Boylamak nedir, Boylamak ne demek

  • İstemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak.
  • Düşmek
  • Boy ve hacmine göre ayırmak.
  • Yükselmek, çıkmak.

"Boylamak" ile ilgili cümle

  • "Fakat o doludizgin kırkı boylamış bir ateşle par par yanıyordu." - R. N. Güntekin
  • "Ayağı kaydı, yeri boyladı."
  • "İkiniz de hapsi boylarsınız." - A. İlhan

Diğer sözlük anlamları:

Boy ölçmek, boy ölçüşmek.

Boylu boyunca dalmak.

Sürekli olarak izlemek.

Boylamak kısaca anlamı, tanımı:

Boylama : Boylamak işi.

Boylam : Yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen çemberiyle başlangıç olarak alınan Greenwich gözlemevinin meridyen çemberi arasındaki açı değeri, tul, tul derecesi, meridyen.

Ahireti boylamak : Ölmek.

Cehennemi boylamak : Sevilmeyen bir kimse ölmek.

Dibini boylamak : Batmak.

Kodesi boylamak : Cezaevine girmek.

Öbür dünyayı boylamak : Ahireti boylamak.

Tahtalıköyü boylamak : Ölmek.

İsteme : İstemek işi.

Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Düşmek : Belirli zamana rastlamak. Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak. Vurmak, değmek, rastlamak. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak. Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek. Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil. Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak. Fırsat çıkmak. Uğramak, kapılmak. Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek. Bayağılaşmak. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak. Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak. Yere devrilmek, yere serilmek. İşbaşından uzaklaşmak. Olmak, olumsuz bir duruma girmek. Düşkünleşmek. Yağmak. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek. Vakti gelmeden ölü doğmak. Yakışmak, uygun gelmek. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak. Bulunmak. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak. Hızı, gücü, değeri azalmak. Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak. Yakışık almak. Aşırı ilgi veya sevgi göstermek. Eksilmek. Kötü yola girmek. Alışmak, müptela olmak.

 

Yükselmek : Yükseğe çıkmak. Güçlenmek, şiddetlenmek. Unvan, rütbe vb. ilerlemek. Artmak. Aşaması artmak. Fiyat, çoğalmak. Yüce duruma gelmek, yücelmek.

Çıkmak : Gerçekleşmek. Binaya kat eklemek. Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek. Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak. Yayılmak, duyulmak. Ay veya mevsim geçmek. Bir şeyin yukarısına doğru yürümek. Sıyrılmak, ayrılmak. İçeriden dışarıya varmak, gitmek. Karaya ayak basmak. Bir iddia ile ortalıkta görünmek. Mal olmak. Yayımlanmak. Oluşmak, olmak. Unutmak. Harcamak zorunda kalmak. Meydana gelmek. Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak. Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak. Yetişecek ölçüde olmak. Vermeye katlanmak. Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak. Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak. Yayılmak. Giderilmek, yok olmak. Yapılmak, yürümek. Belirmek, tanınmak. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek. Bulaşmak. Piyasaya sürülmek. Flört etmek. Gelmek. Olmak, bulunmak, var olmak. Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek. Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak. Büyük abdest bozmak. Artırmak, fiyatı yükseltmek. Bitmek, büyümek, sürmek. Yetkili birinin makamına iş için gitmek. Oyunda herhangi bir rolü oynamak. Verilmek. Niteliği sonradan anlaşılmak. Yerinden oynamak. Sesini yükseltmek. Eksilmek. Görünür veya belli bir durumda bulunmak. Bir yere ulaşmak, varmak. Ay, Güneş görünmek. Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak. Erişmek, görmek. Yeni yetişip satışa sunulmak. Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek. Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. Yükselmek, artmak. Süresi dolduğunda ayrılmak.

 

Ayırmak : Seçmek. Bölmek. Bir şey veya yeri, bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek. Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak. Nitelik değişikliğini anlamak, fark etmek. Bir yeri bir engelle bölmek. Farklı davranmak, fark gözetmek. Birbirinden uzaklaştırmak. İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak.

Boy : Uzunluk. Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan. "Özlü, güzel sözler söyledi" anlamında kullanılan boy boyladı, soy soyladı özlü sözünde geçen bir söz. Kumaş için ölçü. Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en, genişlik karşıtı. Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık.

Ve : İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz. Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu.

Göre : Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince. Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran.

Diğer dillerde Boylamak anlamı nedir?

İngilizce'de Boylamak ne demek? : v. end up, fetch up, wind up