Doğrultmak nedir, Doğrultmak ne demek

"Doğrultmak" ile ilgili cümleler

  • "Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı." - T. Buğra
  • "Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu." - İ. O. Anar
  • "Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz." - A. İlhan
  • "Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim."
  • "Yanlışları doğrultmak."

Doğrultmak kısaca anlamı, tanımı:

Doğrultma : Doğrultmak işi.

Belini doğrultmak : Yeniden durumunu düzeltmek.

Dünyalığı doğrultmak : Yaşamı süresince yetecek parayı kazanmak.

Geçimini doğrultmak : Geçinmek için yeteri kadar para kazanmak.

Sermayeyi doğrultmak : Ticaret için ortaya konan anaparayı batırmadan işletmek ve para kazanmak.

Sağlamak : Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek. Elde etmek, sahip olmak. Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek. Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

 

Getirmek : Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. İletmek, bildirmek. İleri sürmek. Sağlamak. Bir makama atamak veya seçmek. Erişmek veya eriştiğini sanmak. Sebep olmak, ortaya çıkarmak. Gelmesini sağlamak.

Düzeltmek : Bozukluğunu gidermek, onarmak. Düzgün duruma getirmek. Yanlıştan kurtarmak, tashih etmek.

Yöneltmek : Birine veya bir şeye doğru bakmak. Birine bir şey söylemek, tevcih etmek. Bir şeye belli bir yön vermek, yönelmesini sağlamak, çevirmek, tevcih etmek.

Bulmak : Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak. Hatırlamak. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek. Seçmek. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak. Bir şeyi elde etmek. Cezaya uğramak. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak. Sağlamak, temin etmek. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek.

Para : Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit. Kazanç. Kuruşun kırkta biri.

Doğru : İki nokta arasındaki en kısa çizgi. Gerçek, yalan olmayan. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Karşı yönünce. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Gerçek, hakikat. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Yakın, yakınlarında. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı.

Yön : Bir şeyin belli bir noktaya baktığı yan, veçhe. Bir yere gitmek için izlenen yol, cihet, istikamet. Belli bir noktaya göre olan yer, taraf. Tutulacak, izlenecek yol.

 

Kazanmak : Kazanç sağlamak. Kendinden yana çekmek. Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak. Çıkmak, isabet etmek. Yenmek, galip gelmek. Edinmek, sahip olmak. Tutulmak, yakalanmak. Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek.

Diğer dillerde Doğrultmak anlamı nedir?

İngilizce'de Doğrultmak ne demek? : v. straighten, unbend, uncross, rectify, point, present, orient, orientate, aim, plumb, range, right, true up

Fransızca'da Doğrultmak : redresser, braquer, défausser, rectifier

Almanca'da Doğrultmak : v. adjustieren, ausbiegen, ausrichten, begradigen, zurechtbiegen

Rusça'da Doğrultmak : v. выпрямлять, выправлять, распрямлять, расправлять, разгибать, отгибать, исправлять, направлять, наводить, нацеливать, визировать, рихтовать, выпрямить, выправить, распрямить, расправить, разогнуть, отогнуть, исправить, направить, навести, нацелить