Cebirsel deyim nedir, Cebirsel deyim ne demek

Cebirsel deyim; bir matematik terimidir.

  • Bilinen veya bilinmeyen büyüklük ölçüleri üzerinde, bunlara bağlı bir büyüklük ölçüsünü çıkarmak için gerekli işlemleri gösteren ve birbirine cebirsel işaretlerle bağlanan harf ve sayılar bütünü, cebirsel formül, cebirsel ifade

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Yalnızca cebirsel simgeler ve cebirsel işlemler içeren deyim.

İngilizce'de Cebirsel deyim ne demek? Cebirsel deyim ingilizcesi nedir?:

algebraic expression

Cebirsel deyim kısaca anlamı, tanımı:

Cebirsel : Cebirle ilgili.

Cebir : Artı ve eksi gerçek sayılarla, bunların yerini tutan harfler yardımıyla nicelikler arasında genel bağlantılar kuran matematik kolu. Zor, zorlayış.

Deyim : Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir.

Bilinen : Değeri belli olan (nicelik), bilindik, malum.

Bilinmeyen : Değeri belli olmayan, bilinmedik (nicelik), bilinmez, meçhul.

Büyüklük : Depremde oluşan enerjinin düzeyini belirten ölçü. Ululuk. Büyük olma durumu. Büyüklere yaraşır bağışlayıcı davranış.

Ölçü : Değer, itibar. Belirlenmiş boyut. Ölçme sonucu bulunan rakam. Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan. Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı. Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu. Ölçüt. Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi. Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin.

 

Bunlar : Bu zamirinin çokluk biçimi.

Çıkarmak : Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek. Yapmak, üretmek. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek. Göstermek. Bulmak, ortaya koymak. Söylemek. Gibi göstermek, bir davranış yüklemek. Gidermek. Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak. Boşaltmak. Resim yapmak. Yollamak, göndermek. Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak. İlgisini keserek uzaklaştırmak. Fotoğraf çektirmek. Hatırlamak. Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. Sunmak. Sonunu getirmek. Yayımlamak. Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak. Sağlamak, elde etmek. Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak.

Gerek : Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen, lazım. İcap.