Yadırgamah nedir, Yadırgamah ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Alışamamak, yabancılık çekmek.

Yerinden yurdundan soğumak: Bizim oğlan evden yadırgadı.

Gönülden çıkarmak, unutmak.

Yadırgamah anlamı, tanımı

Yadı : Yağdı

Yadırgama : Yadırgamak işi.

Bizim oğlan : Kardeş, arkadaş, dost.

Yabancılık : Yabancı olma durumu, bigânelik.

Yerinden : Soylu.

Çıkarmak : Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak. Sonunu getirmek. Hatırlamak. Bulmak, ortaya koymak. Yapmak, üretmek. Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak. Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak. Boşaltmak. Sunmak. Göstermek. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek. Gidermek. Fotoğraf çektirmek. Resim yapmak. Söylemek. Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek. İlgisini keserek uzaklaştırmak. Sağlamak, elde etmek. Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak. Gibi göstermek, bir davranış yüklemek. Yayımlamak. Yollamak, göndermek.

Yabancıl : Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, egzotik.

Gönülden : Yürekten, içten, candan.

Unutmak : Aklında kalmamak, hatırlamamak. Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak. Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak. Bir şeyi yapamaz duruma gelmek. Bağışlamak. Hatırdan, gönülden çıkarmak.

 

Yerinde : İyi, yeterli. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde. Durumunda.

Çıkarma : Çıkarmak işi, emisyon. Düşman kıyılarına gemi, bot vb.nden asker indirme, asker çıkarma. Dört işlemden biri, çıkarmak işlemi, tarh.

Soğumak : Isısını hızla veya yavaş yavaş yitirerek soğuk duruma gelmek. Birine veya bir şeye duyulan istek, sevgi ve ilgi kalmamak.

Yabancı : Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge. Başka bir milletle ilgili olan. Tanınmayan, bilinmeyen, yad.

Çekmek : Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.

 

Soğuma : Soğumak işi.

Unutma : Unutmak durumu.

Yurdu : İğnenin deliği.

Yaban : İnsan yaşamayan ıssız yer. Yabancı, el, yerli halktan olmayan kimse. Vahşi olan, evcil olmayan canlı. Aile ocağından uzak olan yer. Kendi kendine yetişen bitki. Issız.

Gönül : Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı. İstek, arzu.

Çıkar : Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat, yarar.

Diğer dillerde Yadgerekircilik anlamı nedir?

İngilizce'de Yadgerekircilik ne demek ? : indeterminism