Acı nedir, Acı ne demek

  • Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı.
  • Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü.
  • Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap.
  • Keskin, şiddetli
  • Çarpıcı, göz alıcı (renk).
  • Tadı bu nitelikte olan.
  • Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.

"Acı" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." - P. Safa
  • "İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir." - Y. Z. Ortaç
  • "Acı poyraz kuvvetle esiyordu." - O. Kemal
  • "Acı kahvesini yudumluyordu." - T. Buğra
  • "Acıyı sever."

Yerel Türkçe anlamı:

Yabani gül fidanı.

Zeytin.

Acı, keder, üzüntü

Ağabey.

[Bakınız: acaca]

Karamuk denilen dikenli çalının boya yapmakta kullanılan kökü: Acılı ip iyi boya tutar.

Biraz, azıcık, pekaz.

Aşısız fidan, yabani ağaç.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Kinin ve diğer bazı alkoloitlerle kafein gibi değişik maddelerin, suda seyreltilmiş çözeltilerinin oluşturduğu tat veya bu tadı veren saf veya karışık maddelerin duyusal özelliği.

İngilizce'de Acı ne demek? Acı ingilizcesi nedir?:

bitter

Fransızca'da Acı ne demek?:

dysphorie

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

 

Erzurum ili, Pasinler belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Acı hakkında bilgiler

Acı, hazın karşıtı olarak organizmanın kaçındığı hoş olmayan özel duyguların adıdır.

Acı ile ilgili Cümleler

  • Geçmişimi öğrettiniz, insanlara acı anılarımı söylediniz, hatalarımı anlattınız beni neden bu kadar küçük düşürmek için çabaladınız?
  • Bu bizim için acı bir gerçek fakat bu filmi izlemek eve bana tekrar dünyaya bakan tehlikeyi getirdi.
  • Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, bir çok durumda, zihinsel olarak acı çekiyorlar.
  • Michelangelo Sistine Kilisesinin tavanına bazı figürler çizebilsin diye, Shakespeare bazı konuşmaları ve Keats şiirlerini yazabilsin diye, bana öyle geliyor ki sayısız milyonlarcasının yaşamış olmalarına ve acı çekmiş olmalarına ve ölmüş olmalarına değer.
  • Sizin beni affedip affetmemeniz beni alakadar etmiyor fakat ben sizi affetmiyorum bunun bedelini hepiniz aynı ben gibi acı çekerek ödeyeceksiniz.
  • Ben de en nihayetinde bir insanım ne hatalar yaptım, ne acı tecrübeler yaşadım, zor günler atlattım.
  • Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.
  • Acı çektiği her hâlinden belli olan yaşlı bir insanı, zorla yatağından kaldırıp toplantılara sürüklüyoruz.
  • Almanlar İsrail vatandaşlarına bu kadar acı yaşatmışken nasıl olur da İsrail devleti buna göz yumar?
  • Hadi söyle bana yalan söylemedim de, senin acı çekmeni istemedim de, çocuklarımı kayırmadım de bana bunları söyleyebiliyor musun?

Acı anlamı, tanımı:

Acı çekmek : Üzülmek, üzüntü içinde kalmak. ağrı, sızı duymak.

 

Acı gelmek : Dokunmak, kırmak, üzmek.

Acı görmek : Kötü günler yaşamak.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz : "herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez" anlamında kullanılan bir söz.

Acı söylemek : Olumsuz bir davranış karşısında gerçeği olduğu gibi söylemek.

Acı vermek : Birinin üzülmesine sebep olmak, incitmek.

Acısı çıkmak : Bir şeyin olumsuz, kötü sonucu bir süre sonra ortaya çıkmak.

Acısı içine çökmek : Kötü bir şey olacağını düşünerek önceden üzülmek. bir şeyin acısını derinden duymak.

Acısı ortaya çıkmak : Olumsuz sonucu yavaş yavaş ortaya çıkmak.

Acısına dayanamamak : Bir kimse, bir yakınının ölümünden, kaybından büyük üzüntü duymak.

Acısını almak : Sıkıntısını, üzüntüsünü azaltmak. sızıyı dindirmek.

Acısını bağrına basmak : Bir üzüntüye, sıkıntıya yakınmadan katlanmak.

Acısını çekmek : Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntü içinde bulunmak.

Acısını çıkarmak : Acılığını yok etmek. öç almak. uğradığı maddi veya manevi zararı giderici bir iş yapmak.

Acısını görmek : Bir yakınının ölümünü görmek.

Acı acı : Üzüntülü bir biçimde, dokunaklı olarak. Sert ve keskin bir biçimde.

Acı ağaç : Sedef otugillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kabuğu ve odunu hekimlikte kullanılan küçük bir ağaç, kavasya (Quassia amara).

Acı badem : Gülgillerden, dikenli veya dikensiz, meyvelerinin kabukları kalın, çekirdekleri küçük olan bir tür badem ağacı (Amygdalus amara). Bu ağacın hidrosiyanik içermesinden dolayı fazla tüketildiğinde zehirlenmeye sebep olan, krem, koku ve ayakkabı boyası yapımında kullanılan acımtırak, keskin kokulu meyvesi.

Acı bakla : Termiye.

Acı bal : Deli bal.

Acı balık : Sazangillerden, Avrupa'da ve ülkemiz göllerinde yaşayan, 8-10 santimetre uzunluğunda bir balık, gördek (Rhodeus amarus).

Acı ceviz : Genellikle Kuzey Amerika'da yetişen, güzel görünüşlü bir tür ceviz.

Acı çiğdem : Zambakgillerden, 10-30 santimetre boyunda, şerit yapraklı ve açık renk çiçekli, tohumları romatizma tedavisinde kullanılan zehirli bir tür çiğdem, güz çiğdemi (Colchicum autumnale).

Acı elma : Ebucehil karpuzu.

Acı fren : Hızla yapılmış olan fren.

Acı gerçek : Kaçınılmaz durum. İstenmediği hâlde karşılaşılan sıkıntılı durum.

Acı haber : Genellikle felaket veya ölüm bildiren söz veya haber.

Acı hıyar : İt hıyarı.

Acıkara : Sık, yuvarlak ve küçük taneli bir tür ekşi üzüm.

Acı karpuz : Ebucehil karpuzu.

Acı kavak : Titrek kavak.

Acı kavun : Ebucehil karpuzu.

Acı kök : Lohusa otu köklerinin kurutularak dövülmesiyle elde edilen acı bir toz.

Acı kuvvet : Sert, etkili, zorlu kuvvet.

Acı marul : Birleşikgillerden, tadı acı, yaprakları dişli, sürgününden çıkan sütü uyuşturucu ve yatıştırıcı olarak kullanılan iki yıllık bir bitki (Lactuca virosa).

Acı meyan : Dikenli meyan.

Acı ot : Kuzey Anadolu dağlarının ormanlarında yetişen, toprak altında bilek kalınlığında kökü bulunan çok yıllık ve otsu bir bitki (Tamus communis).

Acı pelin : Pelin.

Acı sakız : Çam sakızı.

Acı söz : Kişinin onuruna dokunan, gönlünü inciten söz.

Acı su : İçindeki minerallerin etkisiyle tadı sert olan kuyu veya pınar suyu.

Acı tatlı : Şöyle böyle.

Acı yavşan : Tüylü dalak otu.

Acı yeşil : Çarpıcı, göz alıcı yeşil. Bu renkte olan.

Acı yonca : Kızılkantarongillerden, bataklık yerlerde yetişen, kötü kokulu ve çok acı olan yaprakları hekimlikte kullanılan bir bitki (Menyanthes trifoliata).

Can acısı : Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı.

Ciğer acısı : Evlat acısı.

Evlat acısı : Çocuğu ölen kişinin duyduğu üzüntü, ciğer acısı, ciğer yarası.

İç acısı : Yürek acısı.

İçler acısı : Çok acıklı, üzüntü veren.

Kalp acısı : Yürek acısı.

Kuyruk acısı : Hınç, alınacak öç.

Yürek acısı : Yürekten duyulan acı, iç acısı, kalp acısı.

Yürekler acısı : Çok acıklı.

Bu : Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz. En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz.

Çarpıcı : Etkili, dikkat çeken, sansasyonel. Etkili bir biçimde.

Göz : Nazar. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı. Terazi kefesi. Bazı yaraların uç bölümü. Bölüm, hane. Delik, boşluk. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak. Görme organı, basar. Çekmece. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri. Bakış, görüş. Bazı deyimlerde, görme ve bakma. Oda.

Alıcı : Kamera. Azrail. Satın almak isteyen kimse, müşteri. Kendisine bir şey gönderilen kimse. Almaç.

Keskin : Dikkatli. Kırıkkale iline bağlı ilçelerden biri. Zampara. Kıvrak. Hassas. Tiz (ses). Çok kesici, iyi kesen. Etkili, sert. Kırıcı, incitici.

Şiddetli : Aşırı. Hızlı. Etkisi çok olan, zorlu. Aşırı bir biçimde.

Kırıcı : Kırma işini yapan. Bir şeyin gerektiği gibi gelişmesini, oluşmasını önleyen, engelleyen. Kırınım oluşturan. Kaba, sert, çevresindekileri inciten (davranış, söz vb.). Senet, tahvil, bono ve süresi gelmemiş alacaklarla ilgili alışveriş veya işlem yapan kimse veya kuruluş.

Üzücü : Üzüntü veren, acıklı.

Dokunaklı : Etkili, insanın içine işleyen, müessir, patetik.

Kötü : İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı. Korku, endişe veren. Aşırı, çok. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. Zararlı, tehlikeli. Kaba ve kırıcı.

Acı acıyı keser, su sancıyı : “bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır” anlamında kullanılan bir söz.

Acı ayıt : Kırlarda ve tarlalarda kendiliğinden biten ve hoş kokulu pembe çiçekleri olan küçük ağaç, hayıt.

Acı badem yağı : Acı bademden elde edilen yağ. Açık sarı renkte bir sıvı, esas olarak, benzaldehit, hidrosiyanik asit, fenoksiasetonitril içerir. Koku verici olarak kullanılır.

Acı bakla zehirlenmesi : Özellikle tohumlanma dönemindeki bitkinin fazla miktarda tüketimi nedeniyle oluşan ve hayvanlarda fiziksel çöküntü, solunum güçlüğü, hareket güçlüğü, konvülziyon, koma ve daha sonra da ölümle belirgin bir zehirlenme çeşidi, mavi lüpen, sarı lüpen. Bu bitkinin balıklar üzerinde zehirleyici etkisi bulunmadığından günümüzde, özellikle sazanlarda değerli bir protein kaynağı olarak kullanılmaktadır. Zehirlenmeye lupin, lupinin, lupain, lupinidin, lupinotoxin alkaloitleri neden olur.

Acı çekme : Üzüntü ya da büyük bunalım duygusu içinde olma.

Acı çekme oyunu : Ortaçağ'da ortaya çıkmış, insanın yaratılışından «son yargı»ya dek bütün dinsel öyküleri konu edinen dinsel yönlendirmeli oyun.

Acı çekmek : ağrı, sızı duymak. İlgili cümle: "Ameliyattan sonra çok acı çekti. mec. üzülmek, üzüntü içinde kalmak: “Bu faciaya bizzat karışmışım gibi bir acı duyuyordum.”" Y. K. Karaosmanoğlu.

Acı çiğdem zehirlenmesi : Bitkinin çiçek, tohum ve yapraklarının veya bunlarla bulaşık yemlerin hayvanlar tarafından fazla miktarda tüketilmesiyle ortaya çıkan ve yapısında bulunan kolşisinin, oksidokolşisine dönüşmesi sonucunda, vücutta hücre bölünmesini engelleyerek ve kapillar damar geçirgenliğini bozarak karın sancısı, kanlı ishal, göğüs ve deride yanma, şok ve solunum yetmezliğine bağlı olarak ölümle seyreden bir zehirlenme çeşidi.

Acı çubuk : Amerikan bağ çubuğu. Üzümü acı ve küçük olan aşısız bağ çubuğu.

Acı çürüklük : Elmada türeyen meyve asalağı ilkel mantar; bundan ileri gelen hastalık.

Diğer dillerde Acı anlamı nedir?

İngilizce'de Acı ne demek? : [ACI] adj. hot, very warm; bitter, peppery, brackish, acrid, biting; painful, sad, sorrowful, lamentable, grievous, tragic, sardonic, scathing, shrill, splitting, harsh, severe, incisive, trenchant

n. pain; ache, hurt, sting, gnawing, suffering, worry, heartbreak, sorrow, grief, misery, affliction, anguish, distress, pang

v. hurt, ache; feel sorry for, be sorry for, feel pity for, pity smb., commiserate, have compassion, feel for smb., have mercy, pity, relent, rue, smart, sympathize

Fransızca'da Acı : amer/amère; acarbe, aigre; âcre; âpre, piquant/e; rude, saumâtre

Almanca'da Acı : n. Beklemmung, Bitterkeit, Bitternis, Leid, Leiden, Leidwesen, Pein, Peinigung, Schmerz, Weh, Wehmut

adj. anzüglich, bitter, gallig, Herz zerreißend, scharf

Rusça'da Acı : n. горечь (F), боль (F), страдание (N), горе (N), невзгода (F), горести (PL), скорбь (F), жалость (F), драма (F)

adj. горький, острый, обидный, оскорбительный, желчный, колкий, колючий, едкий, ядовитый, тяжелый, неприятный, нестерпимый, пронзительный, душераздирающий, печальный, драматичный

ADV@