Kelep nedir, Kelep ne demek

Yerel Türkçe anlamı:

Lahana.

İplik yumağı.

Yün çilesi.

Dizi, inci dizisi.

Yanyana.

Kelep

Boyunduruk : Öküzleri keleple.

İp çilesi

Bürümcük çilesi.

Demet, bağlam : On kelep çalı kırdım.

Sürülmeden bırakılmış tarla.

İplik çilesi.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

[gelep, keleb]: İp çilesi. (İnhisar -Bilecik; Dereyalak, İnönü -Eskişehir; Ebilhindi -Erzurum; *Bor -Niğde; Karacaviran *Seydişehir -Konya) [gelep] : (Çaltı *Gelendost, Gönen -Isparta; Yenikent *Aksaray -Niğde) [keleb] : (Gölbaşı *Çankaya -Ankara)

Diğer sözlük anlamları:

Bükülmüş iplik kangalı, çile

Kelep anlamı, kısaca tanımı:

Kelepçe : Tutukluların kaçmasını önlemek için bileklerine takılan, bir zincirle tutturulmuş demir halka. Kablo, boru vb. şeyleri bir yere bağlı tutmak için kullanılan halka veya kelebek.

Kelepçe vurmak : Bileklere demir halka geçirmek.

Kelepçeleme : Kelepçelemek işi.

Kelepçelemek : Kelepçe takmak.

Kelepçelenme : Kelepçelenmek işi.

Kelepçeli : Bileklerine kelepçe takılmış olan. Kelepçesi olan. Kelepçe takılı olarak.

Kelepçeye vurmak : Kelepçe vurmak.

Kelepir : Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan şey, okazyon.

Kelepir yakalamak : Bir şeyi çok ucuza almak.

 

Kelepirci : Her şeyi kelepir olarak ele geçirmek isteyen kimse.

Kelepircilik : Kelepircinin yaptığı iş.

Kelepire konmak : Kelepir yakalamak.

Kelepleme : Keleplemek işi.

Kelepser : Atın başvurmasını engelleyen kayış.

Boru kelepçesi : Boruyu duvara tespit etmekte kullanılan gereç.

Hırsız kelepçe : Ana su borusuna kaçak su alabilmek amacıyla bağlanan boru parçası.

İskele kelepçesi : İnşaatın dış yüzeyine kurulan iskeleyi birbirine bağlamaya yarayan bağlantı parçaları.

Büyük : Niceliği çok olan. Üstün niteliği olan. Büyük abdest. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı. Önemli.

İplik : Fasulye, bakla vb. sebzelerin veya bazı meyvelerin lifi. Bu liflerin birlikte bükülmüş ve çekilmiş durumu. Pamuk, keten, yün, ipek, naylon vb. dokuma maddelerinin uzun, ince liflerinden her biri.

Çile : Yay kirişi. İpek, yün, pamuk vb. her türlü iplik demeti. Dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zahmetli ve perhizli dönem. Zahmet, sıkıntı.

Bağlam : Bent. Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütünü, kontekst. Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı, kontekst. Deste.

Demet : Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam. Bitki veya çiçek destesi. Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu. Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu. Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon.

 

Kelep kelep : (İplik, kumaş gibi şeyler için) halka halka

Kelep olmak : Yılan kıvrılmak, çöreklenmek.

Kelepce : İpliği çile yapmaya yarayan ağaç Çoban köpeğinin boynuna takılan mahmuzlu demir halka.

Kelepcek : İpliği çile yapmaya yarayan ağaç

Kelepcelemek : İpliği iğden çözmek. Sıçrayarak, atlaya atlaya uzun adımlarla yürümek.

Kelepçe vurmak : bileklere demir halka geçirmek.

Kelepçeg : < Far. kelebçe: Tutukluların bileklerine takılan demir halka

Kelepçelenmek : Kelepçeleme işi yapılmak.

Kelepçeletme : Kelepçeletmek işi.

Kelepçeletmek : Kelepçeleme işini yaptırmak.

Kelep ile ilgili Cümleler

  • Polis Tom'u kelepçeledi ve ona haklarını okudu.
  • Tom, Mary'nin onu kelepçeli görmesini istemedi.
  • Polis, Tom'un kelepçesinin kilidini açtı.
  • Onlar Tom'u kelepçelemeye çalıştı.
  • Ali turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.
  • Biraz heyecan arıyordum bu yüzden kelepçeleri getirmeye karar verdim.
  • Polis, şüpheliyi kelepçeledi.

Diğer dillerde Kelep anlamı nedir?

Rusça'da Kelep : n. бобина (F)