Karıncalanmak nedir, Karıncalanmak ne demek

Karıncalanmak; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de mecaz olarak kullanılır.

  • Bir yere, bir şey üzerine karınca üşüşmek
  • Vücudun bir yerindeki uyuşukluktan sonra, kan dolaşımının başlamasıyla o yerde karıncalar dolaşır gibi bir izlenim uyanmak.
  • Metal yüzeylerde pas yüzünden yer yer ufak delikler oluşmak.
  • Verici veya alıcıdaki bozukluk sebebiyle televizyonda görüntü bozulmak.
  • Aşırı zihin yorgunluğundan dolayı bir şeyi, bir durumu kavramada zorluk çekmek.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Tüfek namlusunun içi paslanmak, çürümeye başlamak.

Karıncalanmak ile ilgili Atasözü veya Deyim

beyni karıncalanmak : zihin yorgunluğundan düşünemez olmak.

Karıncalanmak kısaca anlamı, tanımı

Karı : Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce. Kadın. Yaşlı, ihtiyar

Karın : İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi. Mide. Döl yatağı. Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm. Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar. Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme. İç, gönül, akıl, kafa.

Karınca : Zar kanatlılardan, toplu olarak yaşayan, yuvaları toprağın altında olan ve birçok türü bulunan böceklerin genel adı (Formica). Madenlerde, döküm sırasında arada hava kalmasından veya pastan ileri gelen ufak boşluk.

 

Karıncalanma : Karıncalanmak işi.

Zihin yorgunluğu : Zihnin aşırı derecede yorulması.

Kan dolaşımı : Kalbin sürekli olarak kasılıp gevşemesiyle kanın damarlar içinde yer değiştirmesi, dolaşım, deveran, deveranıdem.

Karıncalar : Zar kanatlıların, karınca adı altında toplanan ve beş bin kadar türü sayılan bir dalı.

Televizyon : Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı.

Paslanmak : Üzerinde pas oluşmak. İşsizlikten, tembellikten, hareketsizlikten canlılığını yitirmek, uyuşup kalmak.

Uyuşukluk : Uyuşuk olma durumu.

Bozulmak : Bozma işine konu olmak. Dağılmak, bozguna uğramak. İyi ve değerli niteliğini yitirmek. Bir şeye kızmak, içerlemek. Taşıt arızalanmak. Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek. Sağlığını yitirip zayıflamak.

Başlamak : Görünmek. Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak. Çalışır, işler, yürür duruma girmek. Etkisini göstermek. Bir işe girişmek, harekete geçmek.

Yüzünden : -den ötürü.

Bozukluk : Bozuk olma durumu. Bozuk para.

Paslanma : Paslanmak işi, oksidasyon.

Görüntü : Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet. Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü. Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal. Gölge oyununda Karagözcünün perdeye yansıttığı görsel malzeme. Manzara. Sayı doğrusu üzerinde bir sayıya karşı gelen nokta.

 

İzlenim : Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, imaj. Uyaranların, duyu organları ve ilişkili sinirler üzerindeki etkileri veya belirli bir durumun kişi üzerindeki çözümlenmemiş bütün etkisi, intiba.

Üşüşmek : Her yandan çokça bir araya gelmek, toplanmak, birikmek, üşmek.

Kavrama : Kavramak işi, anlama, anlamaklık, algılama. Küçük orak. İki dikme arasındaki sağlamlığı ve dayanıklılığı artırmak için kullanılan yatay ahşap parça. Otomobilde motor ile vites kutusunu birbirine bağlayıp ayırma, motordan gelen hareketi sarsıntısız olarak öteki aktarma ögelerine iletme.

Diğer dillerde Karıncakuşugiller anlamı nedir?

İngilizce'de Karıncakuşugiller ne demek ? : antbirds