Allowed türkçesi Allowed nedir

Allowed ile ilgili cümleler

English: After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
Turkish: Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.

English: Ali allowed Mary to go home early.
Turkish: Ali Mary'ye eve erken gitmesi için izin verdi.

English: Ali allowed his children to go swimming.
Turkish: Ali çocuklarına yüzmeye gitmeleri için izin verdi.

English: Ali allowed Mary to go by herself.
Turkish: Ali tek başına gitmesi için Mary'ye izin verdi.

English: Ali allowed his dog to run free.
Turkish: Ali köpeğine serbest koşması için izin verdi.

Allowed ingilizcede ne demek, Allowed nerede nasıl kullanılır?

Allowed band : İzinli bant. Bir katıdaki eksiciklerin olası erke aralığı. İzinli kuşak.

Allowed him to : -yapmasına izin verdi. Ona olanak verdi. Onun – yapmasını mümkün kıldı.

Allowed the appeal : Önceki kararı bozdu. Dilekçeyi kabul etti. Mahkeme kararına karşı itirazı kabul etti. Temyizi kabul etti.

Allowed time : Müsaade edilen süre. Müsaade edilen zaman. Orta aşamada bir işçinin, belli bir işi, olağan koşullar altında ve kendini zorlamadan yapabilmesi için gereken zaman. Zaman ayırmak. Ölçek süre.

 

Allowed traffic load : Müsaade edilen trafik yükü.

No photography allowed : Fotoğraf çekmek yasak.

Be allowed : İzin verilmek. Olur almak.

Smoking is not allowed : Burada sigara içmek yasak.

Parking is not allowed here : Burada park yapılmaz.

Views allowed : İzin verilen görünümler.

İngilizce Allowed Türkçe anlamı, Allowed eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Allowed ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Authority : Nüfuz. Yetki. Yetke. Hüküm. Bir bireyin, bir görüşler dizgesinin ya da bir örgütün, kimi nitelikleri taşımaktan ya da kimi orunlarda bulunarak belli hizmetleri yerine getirmekten doğan ve genel olarak tanınan etkisi. Bilirkişi. Otorite. Hak. Yetki belgesi.

Authoritative : Buyurucu. İnanılır. Güvenilir. İtaat etmeye yönelten. Sözünü geçirir. Yetkeli. Saygı uyandıran. Çok güvenilir (şey). Otoriter.

Legitimize : Yasal hale getirmek. Babası olduğunu onaylamak. Haklı çıkarmak. Mazur göstermek. Yasal olarak geçerli kılmak. Onaylamak. Nesebini tashih etmek (çocuğun). Haklı göstermek. Tanımak. Yasallaştırmak.

Consent : Rıza göstermek. Rıza. İzin vermek. Muvafakat etmek. Onay. Razı gelmek. İzin. Razı olmak. Kabul etmek. Rızası olmak.

Give : Düzenlemek. Tanımak. Bulaştırmak. Armağan etmek. Bel vermek. Yapıvermek. Vermek. Uçlanmak. Bahşetmek. İtiraf etmek.

Attorney : Dava vekili. Temsilci. Yasal kovuşturucu. Vekil. Avukat. Yasal ya da türesel işlerde, gerçek ve tüzel kişilere ilişkin hakları davacısı gibi gütmeye ve savunmaya yetkili kişi. avukat sayısı beşten az olan yerlerde bunların yetkisini taşıyan aynı konularda savunma işi yapan kişi. Mümessil. Avukatlık.

 

Licenced : Ehliyetli. Ruhsatlı. Lisansı. Lisanslı. İmtiyazlı. Vesikalı. Ruhsatı olan (ayrıca licensed).

Include : İçermek. Katmak. Yer vermek. Dahil etmek. İçine almak. Kaplamak. Kapsamına almak. Kapsamak.

Put up : Önceden ayarlamak. Artırmak (fiyat). Açmak (şemsiye). Konaklamak. Kapatmak. Misafir olmak. Bahis oynamak. Bildirmek. Sunmak. Arzetmek.

Legitimatise : Meşrutiyet vermek. Haklı çıkarmak (ayrıca legitimize). Tanımak. Onaylamak. Haklı çıkarmak. Babası olduğunu onaylamak. Yasallaştırmak. Yasal hale getirmek. Mazur göstermek.

Allowed synonyms : allow in, holidaymaker, digest, ex cathedra, admit, authorised, grant, stick out, countenance, permitted, decretory, let in, legitimise, on leave, entitled to, decriminalize, legitimatize, authorise, commissioned, entitled, authorize, stomach, abide, privilege, certified, empowered, trust, brook, intromit, licensed, authorized, favour, commanding.

Allowed zıt anlamlı kelimeler, Allowed kelime anlamı

Refuse : İzin vermemek. Geri çevirmek. Direnmek. Bilgisayar, kimya alanlarında kullanılır. Cerh etmek. Reddetmek. Döküntü. Kaçınmak. Atık. Süprüntü.

Criminalise : Mücrimleştirmek. Bir kimseyi suçlu duruma düşürmek. Suçlu muamelesi yapmak. Bir kimseye suçlu muamelesi yapmak (ayrıca criminalize). Yasadışı olarak duyurmak. Suçlu yaratmak. Yasadışı yapmak. Yasa dışı olduğunu beyan etmek. Yasaklamak. İllegal ilan etmek.

Forbid : Olanak vermemek. Yasaklamak. Haram etmek. Yasak etmek. Memnu kılmak. Engel olmak. Men etmek. Menetmek.

Allowed antonyms : outlaw, disallow, criminalize, reject, prevent.