Dikelmek nedir, Dikelmek ne demek

Dikelmek anlamı, kısaca tanımı:

Dikel : Meni.

Durum : Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Duruş biçimi, konum, tavır. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.

Gelme : Gelmek işi. Yetişme. Gelmiş olan. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.

Dikleşmek : Dik duruma gelmek. Birine karşı ters tutum içine girmek, karşı durmak.

Ayak : Halk edebiyatında koşuklarda kısa yedekli dizeler. Vücudun belden aşağı bölümü. Yarım arşın veya 30,5 santimetre uzunluğundaki ölçü birimi, kadem, fit, fut. Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü. Bacak. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri. Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta. Kömür ocaklarında kömürün çıkarıldığı galeri. Halk edebiyatında uyak. Futun küpü alınarak hesaplanan değer. Basamak. Altılı ganyanda yer alan her bir koşu. Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri. Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi. Göl ayağı.

 

Durmak : Hareketsiz durumda olmak. Bir yerde olmak veya bulunmak. Belli bir durumda, bir görevde bulunmak. Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek. Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek. Varlığını sürdürmek. Var olmak. Dinmek, kesilmek. Kalmak. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi. Yaşamak. İşlemez olmak, çalışmamak. Beklemek, dikilmek. Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak. Ara vermek.

Sert : Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı. Hırçın, öfkeli, hiddetli. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen. Titizlikle uygulanan, sıkı. Güçlü kuvvetli. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde. Gönül kırıcı, katı, ters. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı. Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam kapalı veya yarı kapalı engellere çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan.

Konuşmak : İlişki kurmak veya ilişkiyi sürdürmek. Belli bir konudan söz etmek. Becermek, uzman gibi yapabilmek. Dargın bulunmamak. Konuşma dili olarak kullanmak. Düşüncesini herhangi bir araç kullanarak anlatmak. Gizli bir şeyi açığa vurmak, ele vermek. Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak. Bir konuda karşılıklı söz etmek, sohbet etmek. Oyuncak, hayvan vb. konuşmaya benzeyen birtakım sesler çıkarmak. Geçerli olmak, etkin olmak. Söylev vermek, konuşma yapmak. Şık ve zarif görünmek. Flört etmek.

 

Dik : Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan. Kaba, yersiz (davranış). Yatık durmayan, sert. Sert (bakış). Ters, aksi (söz). Sert, kalın, tok (ses). Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş.

Gelmek : İsabet etmek. Sonuç çıkmak. Kazanılmak, sağlanılmak. Ulaşmak, varmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Türemek. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Belli bir süre dolmak. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Uymak. Görünmek, sanılmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Kadar olmak. İzlemek, takip etmek. Olmak, -e uğramak. Getirmek. Ortaya çıkmak, doğmak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Biriyle birlikte gitmek. Katılmak, eklenmek. Başlamak, ortaya çıkmak. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Düşmek, rast gelmek. Herhangi bir sırada bulunmak. Uygun düşmek. Dayanmak, tahammül etmek. Çıkmak, yönelmek. Oturmaya, ziyarete gitmek. Mal olmak. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Belli bir zamana ulaşmak. Akmak.

Ayakta : Telaşlı, heyecanlı bir biçimde. Ayağa kalkmış durumda.

Diğer dillerde Dikelmek anlamı nedir?

İngilizce'de Dikelmek ne demek? : to become steep; to stand; to defy, to oppose

Fransızca'da Dikelmek : être debout, se camper

Rusça'da Dikelmek : v. торчать, дерзить