Yumuşamak nedir, Yumuşamak ne demek

  • Sertliği kalmamak, yumuşak duruma gelmek.
  • Öfkesi, kızgınlığı, inadı geçmek

"Yumuşamak" ile ilgili cümleler

  • "Kurt Hoca şimdi yumuşamış, el pençe divan duruyordu." - Ö. Seyfettin

Yumuşamak tanımı, anlamı:

Yumuşama : Dünyada soğuk savaş döneminden sonra stratejik silahların geliştirilmesiyle başlayan siyasal gerginliğin ortadan kaldırılması siyaseti, detant. Yumuşamak işi. Sert ünsüzlerin yumuşak ünsüz veya sızıcı ünsüz oluşu, ötümlüleşme.

Sert : Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam kapalı veya yarı kapalı engellere çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız. Hırçın, öfkeli, hiddetli. Gönül kırıcı, katı, ters. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı. Güçlü kuvvetli. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde. Titizlikle uygulanan, sıkı.

Yumuşak : Kolaylıkla işlenebilen. Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal. Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı. Ilıman (iklim), sert karşıtı. Ciğerlerden gelen havanın ses yolundaki sivrilmiş ve gerilmiş kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimli, sürekli, ötümlü, tonlu, sedalı. Kolay çiğnenen, kolay kesilen. Okşayıcı, tatlı, hoş. Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı. Sessiz, hafif. Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran.

 

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır.

Gelme : Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Gelmek işi. Yetişme. Gelmiş olan.

Öfke : Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap.

Kızgın : Kızışık, zorlu, sert, şiddetli. Eş arayan (hayvan). Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış. Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir.

Geçmek : Yaşamak. Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak. Okulda, sınavda başarı göstermek. Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek. Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek. Kalmak, devrolmak. Sönmek. Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek. Üstünlük sağlamak. Bir yandan girip diğer yandan çıkmak. Bir yerden başka bir yere gitmek. Harcamak. Görev almak. Bırakmak, vazgeçmek. Bir duruma uğramak, konu olmak. Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak. Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak. Tükenmek, bitmek, sona ermek. Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek. Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak. Bir yere gidip oturmak. Yazılmak, girmek. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. Hastalık bulaşmak, sirayet etmek. Sürümü olmak, satılmak. Yerini bırakıp başka yer almak. Geride bırakmak, aşmak. Kullanımda olmak, tedavülde olmak. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek. Etki yapmak, işlemek. Söylemeden veya bitirmeden atlamak. Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek. Zamanı aşmak, geride bırakmak. Birinden meşk etmek. Kabul edilemez olmak. Çekiştirmek, yermek. Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak.

 

Gelmek : Belli bir süre dolmak. Dayanmak, tahammül etmek. Uymak. Kadar olmak. Düşmek, rast gelmek. Sonuç çıkmak. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Ulaşmak, varmak. Türemek. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Katılmak, eklenmek. İzlemek, takip etmek. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Belli bir zamana ulaşmak. Akmak. Oturmaya, ziyarete gitmek. Biriyle birlikte gitmek. Çıkmak, yönelmek. Mal olmak. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Ortaya çıkmak, doğmak. Başlamak, ortaya çıkmak. Kazanılmak, sağlanılmak. Görünmek, sanılmak. İsabet etmek. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Uygun düşmek. Olmak, -e uğramak. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Herhangi bir sırada bulunmak. Getirmek.

Diğer dillerde Yumuşamak anlamı nedir?

İngilizce'de Yumuşamak ne demek? : v. let upon, limber up, let loose, mellow, melt, moderate, relax, relent, soften, sweeten, unbend

Fransızca'da Yumuşamak : mollir, faiblir, s'assouplir, se radoucir, se ramollir, se relâcher

Almanca'da Yumuşamak : v. verweichlichen, weichen

Rusça'da Yumuşamak : v. смягчаться, размягчаться, мякнуть, оттаивать, разрыхляться, смягчиться, оттаять