Walk on türkçesi Walk on nedir

  • Yüzüstü bırakmak.
  • Yürümeye devam etmek.
  • Terketmek.
  • İleri gitmek.

Walk on ile ilgili cümleler

English: A fly can walk on the ceiling.
Turkish: Sinek tavanda yürüyebilir.

English: After dinner, I take a walk on the beach.
Turkish: Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.

English: After dinner, I walk on the beach.
Turkish: Akşam yemeğinden sonra, sahilde yürürüm.

English: Ali is able to walk on his hands.
Turkish: Ali elleri üstünde yürüyebiliyor.

English: Ali and Mary took a walk on the beach.
Turkish: Ali ve Mary sahilde yürüyüş yaptı.

Walk on ingilizcede ne demek, Walk on nerede nasıl kullanılır?

Walk : Gezdirmek. Yürüyüş biçimi. Yürüyüş yeri. Yürüterek yormak. Üzerinde yürümek. Yürüyüşe çıkarmak. Yürümek. Dolaştırmak. Dolaşmak. Eşlik etmek.

On : Hazır. Yanmak. E doğru. Civarında. Esnasında. De. Makbul. Giyilmiş. Üzerinde.

Walk on air : Sevincinden uçmak. Ayakları yere değmemek. Sevinçten havalara uçmak. Sevinçten ayakları yerden kesilmek. Sevinçten ayakları yere değmemek. (mutluluktan) ayakları yerden kesilmek. Etekleri zil çalmak.

Walk on eggs : Ayağını denk almak. Yumurtalar üzerinde yürümek. Dikkatlice yürümek. Temkinli davranmak. Dikkat etmek zorunda olmak. Çok hafif adımlarla yürümek. Dikkat etmek. Dikkatli olmak. İnce buz üzerinde yürümek.

 

Walk on part : Önemsiz rol. Figüranlık.

Walk on tiptoe : Ayakucuna basarak yürümek.

Walk on thin ice : Dikkatli olmak. Ayağını denk almak. Temkinli davranmak. Dikkat etmek zorunda olmak. İnce buz üzerinde yürümek. Dikkat etmek.

İngilizce Walk on Türkçe anlamı, Walk on eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Walk on ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Encroach : (birinin hakkına) tecavüz etmek. Kötüye kullanmak. El uzatmak. Sokulmak. Zarar vermek. Tecavüz etmek. Aşmak. Hakkına tecavüz etmek. Hakkında tecavüz etmek.

Jilt : Sevgilisini terkeden kız. Reddetmek. Evlilikten caymak. Bırakmak. Fındıkçı kız. Evlenmekten vazgeçmek. Sevgiliyi reddetmek. Terketmek (sevgilisini).

Chock up : İleri doğru getirmek. Vazgeçmek. Bırakmak.

Desolating : Harap etmek. Tenha. Kuş uçmaz kervan geçmez. Kederlendirmek. Üzmek. Perişan etmek. Issız. Boş bırakmak. Kimsesiz bırakmak.

Abandons : Vazgeçmek. Kesmek. El etek çekmek. Boşlamak. Bırakmak. Viran hale getirmek. Terk etmek. Yarıda kesmek.

Exceed : Sınırı aşmak. Haddini aşmak. Aşmak. Fazla olmak. Geçmek. Aşırıya kaçmak. Tecavüz etmek.

Cedes : Vazgeçmek. Devretmek. Feragat etmek. Göçermek. Vermek. Fariğ olmak. Teslim etmek. Bırakmak. Terk etmek.

Abandon : Koyup gitmek. Kendini tamamıyla vermek. Vazgeçmek. Bırakmak. Taşkınlık. Tehire salmak. Kendinden geçme. Başından atmak.

Gain ground : Geliştirmek. Mesafe katetmek. Güçlü ve önemli duruma gelmek. Başarmak. İyiye gitmek (hastanın durumu). Mesafe almak. İlerlemek. Önemi artmak. Mesafa almak. Rağbet kazanmak.

 

Walk on synonyms : leave somebody in the lurch, forsake, exceeds, move on, let down, go too far, make headway, get ahead of, forsakes, exaggerates, desolate, extravagate, walk out on, encroaches, cede, absquatulation, leave in the lurch, desert a sinking ship, ceding, jack in, desolated, desolates, go on, cast aside, chuck, exaggerate, ceded, advance, exceeded, come away, desert, exaggerating, turn somebody adrift.