Koyu nedir, Koyu ne demek

Koyu; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Koyu" ile ilgili cümleler

  • "Oturduğu yerden Boğaziçi'nin koyu mavi gecesinde bir balıkçı kayığı kayıp gidiyordu." - H. E. Adıvar
  • "Koyu pekmez. Koyu süt."
  • "Koyu bir sohbet."
  • "Daha eski zamanda koyu bir Türkçe taraftarıymış." - A. Ş. Hisar

Yerel Türkçe anlamı:

Katı.

İngilizce'de Koyu ne demek? Koyu ingilizcesi nedir?:

bold

Fransızca'da Koyu ne demek?:

épais, sse

Koyu kısaca anlamı, tanımı:

Koyu gri : Siyaha yakın gri, grinin bir veya birkaç ton koyusu. Bu renkte olan.

Koyu kahverengi : Bu renkte olan. Karaya yakın kahverengi, kahverenginin bir veya birkaç ton koyusu.

Koyu kır : Kırlaşmanın ilk devresinde meydana gelen koyu renkli at donu. Bu renkte olan (at).

Koyu kırmızı : Bu renkte olan. Bordoya yakın kırmızı, kırmızının bir veya birkaç ton koyusu.

Koyu koyu : Uzun uzun, derinden derine. İyice koyu (renk).

Koyu lacivert : Bu renkte olan. Siyaha yakın lacivert, laciverdin bir veya birkaç ton koyusu.

Koyu mavi : Mavinin bir veya birkaç ton koyusu. Bu renkte olan.

 

Koyu pembe : Pembenin bir veya birkaç ton koyusu. Bu renkte olan.

Koyu sarı : Sarının bir veya birkaç ton koyusu. Bu renkte olan.

Koyu yeşil : Karaya yakın yeşil, yeşilin bir veya birkaç ton koyusu. Bu renkte olan.

Koyu koyu düşünmek : Uzun uzun veya derin derin düşünmek.

Koyulaşma : Koyulaşmak işi.

Koyulaşmak : Derinleşmek, hararetlenmek, aşırı duruma gelmek. Koyu duruma gelmek.

Koyulaştırma : Koyulaştırmak işi. İyi bir görüntü veremeyecek kadar zayıf olan bir film parçasının kimyasal işlemlerle güçlendirilmesi işi.

Koyulhisar : Sivas iline bağlı ilçelerden biri.

Koyulma : Koyulmak işi.

Koyulmak : Koyma işine konu olmak. Koyulaşmak. Girişmek, başlamak, teşebbüs etmek.

Koyultma : Koyultmak işi.

Koyultmak : Koyu duruma getirmek. Bir konuşmayı tat alınır biçimde uzatmak.

Koyuluk : Koyu olma durumu.

Koyun : Koruyucu, şefkatli çevre. Verilen buyruklara uyan, kendi kişiliğini gösteremeyen kimse. Kollar arası, kucak. Göğüsle giysi arası. Geviş getirenlerden, eti, sütü, yapağısı ve derisi için yetiştirilen evcil hayvan (Ovis aries).

Koyun bakışlı : Bön bön bakan, budala, şaşkın.

Koyun baklası : Termiye.

Koyun can derdinde kasap yağ derdinde : Keçiye can kaygısı, kasaba et (veya yağ) kaygısı.

Koyun dede : Alık, aptal.

Koyun eti : Koyunun kesilip parçalanmış eti.

Koyun gibi : Karar ve davranışlarında başkasına bağımlı olan, başkasına uyan. budala, şaşkın.

Koyun kaval dinler gibi dinlemek : Hiçbir şey anlamadan dinlemek.

Koyun koyuna : Birbirine sarılmış bir durumda.

Koyun mantarı : Bir tür mantar, koyungöbeği.

Koyun otu : Kızılyaprak.

Koyuncu : Koyun besleyen veya alıp satan kimse.

 

Koyunculuk : Koyuncunun yaptığı iş.

Koyungöbeği : Koyun mantarı.

Koyungözü : Birleşikgillerden, beyaz ve iri bir tür papatya (Matricaria parthenium).

Koyuntu : Sıkıntı, üzüntü, keder. Sopa, baston koymaya yarayan yer.

Koyunun bulunmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler : "istenilen nitelikteki şey bulunamadığında onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur" anlamında kullanılan bir söz.

Koyunyünü : Bir sünger türü.

Koyut : Ön doğru.

Koyuverme : Koyuvermek işi, koyverme.

Koyuvermek : Oluruna bırakmak. Bir yere bırakmak, koymak. Salmak, serbest bırakmak.

Ak koyun kara koyun geçit başında belli olur : "kimin ne olduğu deney veya sınav sonunda anlaşılır" anlamında kullanılan bir söz.

Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır : "bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar" anlamında kullanılan bir söz.

Ak koyunun kara kuzusu da olur : "iyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Asya koyunu : Bozkır koyunu.

Bir koyundan iki post çıkarmak : Olması gerekenden daha fazla elde etmek.

Bozkır koyunu : Çift parmaklılar takımının boynuzlugiller familyasından, Tibet'ten Asya'ya yayılmış bir tür memeli, Asya koyunu (Ovis vignei).

Buğday ile koyun geri yanı oyun : "çiftçi için koyun ve buğdaydan değerli bir şey yoktur" anlamında kullanılan bir söz.

Çift ile koyun gerisi oyun : "en zor çiftçilik, tarla sürülerek ve koyun beslenerek yapılmış olan çiftçiliktir, diğer işler eğlence gibidir" anlamında kullanılan bir söz.

Çobana verme kızı ya koyun güttürür ya kuzu : "nazik bir işi, o işin inceliğini anlamayan bir kimseye yaptırma" anlamında kullanılan bir söz.

Erkek koyun kasap dükkanına yaraşır : "miskin erkek, yaşamaya layık değildir" anlamında kullanılan bir söz.

Her koyun kendi bacağından asılır : "herkes kendi davranışlarından sorumludur, herkes hatasının cezasını kendisi çeker" anlamında kullanılan bir söz.

Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz : "herkes aynı şeyi bilse ve yapabilseydi, geri kalan işleri yapacak kimse bulunamazdı" anlamında kullanılan bir söz.

İşine koyulmak : İşini yapmayı sürdürmek.

Kanun koyucu : Yasa koyucu.

Kapıp koyuvermek : Bırakmak, vazgeçmek. kendini salmak, bırakmak.

Kendini koyuvermek : Kendine özen göstermemek, kötümser olmak.

Kıvırcık koyun : Kıvırcık.

Kurbanlık koyun gibi : Başına geleceklerden habersiz olan.

Kurtla koyun kılıçla oyun olmaz : "saldırıcı ile güçsüzün yan yana bulunduğu yerde tehlike vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Makaraları koyuvermek : Kendini tutamayarak kahkahayla gülmeye başlamak.

Merinos koyunu : Merinos.

Sen ağa ben ağa koyunları kim sağa : İşten kaçanlara söylenen bir söz.

Su koyuvermek : Sözünde durmamak, cıvıtmak. vazgeçmek. sebze ve et pişerken suyunu salıvermek. beklenen görevi yapmamak.

Tefe koyup çalmak : Tefe koymak.

Yaban koyunu : Boynuzlugillerden, Kuzeydoğu Asya, Avrupa ve Anadolu'da yaşayan, büyük boynuzları olan bir tür koyun, argali, muflon (Ovis ammon).

Yasa koyucu : Yasa yapma veya koyma yetkisi olan, kanun koyucu, vazııkanun.

Yola koyulmak : Yola düzülmek.

Yoğun : Dolu, sıkı, sıkışık, çok, konsantre. Etkisi güçlü olan, ağır (koku vb.). Artmış, çoğalmış bir durumda olan. Koyu, kalın. Şişman, iri, tombul. Kaba, kalın, iri (elek, iğne). Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif.

Dolay : Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, civar.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Belirgin : Açık bir biçimde. Belirmiş durumda olan, göze çarpan, besbelli, açık, bariz, sarih.

Karakter : Basımda harf türü. Bireyin kendi kendine egemen olmasını, kendi kendisiyle uyum içinde bulunmasını, düşünüş ve hareketlerinde tutarlı, sağlam kalabilmesini sağlayan özellikler bütünü. Bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen, üstün ana özellik, öz yapı, ıra, seciye. Bir eserde duygu, tutku ve düşünce yönlerinden ele alınan kimse. Bir kimsenin veya bir insan grubunun tutumu, duygulanma ve davranış biçimi. Ayırt edici nitelik.

Biçim : Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Tarz. Biçme işi. Herhangi bir şeyin benzeri. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil.

Düşünce : Niyet, tasarı. Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea. Tasa, kaygı, sıkıntı. Dış dünyanın insan zihnine yansıması. İlke, yönetici sav.

Aşırı : Gereğinden fazla olarak, çokça. Ötede, ötesinde. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit, ekstrem. Gereğinden fazla, çok. Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın.

Derin : Yüzeyden içeri inen. Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan. Uzun süren. Dip. Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan. Yoğun. İçten gelen. Ayrıntılı.

Hararetli : Coşkun, ateşli, canlı. Isısı, sıcaklığı fazla olan.

Koyu açınık : Ağır açınıklardan u açınığı.

Koyu piton : Pullu sürüngenler (Squamata) takımının, pitongiller (Pythonidae) familyasından, 10 m kadar uzunlukta bir tür. (Python bivittatus): Pullu-sürüngenler (Squamata) takımının pitongiller (Pythonidae) familyasından bir sürüngen türü. Uzunluğu 10 m. Cavada yaşar.

Koyu renkli idrar hastalığı : Akçaağaç şuruplu idrar hastalığı.

Koyu tutkal : Eritici-inceltici sıvı oranı düşük olan tutkal eriyiği.

Koyuk : Etkili, dokunaklı, acıklı, içli (ses, şarkı vb.). Dağın ve kayanın kuytu yeri. Boşluk, kovuk. Hazin, müessir, dokunaklı

Koyuk koyuk : Yanık yanık, içli içli.

Koyulabilme : Koyulabilmek işi.

Koyulabilmek : Koyulma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Koyulaşım :

Koyulaştırabilme : Koyulaştırabilmek işi.

Koyu ile ilgili Cümleler

  • Çin burçlarına göre, 2015 Koyun Yılı ve gelecek yıl Maymun Yılı olacak.
  • Koyu bulutlar yağmurun belirtisidir.
  • Kahvemi koyu ve sert severim.
  • En son ne zaman bir koyun kestin?
  • Koyu kırmızıyı daha çok severim.
  • Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
  • Dondurma eriyecek bu yüzden onu buzdolabına koyun.
  • Koyu bulutlar yağmura işaret eder.
  • Koyu gözleri severim.
  • Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.
  • Bazı çiftçiler koyunlarını vahşi köpeklerden korumak için eşekleri kullanıyorlar.
  • Koyu kahve onu bütün gece uyanık tuttu.
  • Ben bir koyun gibi meleyemem. Ben bir çoban köpeğiyim.
  • Koyu, kremalı mantar çorbası severim.

Diğer dillerde Koyu anlamı nedir?

İngilizce'de Koyu ne demek? : adj. solid, dark, pea soupy, deep, thick, dense, intense, saturated, sad, black, crusted, darkish, dyed in the wool, sable, somber, sombre, stiff, strong, tenebrous

n. village, country, kampong, settlement

Fransızca'da Koyu : foncé/e, sombre, concret/ète, épais/se

Almanca'da Koyu : adj. dick, orthodox, sämig, satt, stark, tief, zäh

Rusça'da Koyu : adj. густой, темный, крепкий, настоящий

adv. темно