Büyüteç nedir, Büyüteç ne demek

Büyüteç; bir fizik terimidir.

  • Cisimleri büyüterek gösteren alet, pertavsız

"Büyüteç" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil." - N. Hikmet

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Verdiği büyümüş sanal görüntü ile küçük cisimleri incelemeye yarayan yakın odaklı yakınsak mercek.

Bilimsel terim anlamı:

optik: Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcı mercek.

İngilizce'de Büyüteç ne demek? Büyüteç ingilizcesi nedir?:

magnifier, magnifying lens, magnifying glass

Osmanlıca Büyüteç ne demek? Büyüteç Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

pertavsız

Büyüteç hakkında bilgiler

Büyüteç, İnce kenarlı mercek kullanarak cisimleri büyütmeye yarayan araçtır. Büyeteçler, ışığın kırılma özelliklerinden yararlanırlar.Çoklukla küçük cisimleri daha büyük görebilmek için, bu cisimlerle göz arasına konan yakınsak mercek, pertavız. Büyüteçlerde odak uzaklıkları küçüktür. İncelenecek cisim büyüteç ile bunun odaklarından birisi arasına yerleştirilir; öbür odak tarafına da gözleyicinin gözü gelir. Böylece cismin zahirî, büyük ve doğru bir görüntüsü görülmüş olur.

Basit büyüteç, sadece tek bir yakınsak mercekten oluştuğu için tüm optik aletlerin en temeli ve en basit olanıdır. İsminden de anlaşıldığı gibi, bu aygıt, bir cismin görünen boyutunu artırmak için kullanılır. Varsayalım ki gözden s uzaklığında bir cisim olsun. Gözde oluşan görüntünün boyutu, ufuk çizgisi ile cisim arasında gözde oluşan Ø açısına bağlıdır. Cisim göze yaklaştırılırsa , Ø artar ve gözün gördüğü görüntüde büyür. Fakat, normal bir göz 25 cm den ( yakın nokta ) daha yakındaki bir cisim üzerine odaklama yapamaz. Bunun uygulamasını herkes kendi yapıp görebilir. Dolayısıyla, Ø yakın noktada en büyük değeri alacaktır.

 

Büyüteç ile ilgili Cümleler

  • Ali büyüteçle kayayı inceliyor.
  • Bu küçük harfler sadece bir büyüteçle okunabilir.
  • Ali bir büyüteçle fotoğrafı inceledi.
  • Ali büyüteçe uzandı.

Büyüteç anlamı, tanımı:

Cisim : Doğada element, bileşik veya bunların karışımları hâlinde bulunan, kütlesi ve ağırlığı olan, duyularla algılanabilen şey. Gövde, beden, vücut.

Büyü : Karşı durulamaz güçlü etki. Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, efsun, sihir, füsun, bağı.

Alet : Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri. Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne. Maşa. Bir sanatı yapmaya, uygulamaya yarayan özel araç.

Gösteren : Gösterilenle birleşerek göstergeyi oluşturan ses veya sesler bütünü.

Pertavsız : Büyüteç.

İnce : Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı. Zayıf. Ayrıntılı. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı. Taneleri ufak, iri karşıtı. Hafif, gücü az. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı. Tiz (ses), pes karşıtı. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı.

 

Kenarlı : Kenarı süslü, işlenmiş. Herhangi bir biçimde kenarı olan.

Mercek : İçinden geçen paralel ışınları düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran veya birbirinden uzaklaştıran, camdan veya ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim, adese, lens.

Büyütme : Birisi tarafından yetiştirilmiş kimse. Uzakta duran cisimlere dürbün vb. bir araçla bakıldığında cismi gören açının çıplak gözle bakıldığı zamanki açıya oranı. Büyütmek işi.

Araç : Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri. Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta. Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta gücünden yararlanılan nesne. Taşıt.

Büyüteç düğmesi : Bazı almaçlarda, görüntünün ayrıntılarını daha iyi izleyebilmek için resmin orta bölgesini büyülten düzeni çalıştıran düğme.

Diğer dillerde Büyüteç anlamı nedir?

İngilizce'de Büyüteç ne demek? : n. magnifying glass, burning glass, glass, handglass

Fransızca'da Büyüteç : loupe [la]

Almanca'da Büyüteç : n. Brennglas, Lupe

Rusça'da Büyüteç : n. лупа (F)