Being in the ascendant türkçesi Being in the ascendant nedir

Being in the ascendant ingilizcede ne demek, Being in the ascendant nerede nasıl kullanılır?

Being : Olma. Yaratık. Vücut. Tanrı. Mevcudiyet. İnsan. Yapı. Bilinçten bağımsız olarak var olan nesnel dünya ya da özdek. Yaradılış.

In : Gelmiş olan. Çok moda olan. De. İçeriye. İktidardaki. İçeri doğru yönelen. İçeri. Tutulan. Olarak. İçine.

The : Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık. Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Ascendant : Ufukta görünmeye başlayan. Nüfuzlu. Ekliptiğin yükselen noktası. Üstün. Yükselen. Etkin. Usul. Hakim. Egemen.

Being in the same boat : Aynı sorunlarla karşı karşıya olma. Aynı gemide bulunma. Aynı kaderi paylaşma. Aynı durumda olma.

In the ascendant : Etkinliği artan. Yıldızı parlayan. Etkin olan. Hüküm süren. Egemen olan. Gücü artan. Egemenliği artan.

Being in demand : Popüler olma. Gözde olma. Talep edilme. İstenilme. İstenilen olma. Talepte olma. Aranan olma.

Being in heat : Azma. Cinsel ilişki için hazır olma. Kızmış olma. Kızgın olma. Azmış olma. Çiftleşme dönemi gelmiş olma (dişi hayvanlarda).

 

Be in the ascendant : Yıldızı parlamak. Doğu ufkunda görünmek (yıldız veya gezegen). Hükmetmek. Yükselmek. İtibar kazanmak. Galip olmak. Talih ve itibarı artmak. Egemen olmak.

İngilizce Being in the ascendant Türkçe anlamı, Being in the ascendant eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Being in the ascendant ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Be in the ascendent : İtibarı artmak.

Arose : Kalkmak. Doğrulmak. Ayağa kalkmak. Doğmak. Kaynaklanmak. Husule gelmek. Ortaya çıkmak. Zuhur etmek. Oluşmak.

Arisen : Ayağa kalkmak. Meydana gelmiş. Kaynaklanmak. Ortaya çıkmak. Meydana çıkan. Doğmak. Kalkmak.

Be in the ascendant : Talih ve itibarı artmak. Doğu ufkunda görünmek (yıldız veya gezegen). Galip olmak. Egemen olmak.

Award : Hüküm. Ödül olarak vermek. Resmi bir kararla vermek. Mahkeme kararı. Vermek. Ödül vermek. Karar vermek. İki yan arasındaki çekişme ve anlaşmazlığın çözümlenebilmesi amacıyla düzenlenerek yanlara sunulan yargıcı buyurusu. Yargıcı kararı.

Flashes : Parlamak. Çakmak. Atmak (bakış). Yakmak. Işık tutmak. Böbürlenmek. Aydınlatmak. Görünüp hızla kaybolmak. Akla gelmek.

Ascend : Çıkmak (tahta). Çıkmak. Tahta çıkmak. Tırmanmak. Pesten tize geçmek (müzik terimi). Ağmak. Artmak. Ziyadeleşmek. Yukarı çıkmak.

Flashed : Görünüp hızla kaybolmak. Çakmak. Işık tutmak. Aydınlatmak. Yakmak. Akla gelmek. Böbürlenmek. Atmak (bakış). Parlamak.

Assume : Üstlenmek. Ele geçirmek. Taslamak. Yerine getirmek. Almak. Addetmek. Farzetmek. Üstüne almak.

Boom : İktisat, ekonomi, tiyatro alanlarında kullanılır. Gümbürtü. Patlama. Üzerine sırayla ve üst üste ışıldakların bağlandığı direk. bu direkler çoğu kez tiyatro sahnesinin yanlarındadır. Uğuldamak. Gümbürdemek. Genel satakda canlılık. Işık direği. Güm etmek. Fırlamak.

 

Being in the ascendant synonyms : ascends, adjudges, bestridden, adjudge, adjudicate, ascended, awards, be lucky, bestride, adjudged, be in the ascendant, flash, arise, bump up, boomed, flourishes, assumes, adjudging, flourished, buoy, flourish, rise in the world, arises, establish a reputation, blaze, awarded, blazed, be up.