Fön nedir, Fön ne demek

Fön; Coğrafya alanında kullanılan bir sözcüktür. Dil bilgisi yönünden Türkçe'de isim olarak kullanılır.

  • Sıcak, kuru ve sert esen bir tür rüzgâr
  • Sıcak veya soğuk hava üfleyen bir aletle saçı kurutup biçim vererek tarama.

Coğrafya'daki terim anlamı:

Yüksek dağ yamaçları boyunca alçak koyaklara doğru esen, sıcak ve kuru rüzgârlara İsviçre Alplerinde verilen ad.

Fön ile ilgili Atasözü veya Deyim

fön çekmek : aletle saçı kurutup biçim vererek taramak.

Fön anlamı, kısaca tanımı

Rüzgarlar : Bolu kenti, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir bölge

Yamaçlar : Diyarbakır şehri, Ergani belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Boyunca : Boyu veya uzunluğu kadar. Süresince.

Tarama : Taramak işi. Balık yumurtası ile yapılmış olan bir meze türü. Gölgeleri yol yol ve çizgi çizgi olan (resim, harita).

Yüksek : Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı. Yukarıda, üst tarafta olan yer. Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan. Normal değerlerin üstünde olan. Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan. Güçlü, şiddetli. Derece ya da makamı bakımından üstün. Erdemli, faziletli. Etkili.

Rüzgar : Havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti, yel, bad. Rüzgâr çizelgesinde hızı 17-21 deniz mili olan ve kuvveti 5 ile gösterilen esinti. Yemeniye benzer bir çeşit ayakkabı. Havayuvarında ayrımlı basınç altındaki yöreler arasında oluşan, yatay yönde, esiş yönü, süresi ve biçimleriyle ayrımlı hava devinimi. Zaman, devir. Dünya. Yel.

 

Kurutu : Cimri.

Sıcak : Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı. Sıcak yer. Isısı yüksek olan, çok ısınmış. Havadaki yüksek ısı. Dostça olan, sevgi dolu. Hamam.

Kurut : Kurutulmuş süt ürünü.

Yamaç : Dağın veya tepenin herhangi bir yanı. Ön, yan, yakın.

Koyak : Vadi. Karalarda akarsu aşındırmasıyla oluşmuş, bir yöne doğru eğimli, uzunluğuna çukurluk. Dağlar ve kayalıklarda oluşmuş doğal çukur.

Soğuk : Isısı düşük olan, sıcak karşıtı. Üşütecek derecede ısısı olan. Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan, ilgisiz. Sevimsiz ya da yersiz, antipatik. Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu. Cinsel istek duymayan. İlgisiz, sevimsiz bir biçimde veya memnuniyetsizliğini belli ederek.

Boyun : Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi. Testi, şişe, güğüm gibi kaplarda dar olan üst kısım. Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer.

Doğru : Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Yakın, yakınlarında. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Gerçek, hakikat. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Gerçek, yalan olmayan. Karşı yönünce. İki nokta arasındaki en kısa çizgi.

Biçim : Biçme işi. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Herhangi bir şeyin benzeri. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Tarz.

 

Alçak : Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı. Kısa (boy). Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain. Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer).

Alça : Alın. Ayakkabı kalıplarının ön tarafına konulan üç köşeli mukavva, vaketa veya meşin parça. Erkeğin nişanlısına verdiği hediye. Erik. Kalıpları ayakkabıya uydurmak amacıyla kalıpların üzerine konulan meşin parçalar. (Aksaray Niğde) (alçı) : (Ankara).

Biçi : Erkek çocuk.

Tara : 1.Bağ budamaya ya da ağaç kesmeye yarayan, eğri bir çeşit bıçak. 2.Ağaç kökü çıkarmaya yarayan bir araç. Süpürge sapı. Odun keskisi, satır.

Kuru : Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı. Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek). Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem. Canlılığını yitirmiş (bitki). Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı. Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze. Kuru fasulye. Salgısı olmayan. Etkisi ve sonucu olmayan. Döşenmemiş, çıplak. Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan. Akıcı olmayan, duygudan yoksun.

Diğer dillerde Fön anlamı nedir?

İngilizce'de Fön ne demek ? : föhn