Stops türkçesi Stops nedir

Stops ile ilgili cümleler

English: Anyway, if it just stops raining, then we might be able to go out.
Turkish: Her halükârda, sadece yağmur durursa, sonra dışarı çıkabiliriz.

English: At any rate I will go out when it stops raining.
Turkish: Ne olursa olsun yağmur durduğunda dışarı gideceğim.

English: He never stops to think.
Turkish: O, asla düşünmekten vazgeçmez.

English: How many bus stops are there between here and where you get off?
Turkish: Burayla indiğin yer arasında kaç tane otobüs durağı var?

English: Ali plans to stay here until it stops raining.
Turkish: Ali yağmur duruncaya kadar burada kalmayı planlıyor.

Stops ingilizcede ne demek, Stops nerede nasıl kullanılır?

All stops bus : Yerel otobüs. Tüm duraklarda duran otobüs. Tüm otobüs duraklarında duran otobüs.

Tab stops to be cleared : Silinecek sekme durakları.

Clear tab stops : Sekme duraklarını kaldır.

Default tab stops : Varsayılan sekme durakları.

Pull out all the stops : Göbeği çatlamak. Elinden geleni yapmak. Tüm olanaklarını seferber etmek. Elinden gelen her şeyi yapmak. Tüm olanakları kullanmak. Tüm şartları zorlamak. Var gücüyle çalışmak.

 

Tabstops : Sekmedurağı.

Unstops : Tıkaç veya kapağını çıkarmak. Tıpasını çıkarmak. Açmak (tıkanmış yeri). Açmak. Tıkanmış yeri açmak.

Tab stops : Sekme durakları.

Estops : Hakkı durdurmak. Menetmek. Kendi eliyle hakkını durdurma. Durdurmak. Engel olmak. Men etmek. Önlemek. Mani olmak.

Stop a bullet : Kurşun yemek. Vurulmak.

İngilizce Stops Türkçe anlamı, Stops eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Stops ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Amputate : Organını almak. Budamak. Bir kılganı kesmek. Kesmek (ağaç veya organ vb). (organ veya ağaç) kesmek. Kesmek (bir uzvu). Kesmek (ağaç, organ).

Abating : Yatıştırma. Hafifleme. Azaltma. Yatıştırmak. (bir haberin veya yayının) çıkmasını yasaklamak (hukuk terimi). Azalmak. Dindirme. Azaltmak. Azalma.

Blows : Büyütmek. Dalgalandırmak. Patlamak. Tomurcuk açmak. Dalgalanmak. Patlatmak. Nefes vermek. Blow (üflemek). Filizlenmek. Şişirmek.

Dismissing : Açığa çıkarmak. Görevden almak. Salıvermek. Azletmek. Affetmek. İşten atmak. Kovmak. İhraç etmek.

Back away : Geriye çekilmek. Ödün vermek. Geri çekilmek. Çekilmek.

Deforce : Hukuksuz işgal etmek. Bir başkasının arsasına tecavüz etmek. Gasp etmek. Kanuna karşı gelmek. Görevli memura karşı gelmek. Zorla alıkoymak. Bir başkasının malını kanunsuz yollarla zaptetmek. Bir başkasının arazisine el koymak.

Bequeaths : Vasiyet. Miras bırakmak. Vasiyet etmek. Vasiyetle bırakmak. Miras olarak bırakmak.

Call off : Sınırlamak. Sona erdirmek. Yasaklamak. Yüksek sesle okumak. Listeden yüksek sesle okumak. Feshetmek. İptal etmek. Uzak tutmak.

 

Bung : Dövmek. Ağzını tıpa ile kapamak. Tıkaç. Hırpalamak. Fırlatmak. Savurmak. Tıpalamak. Tıpa. Fıçı tapası. Tapa.

Confining : Sınırlamak. Kısıtlayan. Tutmak. Hapsetmek. Hapsedilme. Loğusa olmak. Hapsetme.

Stops synonyms : boodle, boffs, abduct, come to, chuck, allows, allowing, be, abridge, abolishes, aborting, get rid of, back off, be out of, alleviate, come to a stop, stipples, stipple, abridges, discontinues, arrest, assuaging, abdicated, cards, drive away, delay, bequeath, coop, card game, abandons, call a halt to, abridging, point.