Paça nedir, Paça ne demek

Paça; kökeni farsça dilinden gelmektedir.

Yerel Türkçe anlamı:

Düğünün ertesi günü yapılmış olan eğlenti.

İki ayak arası : Paçası ayrık.

Avuç, avuç dolusu : Paça paça şeker yediler.

Eskiden giyilen işlemeli don.

Hayvanların ayak bileklerine takılan, kıldan ya da demirden yapılmış köstek.

Hayvanın baş etlerinden yapılmış olan yemek.

Avuç.

Üçetek elbise giyen köy kadınlarının donlarına dizden aşağı eklenen mavi ve beyaz yollu dokuma.

Duvar içindeki kapaksız dolap.

Ayak bileği.

Tütünün çiçekli uç kısmı

Gümeç.

Güreş terimi olarak anlamı:

Güreş donunun baldıra gelen ve paça bağı ile büzülen en alt ucu.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Şalvar. (Kurukavuk, Taflan -Samsun)

Don. (Kurukavuk, Taflan -Samsun)

Diğer sözlük anlamları:

Parça.

Paça anlamı, tanımı:

Paçaları sıvamak : Kolları sıvamak.

Paçalarından akmak : Pislik ve kir çok olmak.

Paçalarından kibarlık akmak : Üstünden kibarlık akmak.

Paçasından tutup atmak : Hakaretle kovmak.

Paçası tutuşmak : Telaşlanmak.

Paçasını çekecek hali olmamak : Güçsüz, beceriksiz olmak.

Paçayı kaptırmak : Yakalanmak, ele geçirilmek. karıştığı ancak sonradan ayrılmak istediği bir işten kendini kurtaramamak. dilediği gibi davranamamak.

 

Paçayı kurtarmak : Kendini bir dertten, tehlikeden veya zor durumdan kurtarmak.

Paça günü : Paça çorbası ziyafeti çekilen düğünden sonraki gün.

Paça kasnak : Yağlı güreşte, güreşçinin bir elini rakibinin paçasından, öteki elini de apış arasından geçirerek kispetin belinden kavrayıp karşısındakini yenmek için sırtüstü çevirmesi biçiminde uygulanan bir oyun.

Paçası düşük : Giyimine dikkat etmeyen, pasaklı (kimse).

Bol paça : Geniş paça. Dökük, saçık, şapşal (kimse).

Boru paça : Genişliği diz bölümüyle aynı olan pantolon paçası.

Çalapaça : Zorla yürüterek, sürükleye sürükleye.

Dar paça : Eni normal ölçüden daha dar olan pantolon veya şalvar paçası.

Duble paça : Kumaşın dışa katlanarak dikilmesiyle oluşturulan paça türü.

Düz paça : Kumaşın içe katlanarak dikilmesiyle oluşturulan paça türü.

Geniş paça : Pantolonların normal ölçüyü aşan genişlikteki paçası, bol paça.

İspanyol paça : Dizden itibaren genişleyen pantolon paçası.

Yaka paça : Zorla, isteği dışında.

Paçacı : Kasaplık hayvanların ayaklarını satan kimse. Paça, işkembe pişirilen dükkân.

Paçacılık : Paçacının işi veya mesleği.

Paçal : Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı. Çeşitli şeylerin karışımı.

Paçalı : Herhangi bir biçimde paçası olan. Tüyleri ayaklarına kadar uzanan (kuş veya kümes hayvanı).

Paçalık : Otomobilde tekerleğin taş, çamur atmasını önleyen ve tekerlek arkalarına takılan lastik veya plastikten yapılmış araç. Pantolon, şalvar veya uzun külot paçasının ayak bileğini saran bölümü. Paça çorbası yapmak için ayrılmış. Gelinin paça günü giydiği giysi.

 

Paçarız : Çapraz.

Paçasız : Paçası olmayan. İçinde paça bulunmayan.

Paçavra : Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput. Değersiz ve iğrenç şey veya kimse.

Paçavra gibi : Değersiz (kimse veya şey).

Paçavra hastalığı : Grip.

Paçavracı : Paçavra toplayıp satan kimse.

Paçavracılık : Paçavracının işi işi.

Paçavralaşma : Paçavralaşmak işi.

Paçavralaşmak : Paçavra durumuna girmek.

Paçavrasını çıkarmak : Paçavraya çevirmek.

Paçavraya çevirmek : Çok hırpalamak, dağınık, bozuk veya berbat bir duruma getirmek.

Çayı görmeden paçaları sıvamak : Dereyi görmeden paçaları sıvamak.

Dereyi görmeden paçaları sıvamak : Gerektiğinden çok önce veya henüz ortada hiçbir şey yokken hazırlanmaya kalkışmak.

Duble paçalı : Paçası duble paça biçiminde olan.

Düz paçalı : Paçası düz paça biçiminde olan.

Yaka bir tarafta paça bir tarafta : Kılığı kıyafeti dağınık bir durumda.

Yaka paça etmek : Hiçbir itiraz dinlemeden ve zorla, apar topar götürmek.

Pantolon : Belden başlayan ve genellikle paçaları ayak bileklerine kadar inen giyecek.

Şalvar : Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü.

Giyecek : Giysi.

Bacak : Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü. Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ. Bazı şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri, ayak. İskambil kâğıtlarında genç erkek resimli kâğıt, oğlan, vale.

Bölüm : Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Çağ, devir. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik.

Kasaplık : Kasap olma durumu, etçilik. Kan dökücülük, hunharlık. Kesilmek üzere kesimevine gönderilen (hayvan). Kasabın yaptığı iş, etçilik.

Hayvan : At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse).

Bu : Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz. En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz.

Çorba : İçinden çıkılmaz durum. Sebze, tahıl, et vb. ile hazırlanan sıcak, sulu içecek.

Paça bağı : Güreşçilerin ayak bileklerine bağlanan renkli bez parçası. Güreş donunun paçasını büzmek, dona parmağın girmesine engel olmak için kullanılan ip ya da sırım.

Paça çömleği : Büyük, sırlı çömlek.

Paça kapma : Yağlı güreşte, dalış yaparak paça ile baldır arasından parmakları içeri geçirme.

Paça ucu : Güreş donu paçasının en son bölümü.

Paçacılar : Uşak ilinde, merkez ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Paçadan : Paçaları ayak bileklerine kadar ulaşan kadın donu. (Dereköy *Uluborlu -Isparta)

Paçagerme : Tek ya da iki bacak gerilerek yürüme, aksama: Paçagerme yürüyor. İki bacak arası açık olma durumu: Çocuğu paçagerme etme.

Paçaklı : Üstüne başına bakmayan, pasaklı.

Paçal numune : Herhangi bir partiden alınan değişik örneklerin birleştirilip karıştırılmasıyla elde edilen ürün miktarı.

Paçal yapmak : Değişik türden şeyleri karıştırmak. Ev eşyasını bir araya toplayıp üst üste yığmak.

Paça ile ilgili Cümleler

  • Tom, paçaları ıslanmasın diye onları sıvadı.
  • Sen paçayı kurtardın.
  • Ali silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.
  • Ali bir ceza ile paçayı kurtardı.
  • Büyükannem bir elbiseyi paçavra olana kadar giyer.
  • Ali paçalı don giyiyor.
  • Dereyi görmeden paçayı sıvama.
  • Paçasını zor kurtardı.

Diğer dillerde Paça anlamı nedir?

İngilizce'de Paça ne demek? : [paca] n. nocturnal burrowing rodent with a large head and brown fur with white spots found in Central and South America (similar to the agouti)

n. paca, large edible rodent of South and Central America (Zoology)

n. placate, appease, calm, pacify

Fransızca'da Paça : partie inférieure de la jambe, pieds de mouton, de veau ou de bìuf; jambes ou bas de pantalon

Almanca'da Paça : n. Hachse

Rusça'da Paça : n. штанина (F)