Toka nedir, Toka ne demek

Toka; kökeni italyanca dilinden gelmektedir.

  • Kemer, kayış, ayakkabı vb.nin iki ucunu birbirine bağlamaya, bunları istenilen genişlikte tutmaya yarayan, türlü biçimlerde tutturmalık.
  • İçki içerken birinin şerefine, sağlığına kadeh tokuşturma
  • Kadınların saçlarını bir arada tutmaya yarayan, bazen de süs olarak kullanılan araç.
  • El sıkışma.

"Toka" ile ilgili cümleler

  • "Bir de sahte taşlı bir toka takmış saçlarına." - Ç. Altan

Yerel Türkçe anlamı:

İplik makarası.

Çoban köpeğinin boynuna takılan mahmuzlu demir halka.

1.Yemliklere hayvanı bağlamak için takılan demir halka. 2.Çember.

1.Saç tutturmaya yarayan bir çeşit firkete. 2.Kalem çengeli.

Taze mısır koçanı.

Hayvanı yemliğe bağlamak için kullanılan demir halka.

1.Bilye. 2.Topaç.

Duvara açılmış kapaksız, küçük dolap.

Kalem çengeli.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Yular demiri. (Gündüzbey *Söğüt -Bilecik)

Arabalarda gerekli yerlere çakılan ucu halkalı çivi. (Ortayazı *Senirkent -Isparta)

Olta çengeli. (Karaağaç *Bozüyük -Bilecik)

Fransızca'da Toka ne demek?:

anneau

Toka tanımı, anlamı:

Toka etmek : El sıkışmak. vermek. kadeh tokuşturmak. karşılıklı iki parçayı getirip birbirine dayamak.

Tokaç : Çamaşır yıkarken kullanılan, tahtadan, yassı tokmak.

 

Tokaçlama : Tokaçlamak işi.

Tokaçlamak : Çamaşırı tokaçla dövmek.

Tokaçlanma : Tokaçlanmak işi.

Tokaçlanmak : Çamaşır tokaçla dövülmek.

Tokalaşma : Tokalaşmak işi.

Tokalaşmak : Birbirinin elini sıkmak, el sıkışmak.

Tokalı : Tokası olan, toka takılmış olan.

Tokat : Hayvan ağılı. İnsana el içi ile vuruş. Tarla, bahçe veya mandıra kapısı. Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Tokat arsızı : Dayak arsızı.

Tokat aşk etmek : Hızla vurmak.

Tokat atmak : El içi ile vurmak. dolandırmak.

Tokat kebabı : Tokat yöresine özgü, domates, biber, patlıcan ve etle özel fırınlarda yapılmış olan bir kebap türü.

Tokat yemek : Dolandırılmak. kendine tokat vurulmak. yenilgiye uğramak.

Tokatçı : Dolandırıcı.

Tokatçılık : Dolandırıcılık.

Tokatlama : Tokatlamak işi.

Tokatlamak : Tokat atmak. Bir kimseyi dolandırmak, hile yoluyla parasını almak.

Tokatlanma : Tokatlanmak işi.

Tokatlanmak : Tokat atılmak.

Osmanlı tokadı : Sert ve etkili uyarı. Ezici üstünlük. Sert ve etkili tokat.

Osmanlı tokadı atmak : Bir kimseye üstünlüğünü kabul ettirmek. bir kimseye sert ve etkili bir biçimde tokat atmak. sert ve etkili bir biçimde uyarmak.

Osmanlı tokadı yemek : Sert ve etkili bir biçimde tokat atılmak. bir kimsenin üstünlüğünü kabul etmek. sert ve etkili bir biçimde uyarılmak.

Sille tokat : Kazık. Döverek, tokatlayarak.

Tekme tokat girişmek : Dayak atmak.

Kemer : Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı. Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak. Emniyet kemeri. Kemiklerden oluşmuş tümsekli tavan. Tümsekli. Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılmış olan bel bağı. Burdur iline bağlı ilçelerden biri. Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü. İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı. Antalya iline bağlı ilçelerden biri.

 

Kayış : Ustura bilenen cilalı kösele. Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi. Kol saatinin bileğe bağlanmasını sağlayan, deriden yapılmış gereç. Kayma işi.

Ayakkabı : Genellikle sokakta giyilen ve altı kösele, lastik vb. dayanıklı maddelerden yapılmış olan giyecek, başmak, pabuç.

Bağlama : Üç çift telli olan ve mızrapla çalınan bir saz. Bağlamak işi. Ulama. Yapılarda duvarları birbirine bağlayan kiriş, putrel vb.

Genişlik : En, boy karşıtı. Geniş olma durumu.

Tutma : Yanaşma. Tutmak işi. Destekleme. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj.

Türlü : Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif. Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek.

El : Ülke, yurt, il. İskambil oyunlarında her bir tur. Yakınların dışında kalan kimse, yabancı. Halk, ahali. Sahiplik, mülkiyet. Kez, defa. İskambil oyunlarında oynama sırası. Oba, aşiret. Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü. Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü.

Sıkışma : Sıkışmak durumu.

Tokaç halkası : Tokaç çeperindeki yarıklara oturarak yuvgu ile tokaç arasında sızdırmazlık sağlayan bir ucu ayrık, esnek halka.

Tokaç kalıbı : Tokaçlama işleminde, yuvarlak biçim vermek için kullanılan kalıp.

Tokaç kolu : Tokacı anadingile bağlayan kol.

Tokaç kolu ayak yatağı : Tokaç kolunu tokaca bağlayarak muyluyu taşıyan yatak.

Tokaç kolu kafa yatağı : Tokaç kolunun anadingil muylusunu taşıyan yatağı.

Tokaç saplaması : Tokacı tokaç koluna bağlayan küçük dingil.

Tokaç tutuşu : Tokaç sapını çeşitli biçimlerde ve yapılacak vuruşa göre kavrayış durumu. Tokacın sapını el ile kavrayış biçimi.

Tokaçbalığı : Yeni yumurtadan çıkmış kurbağa yavrusu.

Tokaççık : Bir kol yerine, genellikle bir buruncukla devindirilen küçük tokaç.

Tokaçgemriği : Kilis kenti, Musabeyli ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

Toka ile ilgili Cümleler

  • Ali Mary'nin John'a neden tokat attığını biliyordu.
  • Tokalaşalım.
  • Ali Mary'yi öptü ve o onu tokatladı.
  • Tom'la tokalaşmak istiyorum.
  • Tokalaştık.
  • Onlarla tokalaşmak istiyorum.
  • Tokaido hattının son durağı Tokyo'dur.
  • Ali onun konserinden sonra Mary ile tokalaşan ilk kişi olmak istedi.
  • Tokai Bank'ın şubesinde bir hesabım yok.
  • Burak bile Tuğba'yı tokatlamadı.
  • Tokaido hattı Tokyo'da sona erer.
  • Tokalaşmam.
  • Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
  • Ali Mary'ye herhangi bir sebepten dolayı tokat atabilirdi.

Diğer dillerde Toka anlamı nedir?

İngilizce'de Toka ne demek? : [Toka] n. buckle, clip, clasp, fastener, hairgrip, grip, handshake, bobby pin, fibula, hasp, ouch, slide

v. mallet, beetle, mall, stick, knob, gavel, hammer, maul

Fransızca'da Toka : boucle [la]; shake-hand [le]

Almanca'da Toka : n. Schließe, Schnalle, Spange

Rusça'da Toka : n. пряжка (F), чоканье (N)