Hak nedir, Hak ne demek

Hak; bir din b. terimidir. Dil bilgisi yönünden Türkçe'de özel olarak kullanılır. kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Hak" ile ilgili cümle

  • "Makas hakkı. Komşu hakkı."
  • "Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır."
  • "Haktan ayrılmamalı."
  • "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal." - M. A. Ersoy
  • "Mühür hakki."
  • "Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler." - B. Felek
  • "Karacaoğlan der ki sözüm haktır." - Karacaoğlan
  • "Bu davada hak görmüyorum."
  • "Ana hakkı ödenmez."

Yerel Türkçe anlamı:

Gelin.

[Bakınız: hamak]

Bir dönümlük alan.

Tahıl.

Gelinin babasına verilen armağan.

Tahıl ölçeği.

Nişanlı.

Gelin adayı.

Gelin alma töreni.

Dilimlenerek kurutulmuş meyve.

Olmamış, ham.

Diğer sözlük anlamları:

Ta, çak, tam.

Osmanlıca Hak ne demek? Hak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

hak

Hak hakkında bilgiler

Hak; herhangi bir varlığın, kanunî veya ahlakî gerekçelerle, sahip olması veya yapabilmesi olağan şeyler. İnsan hakları, hayvan hakları ve devletler arası hukuk gibi canlı ve cansız varlıkların haklarını tartışan ve düzenleyen pek çok farklı hak teorisi vardır.

 

Hakların tanımı hakkında birden çok teori mevcuttur. Bunlar irade teoremi, menfaat teooremi ve ikisinin karması biçiminde düşünülebilir. Hak, bireyin, diğer insanların kendi hayatlarını yaşama şekline müdahale etmeden, kendi yaşamına yön verme özgürlüğüdür. Hukuk düzeninin kişilere tanımış olduğu yetkilerdir. Bu yetkilerin belirli bir sınırı vardır.Bu haklar aşıldığı takdirde aşan taraf cezanlandırılabilir ya da bu aşmayla hakkını ihlal ettiği kişiye tazminat ödemeye mahkûm edilebilir. Hak kullanılırken başkalarının haklarını çiğnemek suç veya haksız fiil teşkil eder.

Hak, hareket ve varlığın meşruiyet kaynağıdır. Örneğin insan, yaşama hakkına dayanarak yaşamını sürdürür. Ya da düşünce özgürlüğü hakkına dayanarak düşünce izharında bulunur. İnsan, hayvanlar ya da herhengi bir mahluk gibi iradesi herhangi bir şekilde sınırlanmadığı için, bu kaynağa dayanarak her şeyi yapabilir. Ama bu şekilde davranırsa kaos ortaya çıkar ve düzen ihtiyacı ortaya çıkar. Düzen kuralların konulması ve uyulmasını sağlamak amacıyla,uyulmadığı takdirde müeyyidelendirilmesi ile oluşur. Bu kuralları devlet belirler. Devlet, bu kuralları belirlerken, meşruiyet kaynağını, insanların ona düzeni sağlasın diye devrettiği haklardan alır...

Devlet, gücün tek elde toplanıp herhangi bir yozlaşmayı engellemek için 3 erkten oluşur: yasama, yürütmeve yargı. Bunlardan yasama, insanların haklarının kullanım alanını belirler, sınırlarını çizer. Sınırları belirleme eylemi 2 türlü olur ve bu belirleme şekillerinden hangisinin uygulanacağı her hak üzerinden ayrı ayrı tartışılır. Bu yöntemlerden birincisi, hakların giremeyeceği sınırların belirlenip, onun dışındaki alanlarda her şeyin serbest bırakılnasıdır. diğeri ise kullanım alanının belirlenip, o alanın dışının engellenerek sınırlandırılmasıdır.birincisi negatif statülü haklar, ikincisi pozitif statülü haklar için geçerlidir.

 

Hak ile ilgili Cümleler

  • Hak ettiğin şey bu.
  • Hak ettiğin budur.
  • O, ödülü hak etti.
  • Onu hak edecek ne yaptım?
  • Hak ettiğin her şeyi sana vereceğim.
  • Bir maaş zammını hak ediyorsun.
  • Bir ücret artışını hak ediyorsun.

Hak kısaca anlamı, tanımı:

Hak deyince akan sular durur : "bir anlaşmazlıkta adalet, tarafsızlık, hakkaniyet devreye girdiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Hak etmek : Bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak. layık olduğu kötü karşılığı almak. bir başarı dolayısıyla ödüllendirilmek.

Hak kazanmak : Emeğin karşılığını alabilecek duruma gelmek.

Hak vermek : Birinin düşüncesini, davasını, iddiasını doğru bulmak.

Hak yemek : Başkalarının hakkını vermemek.

Hak yerini bulur : "haksızlık er geç ortaya çıkar" anlamında kullanılan bir söz.

Hakkı geçmek : Birinin payından başkası almış olmak. birinde veya bir şeyde emeği olmak.

Hakkı için : Kutsal şeyleri anlatan kelimelerden sonra getirilerek ant içmek için söylenen bir söz.

Hakkı olmak : Sözünde, düşüncesinde, iddiasında haklı olmak. payı, alacağı, hissesi olmak.

Hakkı ödenmemek : Birinin iyiliklerine, emeklerine karşılık olarak ne yapılsa az olmak.

Hakkı tanımak : İzin vermek.

Hakkı var : "doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru davranıyor" anlamında kullanılan bir söz.

Hakkından gelmek : Zor bir işi başarı ile sona erdirmek. yenmek, öç almak veya cezasını vermek.

Hakkını aramak : Hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak.

Hakkını helal etmek : Hakkını, emeğini bağışlamak.

Hakkını vermek : Birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek. gereğini bütün olarak yerine getirmek.

Hak getire : "yoktur, bulunmaz, ne arar" anlamında kullanılan bir söz.

Hak ediş : Bir üretim veya yapım sırasında hak edilmiş durum, para, istihkak.

Hak ihlali : Bir kimseye kanunlarla belirlenen bazı hakları engelleme, hak kısıtlaması.

Hakkıhıyar : Seçme hakkı.

Hakkıhuzur : Huzur hakkı.

Hakkımüktesep : Kazanılmış hak.

Hak kısıtlaması : Hak ihlali.

Hak kuşu : Bataklık baykuşu.

Hakkısükut : Sus payı.

Haksever : Doğru bildiği şeyden ayrılmayan (kimse), hakperest.

Haktanır : Herkesin hakkını gözeten (kimse), hakşinas.

Hak yolu : Doğru yol.

Ayni hak : Taşınır veya taşınmaz üzerinde doğrudan doğruya egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar.

Emrihak : Ölüm.

İhkakıhak : Bir hakkı hukuk kurallarına uygun bir biçimde teslim etme.

Kazanılmış hak : Yürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep.

Müktesep hak : Kazanılmış hak.

Barut hakkı : Mermiyi istenilen uzaklığa atabilmek için gerekli barut gazı basıncını sağlamaya yetecek miktarda barut.

Buluş hakkı : Bir buluşun veya o buluşun kullanma hakkının bir kimseye ait olduğunu gösteren belgeye karşılık kazanılan hak.

Cevap hakkı : Bir kimsenin şahsıyla ilgili genellikle basın yayın organlarında çıkan haberlere karşılık olarak düzeltme veya cevap verme hakkı, yanıt hakkı.

Geçiş hakkı : Geçiş üstünlüğü.

Geçit hakkı : Bir tarla, bağ bahçe vb. üzerinden ana yola, evine veya tarlasına gidebilmesi için komşu mal sahibine doğan yararlanma hakkı.

Gösterme hakkı : Sinema, tiyatro, konser vb. görsel sanatlarda telif hakkı.

Göz hakkı : Görüldüğünde imrenilebilecek yiyeceklerden, görenlere verilen pay.

Huzur hakkı : Belli bir konuyu görüşmek için toplanan bir kurulun üyelerine ödenen para, hakkıhuzur.

İltica hakkı : Sığınma hakkı.

İntifa hakkı : Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı.

İrtifak hakkı : Başkasının arsa, yol, bahçe vb. taşınmaz malından belirli bir yolda yararlanma hakkı.

İsim hakkı : Bir ticarethanenin veya malın adını kullanma karşılığında talep edilen hak, patent hakkı.

Kabotaj hakkı : Türk kara sularında, Türkiye'deki akarsu ve göllerde gemi bulundurma, bunlarla gidiş geliş ve taşıma yapma hakkı.

Konuşmama hakkı : Adli makamlarca suçluya tanınan ifade vermeme hakkı.

Kul hakkı : İnsanların birbirlerine geçen emekleri, hakları.

Makas hakkı : Makas payı.

Oy hakkı : Kişilere tanınan oy verme yetkisi.

Ölme hakkı : İyileşme olasılığı olmayan hastaların veya yaşamını kendi başına sürdüremeyecek ölçüde sakat olan kimselerin yaşamını sona erdirme hakkı, ötanazi.

Ön alım hakkı : Üçüncü kişiye satılan bir mülkü bir kimsenin öncelikle satın almasına yetki veren hak, şufa hakkı.

Özlük hakkı : Genel memur statüsü içinde kişinin, kanunların öngördüğü biçim ve koşullarla kazandığı her türlü hakkı.

Patent hakkı : İsim hakkı.

Rücu hakkı : Bir kimsenin alacaklısına ödediği şeyi diğer birinden istemeye hakkı olması durumu.

Rüçhan hakkı : Yasal olarak tanınan öncelik hakkı.

Sarraflık hakkı : Sarrafın altın bozma, değiştirme vb. işler için üstelik olarak aldığı para, baş, sarrafiye.

Seçilme hakkı : Herhangi bir seçimde seçilebilme hakkı.

Seçme hakkı : Herhangi bir seçimde oy kullanabilme hakkı. Bir sözleşme ile belirlenen ödeme biçimi yerine bir diğerini koyabilme yetkisi, muhayyerlik, hakkıhıyar.

Sığınma hakkı : Genellikle bir cezai kovuşturma ve mahkûmiyetten kurtulmak amacıyla yabancı bir ülkeye kaçma veya yabancı ülkedeyken geri verilmemeyi isteme, iltica hakkı.

Susma hakkı : Bir soruşturma sırasında sanığın, ceza yönünden aleyhine sonuç doğuracak sorulara cevap vermeme hakkı.

Sükut hakkı : Sus payı.

Şufa hakkı : Ön alım hakkı.

Takdir hakkı : Kanunun belirlediği durumlarda yargıca tanınan değerlendirme serbestliği, takdir yetkisi.

Telif hakkı : Bir fikir veya sanat eserini yaratan kişinin, bu eserden doğan haklarının hepsi, telif, yazar hakkı, röyalti.

Tuz ekmek hakkı : Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse üzerindeki manevi hakkı.

Veto hakkı : Belli bir alanda yetki sahibinin öneri veya kararı reddetme hakkı.

Yanıt hakkı : Cevap hakkı.

Yasama hakkı : Yasama gücü.

Yazar hakkı : Telif hakkı.

Yumruk hakkı : Zorbalıkla elde edilen şey.

Hasta hakları : Sağlık hizmeti verilirken temel insan haklarının güvenceye alınmasını, insan onuru ve bütünlüğünün korunmasını amaçlayan haklar.

Hakketmek : Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oymak. Yazı ve şekilleri kazıyarak silmek.

Hak dini : Müslümanlık.

Cenabıhak : Allah, Tanrı.

Adalet : Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk. Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları. Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe.

Doğan : Kartalgillerden, sırtı kül rengi ve enine çizgili, küçük kuş, fare vb. ile beslenen ve alıştırılarak kuş avında kullanılan yırtıcı bir kuş (Falco peregrinus).

Manevi : Görülmeyen, duyularla sezilebilen, ruhani, tinsel, maddi karşıtı.

Yetki : Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet.

Pay : Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse. Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj. Eşit bölüm. Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı.

Emek : Uzun ve yorucu, özenli çalışma. İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma süreci. Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, zahmet.

Ücret : İş gücünün karşılığı olan para veya mal. Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para.

Doğru : Karşı yönünce. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Yakın, yakınlarında. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. İki nokta arasındaki en kısa çizgi. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Gerçek, hakikat. Gerçek, yalan olmayan.

Gerçek : Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. Doğruluk. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki, reel. Gerçeklik. Temel, başlıca, asıl. Yapay olmayan. Yalan olmayan.

Kazıma : Kazımak işi. Vücutta boşluklar içinde bulunan yabancı cisimleri, hasta veya zararlı sayılan dokuları kazıyarak almak, kürtaj.

Kazı : Yer altındaki tarihsel değeri olan şeyleri, yapıları ortaya çıkarmak amacıyla arkeologlarca toprağın belli kurallara ve yöntemlere göre kazılması, araştırılması. Hak. Bir yeri kazma işi, hafriyat.

Tanrı : Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan insanüstü varlıklardan her biri, ilah. Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlah, Mevla, Halik, Hüda, Hu, Oğan.

Hak aşığı : Pir elinden bade içmiş, gerçek âşık ve ozan bk. badeli âşık.

Hak çalap : Tanrı Taâlâ.

Hak dostum hak : Meddahın öyküsüne başlamadan önce söylediği sözler.

Hak düşümü : sukut-ı hak. ~ süresi: sukut-ı hak müddeti.

Hak etmiş : müstahak (doğrusu: müstahik).

Hak günü : Düğün günü.

Hak ıssı : hak sâhibi.

Hak ile yeksan etmek : yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap etmek, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak; yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap olmak, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak.

Hak istemcileri : Güvencelinin ölümünde iş ve toplumsal güvence yasalarına göre, eşler, çocuklar, ana ve baba gibi kurumdan hak isteminde bulunabilecek kişiler.

Hak istemleri : Belge ile korunması istenen bulguyu ortaya koyup, korumanın konusunu ve sınırlarını çizen istemler.

Diğer dillerde Hak anlamı nedir?

İngilizce'de Hak ne demek? : [Jim Fullington] n. heel, back part of the foot; back part of the sole of a shoe; hoe, pickaxe; cut, incision

v. hack, chop, hew, hash; cut, slash

adj. condign

Fransızca'da Hak : droit [le], justice [la], raison [la], titre [le]

Almanca'da Hak : n. Anrecht, Befugnis, Berechtigung, Gerechtigkeit, Interesse, Jus, Recht, Recht

Rusça'da Hak : n. право (N), справедливость (F), правда (F), пай (M), свое (N), заряд (M), гравировка (F), соскабливание (N)

adj. правильный