Güven nedir, Güven ne demek

"Güven" ile ilgili cümle

  • "Dediklerimin gerçekliği bozmadığına güvenim var." - N. Uygur

Yerel Türkçe anlamı:

Toprağın bitirme kuvveti, biteklik.

Sevinç, mutluluk: Mektubunu okuyunca ne kadar güvendim.

Yabanî vişne.

Böğelek sineği.

Güven isminin anlamı, Güven ne demek:

Kız ismi olarak; Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, sevinç, mutluluk. Erkek ismi olarak; Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, sevinç, mutluluk.

Bilimsel terim anlamı:

Hastanın, sorunlarının çözümünde sağaltımcıyle olumlu sonuçlara varabileceği konusundaki inancı.

Görgül, mantıksal ya da sayımsal işlemlere dayanarak bir gözlemsel bilgi ya da bulgunun öyle olduğu ya da öyle kalacağı duygusu.

İngilizce'de Güven ne demek? Güven ingilizcesi nedir?:

trust, reassurance, confidence

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Mardin ilinde, Midyat ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Muş şehrinde, Korkut ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Sivas şehri, Karacaören nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Sinop kenti, Erfelek ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Sakarya ilinde, Kaynarca ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Düzce şehrinde, merkez ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

 

Güven hakkında bilgiler

Güven (Psikoloji)

Psikoloji bakış açısında, "güven" birçok farklı şekilde tanımlanmaktadır. Güvenin genel olarak çocukluk çağında ilk olarak anne-baba ile geliştiği bilinmektedir. Çocukluk çağında gelişen güvenin ileriki yaşlarda gelişen sosyal ilişkilerine transfer edildiği öne sürülür . Örneğin, Erik Erikson'ın psikososyal gelişim modelinde, güven duygusu ilk basamaktır: bebekler ilk iki yılında ilk önce bakım vericilerine güven duyarlar, korunmuşluk hissini yaşarlar ve hep yanında olacaklarına dair iyimserlik duyarlar. Güven bu aşamada gelişmediğinde ise bebekler kendilerini tehlikeye açık hissederek ebeveynlere karşı güvensizlik hissederler.

John Bowlby'nin psikolojideki güven üzerine en temel teorilerden biri olan bağlanma teorisinde ise çocuklukta gelişen güven duygusu ileriki yaşlarda kurulan ikili ilişkilerin daha korunaklı veya tehlikere açık hissedilmesine neden olmaktadır. Buna göre, çocuklukta birincil bakım vericiler ile (özellikle anne) geliştirilen duygusal bağ ("emotional attachment") çok önemlidir. Bu duygusal bağın temelinde, güven duygusu var ise çocuğun bakımvericisine karşı güvenli bağ ("secure attachment") geliştirdiği söylenebilir. Güvenli bağ geliştiren çocuklar, bakımvericileri ile bir arada olmaktan zevk alırlar, onların yokluğunda üzülürler ve onların yokluğu ardından yeniden onları gördüklerinde sevinirler. Genelde bakımvericileri yanlarındayken etrafları ile ilgilenirler. Bağlanma teorisine göre bunun nedeni bakımvericilerine duydukları güvendir: çocuk, "annem hep benim yanımda olacak" düşüncesi ile terk edilme korkusu yaşamaz. Yine de bu güveni tazelemeye de ihtiyaç duyarlar; örneğin, oyun oynarken arada bir bakımvericilerine bakınırlar. Onları yakınlarında görünce gene oyuna (araştırma davranışına; sarching behavior) dönerler

 

Tutarlı bir şekilde güven ipuçları vermeyen ebeynlerin çocukları ise güvensiz bağ ("insecure attachment") geliştirebilirler . Bu güvensiz bağa sahip çocuk, bakımvericileri yanlarındayken bile kaygı duyabilirler ("anxious attachment"), çünkü ebeveynlerin onları terk edeceği korkusunu yaşarlar. Oyun sırasında yapılmış olan gözlemlerde bu tür bağlanma stiline sahip çocukların ebeveynlerin yanında ayrılmadıkları görülür. Adeta annenin eteğine yapışırlar ve etraf ile ilgilenmezler. Ebeveyn onları kısa süreli de olsa bir odada bıraktığında sakinleştirilemeyecek kadar sinir krizine girebilirler. Anneyi bu ayrılık ardından yeniden gördüğünde ise güvenli bağlanan çocukların aksine annelerine karşı öfke duygusu geliştirirler. Bu gibi durumlarda bazı çocukların annelerine vurdukları, yani öfkeyi dışa vurdukları gözlemlenebilir.

Güven ile ilgili Cümleler

  • Güven bir kere yıkılırsa tamir olmaz.
  • Bu konuda bana güvenmen gerekiyor.
  • Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.
  • Tom'un güvenilirlik sorunları var.
  • Parmak izi olmadan polisin güveneceği bir şeyi yoktu.
  • Güven bana!
  • Güven her şeydir.
  • Böyle aceleyle nereye gidiyorsun? Bizim bol zamanımız var, bu nedenle güvenli bir şekilde sür.
  • Tünel güvenli ilan edildi.
  • Ali sahil güvenlikle iletişime geçemedi.
  • Güven duyduğum kurumların aslında güven duyulmaması gerektiğini çok geç anladım.
  • Güven bana. Onu istemezsin.
  • Güven, ama kontrol et.
  • Güven eksikliğim var.

Güven anlamı, tanımı:

Korku : Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara. Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp, solunum hızlanması vb. belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu. Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü.

Bağlanma : Bağlanmak işi veya durumu.

Duygu : Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik. Duyularla algılama, his. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği. Önsezi.

Güven duymak : Güvenmek, inanmak.

Güven kazanmak : Kendisine inandırmak.

Güven vermek : Güven duygusu uyandırmak, itimat telkin etmek.

Güveni olmak : Güvenmek, inanmak.

Güveni sarsılmak : Güveni kalmamak.

Güven ışığı : Karanlık odada, çalışabilecek kadar ışık sağlayan, duyar katı etkilemeyen özel yapıda bir lambadan elde edilen ışık.

Güven mektubu : Gittiği yerin devlet başkanına sunması için kendi devlet başkanı tarafından bir elçiye verilen belge, itimat mektubu, itimatname.

Güven oylaması : Göreve yeni başlamış veya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için mecliste yapılmış olan oylama.

Güvenoyu : Göreve yeni başlamış veya görevini sürdüren hükûmetin tutumunu değerlendirmek için milletvekillerinin verdiği oy.

Güven yazısı : Belirli bir nicelikteki para için, bir bankanın yükümlülüğü altında, üçüncü bir kişi yararına bir başka bankada veya aracısında açtırılan hesap, akreditif.

Öz güven : İnsanın kendine güvenme duygusu.

Güvenç : Güvenme duygusu, itimat.

Güvence : Birinin şüphelerini dağıtmak için söylenen inandırıcı söz, teminat. Bir antlaşmada taraflardan birinin sorumluluğu üzerine alması, inanca, teminat, garanti. Alınan sorumluluğa karşı olarak ortaya konulan şey.

Güvence akçesi : Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediğinde karşı tarafça el konulacak olan para, depozit, depozito.

Güvence altına almak : Koruma sorumluluğunu üstlenmek.

Güvence vermek : Bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek. bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek.

Güvenceli : Güvencesi olan, güvence sağlayan, garantili.

Güvencesizlik : Güvencesiz olma durumu, garantisizlik.

Güvenceye bağlamak : Güvence altına almak.

Güvendiği dağlara kar yağmak : Yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek.

Güvenilir : Güven duygusu veren, güvenilen, itimatlı.

Güvenilirlik : Alınan borcun geri ödenebileceğine dair güvence, kredibilite. Güvenilir olma durumu.

Güvenilme : Güven duyulma, güvenle bakılma.

Güveniş : Güvenme işi.

Güvenli : Güven verici, emniyetli, emin.

Güvenlik : Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet.

Güvenlik borusu : Buharlı tesisatta basıncın belirli bir değerin üstüne çıkmasını önleyen U biçimli boru.

Güvenlik engeli : Müze, sergi vb. yerlerde gerildiği yerin gerisine geçişi yasaklayan ip, naylon, zincir vb. maddelerden yapılmış engel.

Güvenlik görevlisi : Güvenliği sağlamakla görevli kimse.

Güvenlik şeridi : Suç kanıtlarının kaybolmaması için güvenlik güçlerinin olay yerini çevirdiği şerit. Otoyollarda kesiksiz çizgiyle belirlenen ve en sağ şeritte bulunan, acil durumlarda cankurtaran, itfaiye, polis vb. araçların gidebilmesi için ayrılmış yol bölümü, emniyet şeridi.

Güvenlik vanası : Buharlı tesisatta basınç belirli bir değerin üstüne çıktığında açılarak tesisatın güvenliğini sağlayan vana, emniyet supabı.

Güvenme : Güvenmek işi.

Güvenme dostuna saman doldurur postuna : "dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler" anlamında kullanılan bir söz.

Güvenme varlığa düşersin darlığa : "varlıklarına güvenerek ölçüsüz harcamalarda bulunanlar daha sonraları sıkıntıya düşebilirler" anlamında kullanılan bir söz.

Güvenmek : Güven duymak, güveni olmak, itimat etmek.

Güvenoyu almak : Hükûmetin tutumu milletvekilleri tarafından onaylanmak.

Güvenoyu vermek : Hükûmetin tutumu ile ilgili olarak milletvekilleri tarafından olumlu oy kullanılmak.

Güvensiz : Başkalarına güvenmeyen, itimatsız.

Güvensizlik : Güvensiz olma durumu, itimatsızlık.

Güvensizlik duymak : Güvenmemek.

Güvensizlik önergesi : Hükûmetin uygulamalarına karşı gösterilen itimatsızlığı belirten belge.

Bileğine güvenmek : Gücüne veya hünerine güvenmek.

Kamu güvenliği : Bir devlette zabıta hizmetleriyle halka sağlanan can ve mal güvenliği.

Kesesine güvenmek : Parasına güvenmek.

Milli güvenlik : Devletin her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması.

Nefesine güvenen borazancıbaşı olur : "başarabileceğine emin olanlar büyük işlere girişmelidir" anlamında kullanılan bir söz.

Sosyal güvenlik : Sosyal sigorta, sosyal yardım vb. araçlarla halkın sosyal durumunu güvence altına alma.

Yaşam güvencesi : Hayat sigortası.

Yumruğuna güvenmek : İsteklerini yaptırmak için yalnızca bedensel gücüne güvenmek.

Çekinme : Çekinmek işi.

Kuşku : Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba, şek. Başkalarının iyi niyet ve amaçlarını kötüye yorarak işkillenme duygusu.

Duyma : Duymak işi.

İnanma : İnanmak işi.

İtimat : Güven, güvenç, emniyet.

Yüreklilik : Yürekli, korkusuz, cesur olma durumu, yiğitlik. Yürekli kimseye yakışır davranış.

Cesaret : Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven. Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği. Atılganlık. Cüret.

Psikoloji : Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünü. Ruh bilimi, ruhiyat. Herhangi bir edebiyat ürününde, kişilerin kişiliklerini belirleyen duyuş, düşünüş, davranış biçimi. Ruhsal.

Güven aralığı : a önceden saptanmış bir olasılık olmak üzere, kestirilecek (…) evrendeğeri için, (…)eşitliğini sağlayan (…)örneklemdeğerleri arasındaki aralık. Belirli bir olasılık seviyesinde, gerçek ortalamanın deneysel ortalama civarında bulunduğu aralık. Ana kitle parametresinin n sayıda birim içeren örnek yardımıyla hesaplanmış olan oran, ortalama vb. ölçütün kabul edilebilir bir hata payıyla alt ve üst sınırlarını belirleyerek bir aralık içinde tahmin edilmesi. Gözlenmiş bir değerin bir sınama değerine göre anlamlı sayıldığı alt ve üst sınırları gösteren seçime bağlı değer aralığı, bk. anlamlılık sınaması, güven sınırları.

Güven bölgesi : Kestirilecek birkaç evrendeğer olduğu zaman, evrendeğer uzayında tanımlanabilen ve evrendeğerlerin belli bir yanılma olasılığıyla içinde bulundukları bölge. Bu, güven aralığının, birden çok evrendeğerin kestirildiği durum için genelleştirilmiş biçimidir.

Güven değiştirim : Özellikle okula başladıktan sonra çocukların, ana ve babaların güç ve beceri yönünden eşsiz olduğu inancını yitirip, onların yerine bu açıdan başka kişileri koymaları.

Güven dizini : İktisadi karar birimlerinin ekonominin mevcut durumu hakkındaki görüşlerini ve gelecek ile ilgili beklentilerini yani iyimserlik-kötümserlik derecelerini yansıtan dizin. krş. tüketici güven dizini, reel kesim güven dizini

Güven duymak : güvenmek, inanmak.

Güven düzeyi : [Bakınız: güven katsayısı] Bir örnekleme dağılımıyla elde edilen kestirme değerin öngörülen güven aralığı içinde düşeceği konusunda beslenen ve yüzde olarak dile getirilen inanç düzeyi.

Güven fonu : Uluslararası Para Fonu’nun altın satışları, üye ülkelerin gönüllü katkıları ile yatırım ve krediden sağladığı gelirleri, az gelişmiş ülkelere borç ya da bağış olarak aktarmada kullandığı, 1975 yılında oluşturulup 1981 yılında sonlandırılmış fon. Gereksinimi olan kişi, kurum ya da ülkelere yardım etmek amacıyla ulusal ya da uluslararası tüzel veya gerçek kişilerin oluşturduğu fon.

Güven kapağı : Kasnak arasına geçirilen, lastiğe hava verilmesini ve verilen havanın kaçmamasını sağlayan kapak.

Güven kapağı tıkacı : Lastiklerdeki havanın kaçmasını önlemek için, güven kapağına konan tıkaç.

Güven katsayısı : Güven aralığının evrendeğeri içermesi olasılığı. Evrendeğerin, sınırlar dışında kalma olasılığı a ile gösterildiğinde güven katsayısı 1-a olarak belirtilir, anlamdaş güven düzeyi, güven olasılığı.

Diğer dillerde Güven anlamı nedir?

İngilizce'de Güven ne demek? : n. trust, confidence, reliance, assurance, faith, affiance, belief, credence, credit, dependance, dependence, positiveness, sureness

v. rely on, trust, count on, have confidence in, believe, put faith in, put one's trust in, accredit, bank on, bargain on, base oneself on, build, calculate, confide, confide in, credit, depend, figure on, go on, lean on, look to, reckon on

Fransızca'da Güven : foi [la], assurance [la], confiance [la]

Almanca'da Güven : n. Fiduz, Geborgenheit, Verlass, Vertrauen, Zutrauen

Rusça'da Güven : n. доверие (N), уверенность (F), покровительство (N)