek. Göz önüne almak. Kabul etmek. İzin vermek.

Allow : Bırakmak. İndirim yapmak. Müsaade etmek. Koyvermek. Kabul etmek. İtiraf etmek. Göz önüne almak. Hesaba katmak. Sağlamak. İzin vermek.

Block : Engellemek. Bloke etmek. Teknik ya da mantıksal nedenlerle bir birim gibi düşünülen ve işlem gören bir tutanak dizgisi, sözcük dizgisi ya da damga dizgisi, özellikle mıknatıslı kuşak üzerindeki bilginin, kuşak deviniminin başlamasıyla durması arasında, aralıksız, bir seferde okunan kesimi, bk. mantıksal tutanak, fiziksel tutanak. Tıkamak. Deneysel tasarımda amacı, konu dışı tesadüfi nedenlerden meydana gelen değişkenliği saf dışı bırakmak ve gerekirse yok etmek, böylece hatayı azaltmak olan, deneysel birimleri bir örnek bir grupta toplama işlemi. Öbek. Blok. Kalıplamak. Kütle.

 

Dyke : Bent. Siper. Kanal. Hendek. Suyolu. Lezbiyen. Kazmak. Kesen damar.

A set of : Bir grup. Bir takım.

The wall synonyms : allotting, barraged, dams, appropriated, immured, inclosure, immures, barrages, wall up, berlin wall, dam, dikes, bulkheads, allowing, allocate, ghettoizes, bank, paries, walling, immure, barriers, excide, insulates, cloisters, velamen, backstop, damming, cloister, barrage, allocating, insulating, appropriates, banks.