Çıkarma nedir, Çıkarma ne demek

"Çıkarma" ile ilgili cümleler

  • "Yağmazsa yağmasın. Biz onsuz da kışı çıkarmasını biliriz eninde sonunda." - N. Hikmet

Çıkarma hakkında bilgiler

Çıkarma, temel aritmetik işlemlerden biridir. İki sayının farkının alınması işlemidir. Azalma anlamı vardır. İki nokta arasındaki uzaklığı belirtir. Sonucun negatif olması, sonucun orijinden negatif yönde bir uzaklığa karşılık geldiğini gösterir.

x + a = b şeklindeki denklemlerin çözüm kümesi x = b - a şeklinde çıkarma işlemi kullanılarak bulunur. Bir sayıdan negatif bir sayının çıkarılması a – (– b) = a + b özdeşliğine göre bir toplama niteliği taşır.

Aritmetik'te "-" işaretiyle gösterilir. Yapılan çıkarma işaretinin sonucu da eşittir işareti ile gösterilir.

Çıkarma ile ilgili Cümleler

  • İşletme sahibi kârı maksimuma çıkarmak istiyor.
  • İletişim kurmak için bir anadil konuşuru gibi ses çıkarmak zorunda değilsin.
  • Tom'un ayakkabılarını çıkarmasına gerek yok.
  • Her birinizin bir parça kağıt çıkarmasını ve ne olduğunu yazmasını istiyorum.
  • Burak Tuğba'nın yasa dışı işlerini ortaya çıkarmak için uzun bir makale yazmaya karar verdi.
  • Ben olay çıkarmak istemedim.
  • Köpeğimin adı Belysh. Bu yaz ona pençesini çıkarmasını öğrettim. Her sabah erkenden kalkıp onu besliyorum. Sonra yürüyüşe çıkarız. O beni diğer köpeklerden korur. Ben bisiklet sürmeye gittiğimde, o yanımda koşuyor. Onun bir arkadaşı var, adı Chernyshka. O onunla oynamaktan hoşlanıyor. Belysh çok kibar ve zeki bir köpek.
 

Çıkarma anlamı, kısaca tanımı:

İşlem : Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele. Sayıları karşı karşıya getirip belirli birtakım kurallara uygun olarak birbiri üzerine etkilendirme yöntemi. Ham veya ara malları ve maddeleri fiziksel, kimyasal değişikliklerle daha uygun, kullanılır duruma getirme, muamele. Bir işi sonuçlandırmak için yapılmış olan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat. Bir amaca ulaşmak için tutulan yol, prosedür. Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi.

Çıkarma birliği : Deniz kıyısında çıkarma harekâtı yapmak üzere eğitilmiş, özel yapılmış hafif ve küçük teknelerden kurulmuş askerî birlik.

Çıkarma botu : Çıkarma harekâtında kullanılan, çıkarma yerine kadar gemide götürülen özel yapılmış bot.

Çıkarma gemisi : Çıkarma yapılacak kıyıya asker, araç ve cephane taşımaya yarayan, altı düz küçük deniz aracı.

Çıkarma harekatı : Düşman işgalinde olan bir kıyıya, güvenli bir köprübaşı kurmak amacıyla düzenlenen ve çeşitli birliklerin görev aldığı askerî harekât. Bir konuda kamuoyu oluşturmak veya yandaş toplamak için yoğun faaliyet gösterme.

Çıkarma işareti : Çıkarma işlemini gösteren "-" işareti.

 

Çıkarma yeri : Çıkarma hareketinin daha kolay yapılacağı en uygun bölge veya kıyı.

Sağ çıkarma : Boksta sağ elle yumruk atma.

Çıkarmak : Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. Sağlamak, elde etmek. Yollamak, göndermek. Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak. Bulmak, ortaya koymak. Gidermek. Söylemek. Fotoğraf çektirmek. Göstermek. Gibi göstermek, bir davranış yüklemek. Sonunu getirmek. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek. Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak. Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak. Sunmak. Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak. Yapmak, üretmek. Resim yapmak. Yayımlamak. Boşaltmak. İlgisini keserek uzaklaştırmak. Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek. Hatırlamak.

Açığa çıkarmak : İşinden çıkarmak.

Acısını çıkarmak : Uğradığı maddi veya manevi zararı giderici bir iş yapmak. öç almak. acılığını yok etmek.

Adını çıkarmak : Kişi hakkında kötü bir niyetle asılsız söylentiler yaymak.

Af çıkarmak : Bir suçun bağışlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkarmak.

Ağzından baklayı çıkarmak : Baklayı ağzından çıkarmak.

Akıldan çıkarmak : Unutmak. düşünmemek.

Aklından çıkarmamak : Sürekli hatırlamak, unutmamak.

Anlam çıkarmak : Yersiz ve gereksiz bir yargıya varmak, yanlış değerlendirmek; bir söze, söyleyenin aklından geçmeyen bir anlam vermek. bir cümleden veya metinden yeni ve değişik bir anlam yakalamak.

Arabasını düze çıkarmak : Karşılaştığı güçlükleri yenip işini kolay yürür duruma getirmek.

Arada çıkarmak : Başka işler arasında bir işi de yapıvermek.

Aradan çıkarmak : Birçok işten birini yapıp bitirivermek.

Asker çıkarmak : Genellikle düşman kıyılarına asker göndermek. bir devlet belli kanunlara bağlı olarak asker toplamak.

Askıya çıkarmak : Evlenecek kimselerin durumunu nüfus kayıtlarının bulunduğu yerde askı yoluyla ilan etmek.

Baklayı ağzından çıkarmak : Açık söylemekten kaçındığı bir sorunu sonunda açıklamak.

Bela çıkarmak : Kavga çıkarmak.

Bir koyundan iki post çıkarmak : Olması gerekenden daha fazla elde etmek.

Bir yakadan baş çıkarmak : Bir çatı altında dirlik düzenlik içinde yaşamak.

Birbirinin gözünü çıkarmak : Kıyasıya dövüşmek.

Böcek çıkarmak : İpek böceği yetiştirmek.

Boşa çıkarmak : Olumlu bir sonuç alınmasını engellemek.

Çamurdan çekip çıkarmak : Birini kötü veya onurunu tehlikeye düşüren bir durumdan kurtarmak.

Canını çıkarmak : Hırpalamak, çok yormak, yıpratmak.

Cebinden çıkarmak : Birinden çok üstün olmak.

Cep harçlığını çıkarmak : Günlük masrafını karşılayacak kadar kazanç sahibi olmak.

Çiçek çıkarmak : Çiçek hastalığına tutulmak.

Çile çıkarmak : Sıkıntılı bir işin veya bir durumun sona ermesini beklemek.

Çileden çıkarmak : Çok kızdırmak.

Çıngar çıkarmak : Gürültü, kavga çıkarmak.

Çırak çıkarmak : Bir kimseyi beklediğinden az bir kazançla ortaklıktan uzaklaştırmak. cariye veya odalıkların saray, konak, köşk vb. büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra evlenmelerine veya o yerlerden ayrılmalarına izin vermek.

Çıt çıkarmamak : Ses çıkarmamak. hiç konuşmamak.

Çürüğe çıkarmak : Bir nesneyi işe yaramayacak durumda olmasından dolayı kullanmayı bırakmak.

Dağarcığındakini çıkarmak : Hazırladığı bir sözü söylemek.

Dedikodu çıkarmak : Birisi hakkında dedikodu ortaya atmak.

Deveyi düze çıkarmak : Güçlükleri giderip işleri yoluna koymak.

Dil çıkarmak : Alay etmek, eğlenmek.

Dilinin altındaki baklayı çıkarmak : Söyleyemediği şeyi artık söylemek.

Dırıltı çıkarmak : Çekişmeye yol açmak.

Döküm çıkarmak : Bütün hesap işlemlerini bir listeye yazmak.

Dünyanın tadını çıkarmak : Bütün zevklerden yararlanmak, mutlu ve rahat yaşamak.

Durumdan ders çıkarmak : İçinde bulunulan şartları değerlendirerek yanlış adım atmamak.

Durumdan vazife çıkarmak : İçinde bulunulan şartları değerlendirerek sorumluluk yüklenmek.

Ekmeğini çıkarmak : Çalıştığı işten geçimini karşılayacak kadar kazanç sağlamak.

Ekmeğini taştan çıkarmak : En zor koşullarda bile kazancını sağlamak. geçimini sağlamakta çok becerikli olmak.

Eksiltmeye çıkarmak : Bir işi, istekliler arasında en ucuz fiyat verene bırakmak için ihaleye çıkarmak.

Elden çıkarmak : Yitirmek. bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak.

Engel çıkarmak : Bir işin yapılmasını zorlaştırmak.

Faturasını çıkarmak : Sorumluluğu birine yüklemek.

Fazla mal göz çıkarmaz : "ne kadar ve ne türden mal olursa olsun malın fazlası elden çıkarılmamalıdır çünkü mutlaka bir gün gelir lazım olur" anlamında kullanılan bir söz.

Ferman çıkarmak : Padişah tarafından herhangi bir konuda emir verilmek. yetkili bir kimse tarafından buyruk verilmek.

Ferz çıkarmak : Acemi bir oyuncuya karşı vezirsiz oynamak.

Fesat çıkarmak : Ara bozmak, ortalığı karıştırmaya çalışmak, insanları birbirine düşürecek işler yapmak.

Fetva çıkarmak : Belli bir konuda dinî hukuk kurallarına göre izin almak.

Fetvayişerife çıkarmak : Kendi kendine yorum getirmek. şeyhülislam fetvası ilan etmek.

Fitne fesat çıkarmak : Ara bozucu davranışta bulunmak. ara bozucu söz söylemek.

Göklere çıkarmak : Aşırı derecede övmek.

Gönlünü pazara çıkarmak : Sevmek için kendine yakışanı seçmeyip rastgele birini sevmek.

Gönülden çıkarmamak : Sevilen kimseyi unutmamak.

Gözden çıkarmak : Bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden çıkarılmasını kabul etmek.

Gözden gönülden çıkarmak : Önem vermemek, ilgisini kesmek.

Gözünü çıkarmak : Beceriksizce davranmak, zarara uğratmak. iyisi dururken en kötüsünü seçmek.

Güçlük çıkarmak : Bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek.

Günah çıkarmak : Kötü davranışlarını, suçlarını açıklamak, anlatmak. Hristiyanlar, Tanrı'nın bağışlaması için papaza gidip işlediği günahları anlatmak.

Hadise çıkarmak : Olay çıkarmak.

Hayatından çıkarmak : İlgisini, ilişkisini tamamen kesmek.

Hazzını çıkarmak : Zevkini çıkarmak.

Hesap çıkarmak : Alacakla vereceği kâğıt üzerinde karşılaştırmak.

Hıncını çıkarmak : Öcünü almak.

Hır çıkarmak : Kavga, gürültü çıkarmak.

Hırgür çıkarmak : Kavga etmek, kavga çıkarmak.

İcat çıkarmak : Yadırganan bir yol tutmak. hoş görülmeyen yeni bir huy, davranış göstermek. ortaya gereği olmayan bir sorun atmak.

Icığını cıcığını çıkarmak : İncelenmemiş, elden geçirilmemiş hiçbir yerini bırakmamak, en küçük ayrıntısına kadar incelemek, didik didik etmek.

İş çıkarmak : Çok iş yapmak. gereksiz, uğraştırıcı bir işe yol açmak, sorunlara neden olmak.

Iskartaya çıkarmak : Değersiz bularak bir yana atmak, işe yaramadığı için ayırıp bir yana koymak.

İstavroz çıkarmak : Haç çıkarmak.

Kafasından çıkarmak : Bir şeyi unutmak veya ondan vazgeçmek.

Kamburunu çıkarmak : İnsan, kedi vb. sırtını tümsek duruma getirmek.

Kanun çıkarmak : Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun hazırlayarak kabul etmek.

Karaya çıkarmak : Göl veya denizden karaya çıkmasını sağlamak.

Kargaşa çıkarmak : Gürültü patırtıya yol açmak.

Kart çıkarmak : Hakem kural dışı hareket eden oyuncuya cezalandırma amacı ile sarı veya kırmızı kart göstermek.

Kavga çıkarmak : Kavgaya neden olmak.

Keçesini sudan çıkarmak : Güç olan bir işi, durumu yoluna koyarak rahatlamak.

Kendine hisse çıkarmak : Ders almak.

Kendini temize çıkarmak : Aklandırmak.

Keyfini çıkarmak : Bir şeyden iyice tat almak.

Kopyasını çıkarmak : Kopya etmek.

Kuvveden fiile çıkarmak : Düşünülen, tasarlanan şeyi gerçekleştirmek.

Kuyudan adam çıkarmak : Unutulmaktan kurtarmak. olumsuz, uygunsuz veya yasal olmayan bir duruma son vererek birini haklarına kavuşturmak.

Laf çıkarmak : Dedikodu yapmak. yeni bir şey söylemek, ortaya atmak.

Lakırtı çıkarmak : Laf çıkarmak.

Leşini çıkarmak : Çok dövmek, adamakıllı dövmek.

Lezzetini çıkarmak : Tadını çıkarmak.

Mahcup çıkarmamak : Utandırmamak.

Mana çıkarmak : Bir söze, söyleyenin aklından geçmeyen bir anlam vermek. yersiz bir yargıya varmak, yanlış değerlendirmek. anlam çıkarmak.

Maraza çıkarmak : Kavgaya yol açmak, kavga çıkarmak, anlaşmazlığa yol açacak işler yapmak.

Maskarasını çıkarmak : Birini rezil etmek, küçük düşürerek gülünç duruma sokmak.

Mesele çıkarmak : Sorun çıkarmak.

Meydana çıkarmak : Bularak ortaya çıkarmak. açıklığa kavuşturmak, ortaya çıkarmak, belli etmek.

Mezada çıkarmak : Açık artırma yoluyla bir malı satışa çıkarmak.

Mezardan çıkarmak : Bir kimseyi ölümden kurtarmak.

Model çıkarmak : Kumaş kesiminden önce kâğıt vb. malzeme üzerine parçanın örneğini hazırlamak. bir şeyi vurarak izini çıkarmak.

Müşkülat çıkarmak : Yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak.

Nüfusunu çıkarmak : Nüfus kütüğüne kayıt yaptırarak nüfus cüzdanı almak.

Öfkesini çıkarmak : Öfkeli kişi haksız yere ilgisiz birine çatmak.

Oğul çıkarmak : Bir kovan, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek.

Olay çıkarmak : Hoş olmayan bir durum yaratmak, hadise çıkarmak.

Örneğini çıkarmak : Benzerini yapmak veya çizmek.

Ortaya çıkarmak : Delilleriyle göstermek, ispat etmek.

Oyun çıkarmak : Oyun oynamak. tiyatro oyununu hazırlamak.

Paçavrasını çıkarmak : Paçavraya çevirmek.

Para çıkarmak : Para basmak. başka yerde bulunan kimseye posta veya banka ile para göndermek.

Parasını çıkarmak : Anaparayı kurtarmak, masrafını çıkarmak.

Pastırmasını çıkarmak : Bir kimseyi iyice dövmek, hırpalamak.

Patırtı çıkarmak : Kavgaya sebep olmak, kavga çıkarmak.

Patron çıkarmak : Patronları çizili olduğu modelden kopya yolu ile bir kâğıda geçirip kesmek.

Pay çıkarmak : Bir olay veya durumdan gereken deneyimi kazanmak, tutulacak yolu belirlemek.

Pazara çıkarmak : Satılığa çıkarmak.

Pestilini çıkarmak : Çok yormak. çok dövmek.

Posasını çıkarmak : Bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek. birini çok dövmek.

Pöstekisini çıkarmak : Öldürmek, yok etmek.

Problem çıkarmak : Sorun çıkarmak.

Pürüz çıkarmak : Engel çıkarmak.

Ramp ışığına çıkarmak : Bir oyunu sahnelemek.

Rezalet çıkarmak : Rezalet sayılacak bir durumun ortaya çıkmasına yol açmak.

Rızkını çıkarmak : Günlük yiyecek parasını çıkarmak.

Şablon çıkarmak : Kullanılmak üzere örnek elde etmek.

Şapka çıkarmak : Bir söz veya durum karşısında söyleyecek sözü kalmamak ve takdir etmek.

Satılığa çıkarmak : Satmak, satışa çıkarmak.

Satışa çıkarmak : Satmak için ortaya koymak.

Satıya çıkarmak : Satışa çıkarmak.

Ses çıkarmamak : Bir şeyi hoş görerek karşı çıkmamak, itiraz etmemek.

Sesini çıkarmamak : Bir şey üzerindeki düşüncesini söylememek.

Sıkıp suyunu çıkarmak : Sömürmek.

Sinekten yağ çıkarmak : Olmayacak şeylerden yararlanmaya çalışmak.

Sırtından çıkarmak : Bir kimseye ödetmek.

Sıyırıp çıkarmak : Çekip kurtarmak.

Sonuç çıkarmak : Bir işlemi bitirip sonuca ulaşmak. kesin bir karar veya görüşe varıp bunu bildirmek.

Sorun çıkarmak : Üzüntü verecek veya içinden güç çıkılır bir durum yaratmak.

Söz çıkarmak : Laf çıkarmak.

Sucuğunu çıkarmak : Çok dövmek. yormak.

Tadını çıkarmak : Bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmak.

Tatsızlık çıkarmak : Hoşa gitmeyen, can sıkıcı, gergin bir duruma sebep olmak.

Tedavüle çıkarmak : Parayı piyasaya çıkarmak.

Tefrika çıkarmak : Birbirine kötülük etmeye kadar varan sürekli anlaşmazlık yaratmak.

Tekeden süt çıkarmak : Olamayacak şeyleri olur duruma getirmek.

Tezvir çıkarmak : Birisi hakkında kovculuk etmek.

Tulum çıkarmak : Çoğunluk sistemine dayalı seçimlerde bir partinin listesindeki bütün adaylar seçimi kazanmak. hayvanın derisini yarmadan çıkarmak.

Ulak çıkarmak : Haberci göndermek, posta çıkarmak.

Yalancı çıkarmak : Birinin yalan söylediğini ortaya koymak veya yalan söylememesini sağlamak.

Yanlışını çıkarmak : Yanlışını bulup göstermek.

Yasa çıkarmak : Bir yasa önerisi, yasama gücü tarafından onaylanmak.

Yazıyı çıkarmak : Okuyabilmek.

Yerin dibine batırıp çıkarmak : Çok utandırmak, rezil etmek.

Yüzünü kara çıkarmak : Birini utandırmak.

Zevkini çıkarmak : Bir şeyden olabildiği kadar zevk almak.

Zimmet çıkarmak : Eksik veya yanlış yapılmış olan bir işlemden dolayı kişiye fazladan ödenen miktarı belirlemek ve ödemesini sağlamak için bildirimde bulunmak.

Zırıltı çıkarmak : Anlaşmazlık sebebiyle kavga etmek.

Zıvanadan çıkarmak : Sinirlendirmek, öfkelendirmek.

Zorluk çıkarmak : Bir şeyin yapılmasını engellemek için çeşitli sorunlar yaratmak.

Emisyon : Çıkarma. Sürüm.

Düşman : Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.). Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse. Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları. Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, antagonist, dost karşıtı. Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar. Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse.

Kıyı : Issız, tenha yer. Sahil. Kenar, periferi. Kara ile suyun birleştiği yer.

Gemi : Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine.

Asker : Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli. Er. Orduda görev yapan erden generale kadar herkes. Yurdunu iyi koruyan, kahraman özelliği taşıyan. Askerlik görevi veya ödevi.

İndirme : İndirmek işi.

Dört : Üçten bir artık. Bu sayıyı gösteren 4 ve IV rakamlarının adı. Dört sayısının adı.

Temel : En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz. Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur. Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü. Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler.

Diğer dillerde Çıkarma anlamı nedir?

İngilizce'de Çıkarma ne demek? : n. deduction, subtraction, elimination, belch, cancel, cancellation, dismantlement, ejection, ejectment, emission, exclusion, expulsion, extraction, extrusion, haulage, issuance, issue, omission, rejection

Fransızca'da Çıkarma : extraction [la], exportatin [la], déduction [la], défalcation [la], exclusion [la], élimination [la], soustraction [la]

Almanca'da Çıkarma : n. Abstrich, Ausscheidung, Ausstoßung, Bergung, Entfernung, Entnahme, Gewinnung, Subtraktion

Rusça'da Çıkarma : n. вывод, вынимание, удаление, снятие, изъятие, выбрасывание, высадка, высаживание, выведение, выгрузка, вывоз, вывозка, вынос, выворачивание, выкапывание, увольнение, устранение, отчисление, выселение