İtmek nedir, İtmek ne demek
- Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek.
- Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisinden uzaklaşmaya zorlamak, çekmek karşıtı.
- Bulunduğu yerden aşağı düşürmek.
- Sürüklemek, sevk etmek
- Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak.
"İtmek" ile ilgili cümle örnekleri
- "Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi." - H. E. Adıvar
- "Suya itmek. Havuza itmek."
- "Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı." - A. Ümit
- "Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar." - H. E. Adıvar
- "Aynı cins elektrikli iki cisim birbirini iter."
Yerel Türkçe anlamı:
Etmek
İtmek.
Dürtmek, itmek
Kaybolmak
Yitmek, kaybolmak
Diğer sözlük anlamları:
[Bakınız: ayıtmak]
Osmanlıca İtmek ne demek? İtmek Osmanlıca'da ne anlama gelir?:
defetmek
İtmek kısaca anlamı, tanımı:
İtme : İtmek işi.
Elinin tersiyle itmek : Reddetmek, kabul etmemek.
İç itmek : Sıvıyı şırınga vb. ile vücuda vermek, zerk etmek.
Götürmek : Bir kimseyi bir yere kadar yanında yürütmek. Taşımak, ulaştırmak veya koymak. Birinin yanında yürüyüp ona bir yere kadar arkadaşlık etmek. Herhangi bir yiyeceği tek başına ve hızlı bir biçimde yemek. Tümüyle sahip olmak. Kaybolmasına, yok olmasına yol açmak. Dayanmak, katlanmak, tahammül etmek. Yerinden ayırıp uzağa atmak veya yok etmek. Haksız kazanç sağlamak, mal veya para sahibi olmak. Öldürmek. Bir sonuca vardırmak.
Kapı : Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı. Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer. Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân. Devlet dairesi. Gidere yol açan gereksinim. Osmanlı Devleti'nde resmî görev yeri. Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat. Sadece bir konuda yoğunlaşmış bilgilerin yer aldığı Genel Ağ sayfası, portal. Ev gezmesi için gidilen yer.
Pencere : Yapıları veya tren, vapur vb. ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık.
Açmak : Rengin koyuluğunu azaltmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yapmak, düzenlemek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yarmak. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Savaşla almak, fethetmek. Alanını genişletmek. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Birbirinden uzaklaştırmak. Geçit sağlamak. Beğenmek. Ferahlık vermek. Yakışmak, güzel göstermek. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Ayırmak, tahsis etmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Alışverişi başlatmak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Engeli kaldırmak. Bir konu ile ilgili konuşmak. Görünür duruma getirmek. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak.
Kapamak : Karşılamak, denk gelmek. Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek. Bir şeyin görünmesine engel olmak. Çalışamaz, görev ve iş yapamaz duruma getirmek. Bir yere sokup dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek. Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak. Tıkamak, içini doldurmak. Su, elektrik gelişini kesmek. Geçişi engellemek. Ortalıktan alıp saklamak. Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak.
Düşürmek : Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak. Görevi bıraktırmak. Değerli bir şeyi ucuz veya kolay elde etmek. Vücuttan yavru, çocuk, taş, solucan vb. atmak. Zayıf bırakmak, gücünü azaltmak. Değerini, fiyatını indirmek. Azaltmak. Uğratmak.
Sürüklemek : İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek. Kötü bir duruma, sona doğru götürmek. İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek. Akarsu alıp götürmek. Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek. Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak.
Aşağı : Bir yere göre daha alçak yerde bulunan. Aşağıya, yere doğru. Daha küçük, daha az. Değeri daha az. Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı. Bayağı, adi. Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri. Niteliği düşük, kötü.
Sevk : Sürükleme, itme. Gönderme, götürme.
Etmek : Bulmak, erişmek. Kötülükte bulunmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Bir işi yapmak. Demek, söylemek. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Eşit değer kazanmak. Herhangi bir değerde olmak.
İtmek ile ilgili Cümleler
- Bisikletimi itmek zorunda kaldım çünkü lastiği patladı.
- Arabayı sırayla itmek zorunda kaldılar.
- İtmekten vazgeç.
- Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
Diğer dillerde İtmek anlamı nedir?
İngilizce'de İtmek ne demek? : v. push, propel, thrust, foil, heft, hustle, impel, jog, repel, repulse, shove
Fransızca'da İtmek : pousser, propulser
Almanca'da İtmek : v. stoßen, schieben, schubsen, aufschieben, rücken, rammeln, anrempeln
Rusça'da İtmek : v. толкать, сталкивать, подталкивать, отталкивать, пихать, оттеснять, вталкивать, теснить, двигать, оттирать, оттискивать, доводить, побуждать, толкнуть
Bu kısımda İtmek nedir? İtmek ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca İtmek tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz İtmek hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.