Uzamak nedir, Uzamak ne demek

"Uzamak" ile ilgili cümle

  • "Yılan masalı gibi uzadı gitti bu iş." - A. Erhat
  • "Kısa boylu Japon cinsi bile sporla üç parmak uzadı." - A. Haşim

Yerel Türkçe anlamı:

Gitmek.

Diğer sözlük anlamları:

Uzaklaşmak.

İngilizce'de Uzamak ne demek? Uzamak ingilizcesi nedir?:

extend

Uzamak tanımı, anlamı:

Uza : "defol git, kaybol" anlamlarında kullanılan bir söz.

Uzun uzadıya : Uzatarak, derinleştirerek, genişleterek, ayrıntılarıyla.

Uzama : Uzamak işi.

Dili uzamak : Haddini bilmeden konuşmak.

Etekleri uzamak : Yanlışları düzeltmek, ayıbını kapatmak.

Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.

Gelme : Gelmiş olan. Yetişme. Gelmek işi. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.

Büyümek : Artmak, güçlenmek, şiddeti artmak. Yaşı artmak, yaşlanmak. Önem ve değer kazanmak. Yetişmek. Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek. Sayıca artmak. Genişlemek.

 

Zaman : Belirlenmiş olan an. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Çağ, mevsim. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Dönem, devir. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri.

Tutmak : Elde bulundurmak, ele almak. Alacağa veya vereceğe saymak. Kullanmak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Desteklemek, birinden yana çıkmak. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Bir kimsenin yerini almak. Sürmek, zaman almak. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Bir yerde kalmasını sağlamak. Ele geçirmek, yakalamak. Başlamak. Bırakmamak. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. İzlemek. Varsaymak, farz etmek. İş görebilmek. Kapatmak, sarmak. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Sarmak, bürümek. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Bir şey düşünmek. Kaplamak. İşgal etmek. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Benimsemek, beğenmek. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Uygun gelmek, çelişmez olmak. Hizmetine almak veya kiralamak. Biriktirmek, tasarruf etmek. Herhangi bir durumda bulundurmak. Sunmak. Uğramak. Ulaşmak, varmak. Beklenen sonucu vermek. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Avlamak. Hedef olarak almak. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Yaklaştırmak. Bağlamak. Denetimi ve yetkisi altına almak. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak.

 

Sürmek : Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek. Devam etmek. Olmaya devam etmek. Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak. Uzatmak, ileri doğru itmek. Dokundurmak, değdirmek. Yönetip yürütmek, sevk etmek. Herhangi bir durum içinde bulunmak. Pulluk veya sabanla toprağı işlemek. Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek. Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek. Zaman geçmek. Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak. Zaman almak. Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak. Önüne katıp götürmek.

Uzun : Ayrıntılı. İki ucu arasında fazla uzaklık olan, kısa karşıtı. Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren. Ayrıntılı olarak, derinlemesine.

Gelmek : Katılmak, eklenmek. Kadar olmak. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. İsabet etmek. İzlemek, takip etmek. Başlamak, ortaya çıkmak. Mal olmak. Ulaşmak, varmak. Olmak, -e uğramak. Kazanılmak, sağlanılmak. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Uymak. Çıkmak, yönelmek. Belli bir süre dolmak. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Akmak. Görünmek, sanılmak. Getirmek. Biriyle birlikte gitmek. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Ortaya çıkmak, doğmak. Oturmaya, ziyarete gitmek. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Belli bir zamana ulaşmak. Herhangi bir sırada bulunmak. Düşmek, rast gelmek. Uygun düşmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Türemek. Sonuç çıkmak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Dayanmak, tahammül etmek. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil.

Çok : Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı. Aşırı bir biçimde.

Diğer dillerde Uzamak anlamı nedir?

İngilizce'de Uzamak ne demek? : v. stretch, grow longer, lengthen, extend, hold over, augment, continue, draw out, elongate, linger, pull out, scat

Fransızca'da Uzamak : durer, rallonger, s'allonger, se prolonger

Almanca'da Uzamak : v. fortgehen, ziehen

Rusça'da Uzamak : v. удлиняться, длиться, растягиваться, затягиваться, растянуться, затянуться