Defend türkçesi Defend nedir

Defend ile ilgili cümleler

English: A good lawyer would leave no stone unturned in his efforts to defend his client.
Turkish: İyi bir avukat müşterisini savunmak için yeri göğü titretecektir.

English: Ali and Mary couldn't defend themselves.
Turkish: Ali ve Mary kendilerini savunamadılar.

English: Ali couldn't defend himself.
Turkish: Ali kendisini savunamadı.

English: Ali had to defend his reputation.
Turkish: Ali itibarını savunmak zorunda kaldı.

English: Ali is learning how to defend himself.
Turkish: Ali kendini nasıl savunacağını öğreniyor.

Defend ingilizcede ne demek, Defend nerede nasıl kullanılır?

Defend from : Korumak.

Defend himself : Kendini korudu. Kendini savunmak. Kendini savundu.

Defend oneself : Kendini savunmak. Korunmak.

Defend the suit : Davaya bakmak. Davayı üstlenmek.

Defendable : Savunulur. Savunulabilir. Korunabilir.

Defending : Savunan. Savunma. Koruma.

Defended : Savunmak. Korumak. Müdafaa etmek.

Defendant : Müdafi. Maznun. Zanlı. Davalı. Müddeialeyh. Sanık.

Defendants : Davalı. Zanlı. Sanık.

Defenders : Koruyucu kimse. Savunan kişi. Müdafaa eden. Müdafi. Tarafını tutan. Ünvanını koruyan şampiyon. Savunan kimse. Savunucu. Savunma oyuncusu. Savunan.

 

İngilizce Defend Türkçe anlamı, Defend eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Defend ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Bring through : Tedavi etmek. -den kurtarmak. Hayatını kurtarmak. Ayıltmak. Kendine getirmek. İyileştirmek. Kurtarmak.

Advocated : Müdafi. Taraftar. Savunucu. Yandaş. Avukat. Desteklemek.

Support : Doğrulamak. Kaldırmak. Bakmak. Israr etmek. Desteklemek. Lambanın telini tutmaya yarayan metal tel. Kuvvetlendirmek. Tarafında olmak. Alıcı ya da göstericinin çalıştırılması sırasında sallanmamalarını sağlamak amacıyla kullanılan üç ayaklı destek. Sürdürmek.

Justify : Doğruluğunu kanıtlamak. Haklı göstermek. Yaslamak. Suçsuzluğunu kanıtlamak. Sayfa yanaştırmak. Aklamak. Düzeltmek. Haklı çıkarmak. Bilgisayar, bilişim alanlarında kullanılır.

Struggle : Boğuşmak. Uğraşmak. Mücadele. Uğraş. Savaşmak. Savaşım. Çabalamak. Savaş. Gayret. Dövüşmek.

Safeguarded : Korunaklı.

Arguing : Karşı gelmek. İtiraz etmek. Kandırmak. Görüşmek. Göstergesi olmak. Münakaşa etmek. Birbirine aykırı düşünce, görüş ve tutumların karşılıklı savunulması. İddia etmek. Belli etmek.

Bulwark : Küpeşte. Siper. Dalgakıran. Muhafaza altına almak. Parampet. Parapet. İstihkam. Kale duvarı. Sur. Siper ile korumak.

Brush off : Dikkate almamak. Sepetlemek. Savmak. Tozunu almak. İlişkiyi kesmek. (başından) defetmek. Fırça ile temizlemek. Başından atmak.

Stop : Kesmek. Yenmek. Kes. Çevirimin sona erdiğini, alıcının durdurulmasını bildirmek için yönetmenin, alıcı yönetmenine verdiği komut. Bilgisayar, gramer, basketbol, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Patlayıcı ünsüz. Mani. Engellemek. Karşı takımın çemberine doğru top sürerek ilerliyen oyuncunun birden duruvermesi. Alıkoymak.

 

Defend synonyms : ward off, convoy, stick up, declare off, declare oneself, uphold, charm, keep, abnegate, champion, controvert, safeguard, check, controverting, contravenes, fend for, plead, cache, assert, argue for, blind, convoyed, conserve, argues, arrest, abnegating, guard, patronises, championing, conserved, apologize, argue for something, defended.

Defend zıt anlamlı kelimeler, Defend kelime anlamı

Attack : Koyulmak. Sayı yapmak üzere karşı takım kalesine doğru genellikle topluca girişilen eylem. Eleştirmek. Uğraşmak. Hamle yapmak. Tutulmak. Üstüne varmak. Akın. Hücum etmek. Saldırıda bulunmak.

Let : Tenis, masa tenisi alanlarında kullanılır. Ses çıkarmamak. Vermek. Başlama atışını türlü nedenlerle sayılmaz kılan ve atışın yenilenmesini bildiren hakem kararı. Kiraya verilmek. Yenilen. Koyvermek. Dirmek. Dürmek. Bırakmak.

Surrender : Vazgeçme. Dize gelmek. Feragat etmek. Boyun eğmek. Teslim. Pes etmek. Hakkından vazgeçmek. Feragat. Teslim etmek. Kendini bırakmak.

Defend ingilizce tanımı, definition of Defend

Defend kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To ward or fend off. To repel. To drive back or away.