Subordinate clause türkçesi Subordinate clause nedir

  • Yan cümle.
  • Bağımlı tümcecik.
  • Gramer alanında kullanılır.
  • Yantümce.
  • Yancümle.
  • Birleşik cümlede asıl cümleyle anlam bakımından ilgili olan, ana cümlenin verdiği kavramı bir şarta, bir sebebe bir dileğe, bir açıklamaya bağlamak suretiyle onu çeşitli yönlerden tamamlayan ve kuruluşu bir cümle değerinde olup yargı taşıyan cümle. yan cümlenin bağlaçlı yan cümle (ki’ li), dilekli yan cümle (-sa’lı), şartlı yan cümle (-sa’ lı, -mışsa’ lı), sorulu yan cümle (-mı’lı) gibi çeşitli türleri vardır: karşıtı temel cümle’dir: zelzeleden değil, bu sakin ve gülümseyen yüzden bu sükunet ve kayıtsızlıktan, insanoğlunun yeryüzündeki bu korkunç yalnızlığından korkarak odadan fırladım (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: erzurumlu hamdi, s. 139). zaten gece oldu mu, onun yorulduğu zaman istediği yerde yatabilmesi için selamlıktaki sofadan bizim odamıza kadar, koca evin her tarafına battaniyeler, yastıklar konulurdu (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: evin sahibi, s. 158). eğer sırf zevkim için bestelediğim üç beş küçük parçanın eş dost meclislerinde çalınıp söylenmesi bana böyle bir iddia yüklenmesine yeterse, hatıra defteri tutanlara romancı, sigara paketinin arkasını karalayaanlara karikatürist, pazar günü üç beş kilometre yürüyenlere de sporcu demek gerekirdi (t. buğra, göst. e., s.39). bir an mümtaz’a öyle geldi ki tevfik bey’in sesi, emin dede’nin ney’i ile girdiği yarışta bu ilk rüzgardan birini tutuyordu (a. h. tanpınar, huzur, s. 244). kavgaları yazılsa, koca bir kitap tutar, oğlan sanki ikinci bir karakol, ikinci bir adliye olmak iddiasındadır (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur: karaoğlan, s.44). tam şu yalının üstüne düşse, daha güzel görünecekken görürdük ki onun ortasından keser de bir bölümünü ışıkta, bir bölümünü gölgede bırakırdı (a. ş. hisar, boğaziçi mehtapları, s. 125). kendimi dinlesem, vaktiyle önlerinden geçmiş olduğum yabancı evlerden içimde kalmış böyle bir sesler duyarım ki bende o uzak zamanları yeşerten tohumlar gibidir (a. ş. hisar, göst. e., s. 44). eylül ortası dedi mi, buğday yüklü kağnılar oranın gölgesiz genişliğinde onun zahiri tasvirleri için türkü söyler (t. buğra, dönemeçte s. 58). akşamdan beri yağan kar dinmişse, yatağını tekrar karyolasına taşımayı düşünerek doğrulmak istiyordu (p. safa, biz insanlar, s. 61). her ümitsiz insan gibi kendinden degil, dışarıdan hayatın sırasız, tertipsiz, tesadüfi vakalarından, bir tesadüften veya bir talihten imdat bekledi (p. safa, şimşek, s. 119). ayak sesi o kadar yaklaşmıştı ki, büyük bir telaş içinde pervin yatağa oturdu (p. safa, göst.e., s. 113). evvelce duyduklarıma fazla bir şey ilave etse, ona hakikatin hududunu hatırlatamayacak mıydım? (a. ş. hisar, fahim bey ve biz, s. 138) vb.
 

Subordinate clause ile ilgili cümleler

English: According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
Turkish: Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.

 

Subordinate clause ingilizcede ne demek, Subordinate clause nerede nasıl kullanılır?

Subordinate : İkinci dereceye koymak. Tabi etmek. Madun. Alt. İkinci plana almak. Desteklemek. Tabi kılmak. Tali bir hale koymak. Bağlamak. Başkasının emrinde olan kimse.

Clause : Koşul. Madde. Antlaşma. Tümce. Bent. Cümlecik. Fıkra. Şart. Cümle.

Subordinate mineral : Uydu mineral.

Subordinate reference : Yardımcı başvuru.

Subordinated : Madun. Emrine vermek. Bağlamak. Desteklemek. Bağlı. Tabi.

Subordinated loan : Sermaye benzeri kredi. Tali kredi. İkinci kredi.

İngilizce Subordinate clause Türkçe anlamı, Subordinate clause eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Subordinate clause ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Active verb : Etken fiil. Öznesi belli olan, öznesiyle kesin ilişkisi bulunan ve herhangi bir çatı eki almamış olan fiil: o hızlı yürüdü, ben kaçtım. (p. safa. şimşek, s. 23). büyük babam esrarlı şeyleri çok severdi (p. safa, göst. y.). asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan insanlar, kol kola oynadılar. doğan hürriyet güneşini alkışladılar (ö. seyfettin. harem, eshab-ı kehfimiz, s. 12). tanyeri nerdeyse ağaracaktı. dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyordu. (t. buğra, dönemeçte, s. 5). durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır. (t. fikret) vb. karşıtı edilgen fiil’dir. bk. etken çatı. Etken eylem.

Accent of group : Kelime vurgusunun yerine iki veya daha çok kelimeden oluşan bir kelime grubunda, yoğunluğu kelime vurgusundan daha güçlü bir vurgunun yer alması: ‘pencere perdesi; ço’cuk arabası; ‘mor menekşe; ‘yarın geleceğim; ‘nasıl bir iş vb. Grup vurgusu.

Accidence : Yapım ve çekim sırasında kelime köklerinin farklı biçimlere girmesi şeklindeki kırılma olayı. büküm; arapça, almanca, ingilizce, rusça gibi sami, cermen ve islav dillerine özgü bir olaydır: ar. ketebe «yazdı» kökünün kütibe «yazıldı», yüktebü «yazılır», yüktebune «yazılırlar», litükteb «yazıl!»; katebu «mektuplaştı, yazıştı», katibun «yazan, katip», mektubun «yazılmış şey, mektup» mektebun «mektep okul» şekillerine girmesi; almanca sehen «görmek», sah «gördü», gesehen «görmüş, görülmüş»; ing. to write «yazmak» wrote «yazdı», written «yazmış, yazılmış» gibi. Büküm. Çekim. Sarf usul ve prensipleri. Bükün. Tasrif. Morfoloji. Yapıbilim.

Active voice : Aktif çatı. Düz çatı. Etken çatı. Aktif ses. Yüklemin belirttiği işin özne tarafından doğrudan doğruya yapıldığını gösteren eksiz fiil çatısı, yalın çatı: ak-, belir-, biç-, eski-, duy-, kurtul-, kısal-, sabahla- vb. fiiller özneleri ve çekimli durumları ile birer etken çatı oluştururlar: arka sokaktaki dere bu yıl hiç kurumadı, hep aktı. hava (özne) karardı ve akşam oldu. kayıkçılar, (özne) kayığı kıyıya çektiler. şiddetli rüzgar (özne) ağacın dallarını kırdı. ömrümüz boyunca emek sarfettiniz. bir aralık böyle uyurken müthiş bir gürültü ile uyandım (özne: ben, h.z. uşaklıgil, kırk yıl ı, s. 41). o (özne) hızlı yürüdü, ben (özne) kaçtım (p. safa, şimşek, s. 23). büyük bakan (özne) esrarlı şeyleri çok severdi (göst.e., s. 23) vb. karşıtı edilgen çatı’dır.

Actif : Etken fiil. Öznesi belli olan, öznesiyle kesin ilişkisi bulunan ve herhangi bir çatı eki almamış olan fiil: o hızlı yürüdü, ben kaçtım. (p. safa. şimşek, s. 23). büyük babam esrarlı şeyleri çok severdi (p. safa, göst. y.). asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan insanlar, kol kola oynadılar. doğan hürriyet güneşini alkışladılar (ö. seyfettin. harem, eshab-ı kehfimiz, s. 12). tanyeri nerdeyse ağaracaktı. dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyordu. (t. buğra, dönemeçte, s. 5). durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır. (t. fikret) vb. karşıtı edilgen fiil’dir. bk. etken çatı.

Consequent : Tabi. Sonucu olan. İzleyen. İstintaç. Birbirini izleyen. Bağlı. Tutarlı. Uyumlu. Netice.

Action verb : (gramer) eylem veya hareket belirten yüklemin merkezi olan kelime. Eylem fiili. Hareket veya eylem fiili. Kılış fiili. Cümlede yüklemin gösterdiği işin yapma niteliği taşıdığını, yapanın dışında bir nesneye yöneldiğini gösteren fiil: al-, bil-, getir-, derle-, düşün-, kaz-, yaz-, taşı- vb.

Subclauses : Yan tümce. Fıkra. Alt bent. Bent.

Accentuation : Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: ey türk gençliği/ birinci vazifen/ türk istiklalini/ türk cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegane temeli/ budur./ bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (m.k. atatürk, nutuk, s. 607). || dur yolcu/ bilmeden gelip bastığın || bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (n.h. onan, çakıl taşları, ant., s. 921) vb. Ahenk vurgusu. Vurgu. Oyun düzeninde tasarımın bir öğesi. bir uygulamada çeşitli yöntemlerle kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler vurgulanır. yönetmenin önemli işlerinden biri seyircinin en çok gözüne çarpması gereken şeyi seçmesidir. vurgu, gövde görünüşleri, değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar, yükseltiler vb. ile sağlanır. sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir durum içindeki anlamını doğru vererek söylemek için uygun sözcükleri yoğunlaştırmakta kullanılan ses vurgusu. Belirtme. Vurgulu okuma. Vurgu işaretleri koyma. Vurgulama. Önemle belirtme.

Ablaut : Ses değişimi. Ünlü atlaması. Ünlü almaşması. Eklerle genişletilen bir kelimedeki ünlülerin, ünlü uyumu kurallarına bağlı olarak kendilerini ilk hecedeki ünlüye göre ayarlayıp ince sıradan kalın, kalın sıradan ince sıraya yahut da düz ünlüden yuvarlak, yuvarlak ünlüden düz ünlüye geçmeleri olayı: karşılaştırılmalıydı, okutturacağımızdan, gelebilecek miydiniz?, önümüzdekilerden, korkusuzluğundan vb. ayrıca bk. ünlü uyumu.

Subordinate clause synonyms : abstract noun, subclause, accent intensive, ablative, adjektive, adams apple, adjectival construction, action noun, clause, accusative.