Bezele almak nedir, Bezele almak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Hamuru, beze denilen küçük parçalara ayırmak.

Bezele almak anlamı, tanımı

Bezele : Yufka açmadan önce, hamurun ayrıldığı toparlakların her biri, pazı

Alma : Almak işi, ahiz, derç, ittihaz, kabız. Bir iş adamının veya profesyonel sporcunun para karşılığı başka bir işe veya kulübe geçmesi, transfer.

Almak : Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.

Beze : Yara veya çıban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik, gudde. Hamur topağı, pazı. Yumurta akı ve pudra şekeri ile yapılmış olan bir çeşit pasta türü.

 

Ayırmak : Bölmek. Farklı davranmak, fark gözetmek. Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak. Seçmek. Bir yeri bir engelle bölmek. Bir şey veya yeri, bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek. İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Nitelik değişikliğini anlamak, fark etmek.

Ayırma : Ayırmak işi.

Parçal : Kesinti, ulak. Kalan, faiz: Niye paranın parçalını alıyı?.

Parça : Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan ya da artakalan şey. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Nesne. Tane. Güzel, alımlı kız veya kadın. Müzik eseri. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Pasaj.

Küçük : Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Geri aşamada. Değersiz, önemsiz. Niceliği az olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Yaşı daha az olan. Niteliği aşağı olan, bayağı. Kısık, parlak olmayan (ses). Küçük abdest.

Hamur : Unun su veya başka sıvılarla yoğrulmuş durumu. Ağrı iline bağlı ilçelerden biri. İyi pişmemiş (ekmek ve hamur işleri). Kâğıtta tür, nitelik. Öz, asıl, maya.

Parç : Şişman adam. Topraktan yapılmış yoğurt kabı. Emzikli testi, topraktan yapılmış ibrik. Bakır su tası. Bakır su tası, maşrapa. Su tası. Bakır su bardağı. (Başkışla Karaman Konya).

Hamu : Kamu, bütün, hep. Hamur.

Deni : Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse).

Küçü : Dokuma tezgâhlarında arış ipliklerini açıp kapayan tarak. Gücü (dokuma aygıtında). Dokumacılıkta arış ipliklerini aralayan iplik tarak.

Diğer dillerde Bezekçil anlamı nedir?

Osmanlıca Bezekçil : tezyinî