Tutuşmak nedir, Tutuşmak ne demek

"Tutuşmak" ile ilgili cümle

  • "Bu fenerleri birbirine bağlayan çiçekli askılardaki küçük lambalar tutuştu." - H. C. Yalçın
  • "İki ordu bir harbe daha tutuştular." - F. R. Atay
  • "Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri / Koyu bir kırmızılık gökten ayırmada yeri" - Y. K. Beyatlı

Yerel Türkçe anlamı:

Yara ateşlenmek, azmak.

Koyulmak, icrayi faaliyet etmek, tutuşmak

Tutuşmak tanımı, anlamı:

Tutuşma : Tutuşmak işi.

Tutuş : Tutma işi.

Etekleri tutuşmak : Çok telaşlanmak.

Lades tutuşmak : Tavuğun lades kemiğini birer ucundan karşılıklı tutup kırarak lades oyununa başlamak.

Paçası tutuşmak : Telaşlanmak.

Yanıp tutuşmak : Bir şeyi elde etmek için güçlü bir istek duymak. elde edemediği bir şey için büyük üzüntü duymak. güçlü bir aşk ile sevmek.

Tutmak : Sürmek, zaman almak. Biriktirmek, tasarruf etmek. Kaplamak. Herhangi bir durumda bulundurmak. Uygun gelmek, çelişmez olmak. İzlemek. İş görebilmek. Hizmetine almak veya kiralamak. Hedef olarak almak. Ulaşmak, varmak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Kapatmak, sarmak. Bırakmamak. Yaklaştırmak. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. Bağlamak. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Beklenen sonucu vermek. Avlamak. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Başlamak. Desteklemek, birinden yana çıkmak. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. Kullanmak. İşgal etmek. Sunmak. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Bir şey düşünmek. Benimsemek, beğenmek. Bir yerde kalmasını sağlamak. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Varsaymak, farz etmek. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Denetimi ve yetkisi altına almak. Elde bulundurmak, ele almak. Sarmak, bürümek. Bir kimsenin yerini almak. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Uğramak. Alacağa veya vereceğe saymak. Ele geçirmek, yakalamak.

 

Dokunmak : İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak. Sağlığını bozmak. Karıştırmak. İlişkin, ilgili olmak, değinmek. Hafifçe değmek. Almak, kullanmak, el sürmek. Tedirgin etmek, sataşmak. Dokuma işi yapılmak. Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak. Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek.

Başlamak : Çalışır, işler, yürür duruma girmek. Etkisini göstermek. Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak. Bir işe girişmek, harekete geçmek. Görünmek.

 

Girişmek : Kalkışmak. Kavgaya tutuşmak. Başlamak. Bir işi ele almak. Birbirine karışmak. Dövmek.

Yanma : Yanmak işi. Bir cismin oksijenle birleşmesi sırasında ortaya çıkan olayların tümü.

Ateş : Büyük üzüntü, acı. Öfke, hırs, hınç. Coşkunluk. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç. Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırma. Tutuşmuş olan cisim. Tehlike, felaket. Patlayıcı silahların atılması. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr.

Kızarmak : Yiyecekler tavada kızgın yağ içinde veya ateşte kırmızılaşarak pişmek. Kırmızı veya ona yakın bir renk almak. Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu yüz kırmızı bir renk almak. Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmak.

Bir : Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sayıların ilki. Sadece. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Aynı, benzer. Tek. Ancak, yalnız. Beraber. Bir kez.

Almak : Gidermek, yok etmek. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Görevden, işten çekmek. Sürükleyip götürmek. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Yutmak, kullanmak. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Kabul etmek. Ele geçirmek, fethetmek. Temizlemek. İçecek veya sigara içmek. Bürümek, sarmak, kaplamak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Göreve, işe başlatmak. İçine sığmak. Birlikte götürmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Kazanmak, elde etmek. İçeri girmesini sağlamak. Başlamak. Erkek, kadınla evlenmek. Tat veya koku duymak. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. Örtmek, koymak. Kazanç sağlamak. Yol gitmek, mesafe katetmek. Yolmak, koparmak. Yer değiştirmek. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Soldurmak. Satın almak. İçeri sızmak, içine çekmek.

Kızıllaşmak : Kızıl duruma gelmek.

Diğer dillerde Tutuşmak anlamı nedir?

İngilizce'de Tutuşmak ne demek? : v. ignite, flame up, blaze, burn, catch, inflame, kindle, take, catch fire

Fransızca'da Tutuşmak : s'entre-toucher; faire mutuellement; se tenir; quereller, venir aux mains; s'enflammer, prendre feu

Almanca'da Tutuşmak : v. brennen, entbrennen, entzünden: sich entzünden

Rusça'da Tutuşmak : v. загораться, воспламеняться, вспыхивать, заниматься, зажигаться, схватываться, ввязываться, загореться, воспламениться, вспыхнуть, заняться, зажечься, схватиться, ввязаться