Turkish: Beyaz boya odaya ışık katacaktır.
English: Sunlight brightens the room.
Turkish: Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
English: The east was brightened by the rising sun.
Turkish: Doğu doğan güneşle aydınlandı.
English: The flowers brightened the room.
Turkish: Çiçekler odayı aydınlattı.
English: His face brightened.
Turkish: Onun yüzü aydınlandı.
Brighten up : Aydınlanmak. Neşelenmek. Parlatmak. Canlanmak.
Brightened : Neşelendirmek. Parlatmak. Aklamak. Aydınlanmak. Canlanmak. Aydınlatmak.
Brightener : Işık tutan şey. Aydınlatıcı. Parlaklaştırıcı. Aydınlatan şey.
Brighteners : Işık tutan şey. Parlaklaştırıcı. Aydınlatıcı. Aydınlatan şey.
Brightening : Parlaklaştırma. Aydınlanmak. Parlatma. Aydınlatmak. Parlaklaştırıcı. Aklamak. Avivaj. Neşelendirmek. Canlanmak. Parlatmak.
Brightening agent : Parlatma maddesi. Parlaklaştırıcı.
Brightening up : Canlanmak. Neşelenmek. Parlatmak. Aydınlanmak.
Brighter : Neşeli. Şanlı. Işıltılı. Berrak. Görkemli. Aydınlık. Parlak. Zeki. Canlı.
Brightens : Canlandırmak. Parlatmak. Aydınlanmak. Parlamak. Aklamak. Canlanmak. Aydınlık olmak. Canlılık vermek (bir yere). Mutlu olmak. Yüzünde mutlu bir ifade belirmek.
Electrobrighten : Çıngılı parlaklaştırmak. Elektrikli parlaklaştırmak.
Sözcükler, direkt olarak Brighten ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Acquit : Beraat ettirmek. Ödemek. Beraat etmek. Suçsuz çıkarmak. Tenzih etmek. Ayrıcalık tanımak. İbra etmek. Temize çıkarmak. Muaf tutmak.
Blazoned : Ongun. Arma. Teşhir etmek. Gösteriş. Donatmak (göze çarpan bir şeyle). Uygun bir dille söylemek. Kaplamak (göze çarpan bir şeyle). Arma çizmek. Sergilemek.
Blaze : Yıldızı parlamak. Alevlendirmek. Alevlenmek. Tutuşmak. Alev alev yanmak. Tam akıtma. Atlarda burun üzerinde görülen beyaz kılların burun üstünün her iki tarafına yayılması durumu. Işımak. Akıtma.
Clean : Almak. Temiz. Katışıksız. Budaksız. Kusursuz. Arı. Yazısız. Saf. Ak.
Awakens : İkaz etmek. Teyakkuz etmek. Farkına varmak. Kışkırtmak. Gözü açılmak. Dirilmek. Uyanmak. Uyarmak. Uyandırmak.
Braced : Bağlamak. Zindeleştirmek. Desteklenmiş. Güçlendirmek. Germeli. Desteklenen. Desteklemek. Hazırlanmış.
Blazed : Ağaçlara işaret koymak. Zil zurna sarhoş. Alev alev yanmak. Tutuşmak. Körkütük sarhoş. Işımak. Yıldızı parlamak.
Be on cloud nine : Ağzı kulaklarına varmak. Havalara uçmak. Çok mutlu olmak. Aşırı mutlu olmak. Sevinçten havalara uçmak. Etekleri zil çalmak.
Coruscated : Parıldamak. Işıldamak.
Brighten synonyms : lighten up, brightens, bask, brighten up, blinked, buoy up, brace up, blink, brace, burnishing, blazon, bring to life, breeze in, blazons, cutthroats, blazoning, enjoy oneself, be on top of the world, brisk, coruscate, cleared, jollifying, clear up, light up, be enlightened, burnish, burnishes, cutthroat, change, charge, beamed, boost, adjusts.
Darken : Karartmak. Koyulaşmak. Koyulmak. Kararmak. Esmerleşmek. Koyulaştırmak. Siyahlaştırmak. Karıştırmak. Bulandırmak. Anlaşılması zor hale getirmek.
Overcast : Bulanık. Kaplama. Sülfile yapılmış. Kapalı hava. Kapalı. Kasvetli. Bulutlu. Sülfile yapmak. Kapanmak. Kenarını bastırmak.
Brighten kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To grow bright, or more bright. To become less dark or gloomy. To become bright or cheerful. To give a brighter hue to. To clear up. To make to shine. To increase the luster of. To make bright or brighter.
Sayfa düzgün görüntülenmiyorsa, lütfen sayfayı yenileyin. (F5)
Bu kısımda Brighten kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede Brighten ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce Brighten anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz Brighten ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.