Sağmak nedir, Sağmak ne demek

  • Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak.
  • Yumak durumundaki bir şeyi çözüp açmak.
  • Kovandaki balı peteklerden almak.
  • Aldatarak parasını çekmek

"Sağmak" ile ilgili cümle

  • "İpek kozalarını sağmak."
  • "Gözümüzün önünde keçilerden sağdıkları köpüklü sütlerimizi yarıda bırakıp kalktık." - A. Gündüz

Yerel Türkçe anlamı:

Sıyırmak: Şu bağırsağı sağ da pisliğini dök.

Taşı havaya dikine fırlatıp atmak.

Makara ya da yumaktaki iplik ve iplerin bir ucundan tutarak bunların bir bülümünü ya da hepsini boşaltmak, çözmek

Petekten bal almak

Bir yere çakılı çiviler yerinden oynamak.

Hastalık ya da yara iyileşmek.

Yıldız kaymak.

Akmak, kaymak, aşağıya doğru hızla inmek

1.bk. sağılmak. 2.Bir şeyi kucaklayarak yukarı çıkarmak. 3.Bir şeyi atmak, fırlatmak: Elindekini bana sağ.

Sağmak anlamı, tanımı:

Keçisağan : Çobanaldatan.

Sağma : Sağmak işi.

Bal sağmak : Kovandan bal ürünü almak.

Sagu sağmak : Ağıt yakmak.

Süt ineği gibi sağmak : Birinden kendi çıkarı için daima aşırı ölçülerde yarar sağlamak için uğraşmak.

Meme : Bazı araçların meme başına benzeyen bölümü. Vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş küçük çıkıntı. Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik. Ateşli silahların veya bazı patlayıcıların ateşlendiği çıkıntı. Gemi çıpasında kolların birleştiği şişkin yer.

 

Parmak : Arşının yirmi dörtte biri. İnç. İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri. Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan. Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri. Bir işe karışmış olma ilgisi. Eni bu organ kadar olan.

Akıtmak : Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.

Kovan : Fişeğin kapsül, barut ve kurşun taşıyan yuva bölümü, kapçık. Çoğunlukla toprak veya tahtadan yapılmış olan arı barınağı. Yayık.

Petek : Bu yuvacıklar topluluğunun bal olmayanı. Minarelerde külah ile şerefe arasındaki bölüm. Arıların yumurtalarını bırakmak ve bal depo etmek için yaptığı, düzgün altıgen ağızlı bal mumu yuvacıklar topluluğu. Arı kovanı. Isıtma tesisatında ısı dağıtımını, içinden sıcak su geçerek sağlayan dilim, radyatör. Balçıktan yapılmış olan ve dikine duran sandık biçimindeki tahıl ambarı.

Yumak : Yuvarlak biçimde sarılmış iplik, yün vb. şey. Yuvarlak biçimde sarılmış olan. Yıkamak.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır.

Almak : Yolmak, koparmak. Birlikte götürmek. Yer değiştirmek. Gidermek, yok etmek. Kabul etmek. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Kısaltmak, eksiltmek. Satın almak. Kazanmak, elde etmek. Erkek, kadınla evlenmek. Çalmak. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Görevden, işten çekmek. Bürümek, sarmak, kaplamak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. İçecek veya sigara içmek. Soldurmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. İçeri sızmak, içine çekmek. Başlamak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Yutmak, kullanmak. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. Tat veya koku duymak. Göreve, işe başlatmak. İçine sığmak. Ele geçirmek, fethetmek. İçeri girmesini sağlamak. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kazanç sağlamak. Sürükleyip götürmek. Örtmek, koymak. Temizlemek.

 

Çekmek : İçine almak, emmek. Boya, badana vb. sürmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak. Germek. Asmak. Hoşa gitmek, sarmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Herhangi bir engel kurmak. Daralıp kısalmak. Herhangi bir anlama almak. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Taşıma gücü olmak. Bir yerden başka bir yere taşımak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. Döşemek. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Yol, ay sürmek. Öğütmek. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Örtmek, giymek. Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek. Yürütmek, sürmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. İçki içmek. Tartıda ağırlığı olmak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Kaçan ilmeği örmek. Aynısını yazmak veya çizmek. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. İmbik yardımı ile elde etmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Çizgi durumunda uzatmak. Atmak, vurmak. Yollamak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek.

Sağmak ile ilgili Cümleler

  • Bazı süt çiftçilerinin hayatı inekleri sağmak için robotlar tanıtıldığından beri çok daha kolay olmuştur.
  • Onun işi inekleri sağmak.

Diğer dillerde Sağmak anlamı nedir?

İngilizce'de Sağmak ne demek? : to milk; to run off, to unreel, to wind off

Fransızca'da Sağmak : traire

Almanca'da Sağmak : v. abspulen, melken

Rusça'da Sağmak : v. доить, разматывать, обирать