Dikme nedir, Dikme ne demek

  • Dikmek işi.
  • Fidan, yeni dikilmiş fidan.
  • Yük kaldırmakta kullanılan bir direkli maçuna.
  • Bir evde aileyi sürdürecek olan tek çocuk.
  • Dikey olan doğru veya düzlem, amut.
  • Ağaç, direk
  • Ahşap yapılarda pencere ve kapı yanlarına dikilen direklerden her biri.

Yerel Türkçe anlamı:

Dikey. 2.bk. dikeme.

İç güveyisi.

Bir şehre dışardan gelip yerlilerden kız alan erkek.

Tohumluk soğan, ıska.

Bir yapıda dikey olarak dikilen direk. 1

Bacak.

Çelikleme yoluyle dikilen kavak ve söğüt fidanı.

Yerinden sökülmemiş ağaç kütüğü.

Budanmış palamut ve meşe ağacı.

Yazın koyunları yatırmak için çevresine parmaklık çekilerek yapılmış olan yazlık ağıl.

Ağaç direk, kalas.

Bir ailenin tek çocuğu.

Kağnıyı durdurmak için kullanılan ve boyunduruğun üst tarafında bulunan ağaç kazık.

Fide.

Elle dikilen tohum.

Kağnıya dikilen ucu çatallı ağaç, çadır direği. 1

Yokuş

Fidan, yeni dikilmiş fidan.

Fidanlıktan çıkmış ağaç.

Yeni dikilmiş fidan

Genç fidan ve ağaç dallarından yapılmış olan kazık.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir noktadan bir çizgiye ya da bir yüzeye dik açı altında inen doğru.

Güzel Sanatlar alanındaki anlamı:

Çatılarda dikine konulan ve üzerlerine çatı aşıklarının çakıldığı babaların her biri.

 

Pencere ve kapı kenarlarına konulan direklerin her biri.

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Bir doğru için, belirli bir noktadan geçerek doğruya inilen ya da çıkılan dik doğru.

Bir düzlem için, belirli bir noktadan geçerek düzleme inilen ya da çıkılan dik doğru.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Sabanın alt kısmını oluşturan saçın kenar kısmını bükmekte kullanılan araç. (- Maraş)

Diğer sözlük anlamları:

Destek, dayak

Fidan; dikilip yetiştirilen şey; yetiştirilmiş olan

Bilimsel terim anlamı:

Mobilyanın düşey yöndeki çatkı parçalarına verilen ad.

Yüksek atlamalarda, aşılması gereken çıtayı taşıyan ayakların konduğu direklerden her biri.

İngilizce'de Dikme ne demek? Dikme ingilizcesi nedir?:

upright, perpendicular, post, upright beam, normal, montant

Osmanlıca Dikme ne demek? Dikme Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

dikme, gars, amud

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Kars kenti, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer. Kayseri ilinde, Yahyalı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Şanlıurfa şehrinde, Çamlıdere nahiyesine bağlı bir yer. Ağrı şehri, Tutak ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Bingöl ili, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer. Bitlis kenti, Sarıkonak bucağına bağlı bir bölge.

Dikme tanımı, anlamı:

Orta dikme : Bir doğru parçasına orta noktasında dik olan doğru.

Dikmek : Top, taş vb.ni dikine havaya atmak. Bardak, kadeh, testi vb. kapların içindekini bir çırpıda, bir solukta içmek. Yapı kurmak, inşa etmek. Biçilmiş veya yırtılmış kumaş, deri, yara vb.ni iğneye geçirilmiş iplikle tutturmak. Top vb.ni oyun alanında belirli bir yere koymak. Bir cismi dik olarak durdurmak. Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek. Beklemek için birini bir şeyin başına getirmek.

 

Dikmelik : Fidanlık.

Dikmen : Koni biçiminde tepe. Sinop iline bağlı ilçelerden biri.

Bayrak dikmek : Bayraklı bir sopayı bir yere saplamak.

Boynuz dikmek : Kadın başka erkekle ilişki kurarak kocasını aldatmak.

Cevabı dikmek : Kesin, ters ve karşısındakinin beklemediği bir karşılık vermek.

Göz dikmek : Bir şeyi ele geçirmek isteğine kapılmak.

Gözünü dikmek : Dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak.

Gözünü gözüne dikmek : Başkasının gözüne sürekli olarak bakmak.

Heykelini dikmek : Türlü alanlarda üstün başarı gösteren kimselere değerbilirlik göstermek.

Kazık dikmek : Devamlı kalmak, ebediyen yaşamak.

Kulaklarını dikmek : Hayvan dikkat kesilmek.

Kuyruğu dikmek : Hayvan koşmaya, başlamak. insan bulunduğu yerden uzaklaşmaya başlamak.

Menzil dikmek : Atılan ok ile kırılan rekorun yerini belirten taş dikmek.

Nalları dikmek : Ölmek.

Ocağına incir dikmek : Birinin evini barkını dağıtmak.

Sökük dikmek : Sökülmüş olan bir şeyi onarmak.

Topu dikmek : Ölmek. topu ayakla hızlı bir biçimde havaya doğru atmak.

Tüy dikmek : Kötü bir durum almış bir işi büsbütün kötü bir duruma sokmak.

Üzerine tüy dikmek : Yaşanan durumu veya olayı daha da kötüleştirmek.

Yelken dikmek : Tekneye yelken takmak.

Ahşap : Ağaçtan, tahtadan yapılmış nesne. Ağaçtan, tahtadan yapılmış.

Pencere : Yapıları veya tren, vapur vb. ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık.

Kapı : Sadece bir konuda yoğunlaşmış bilgilerin yer aldığı Genel Ağ sayfası, portal. Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı. Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat. Gidere yol açan gereksinim. Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer. Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân. Devlet dairesi. Ev gezmesi için gidilen yer. Osmanlı Devleti'nde resmî görev yeri.

Direk : Ağaçtan veya demirden yapılmış olan uzun ve kalın destek. Değerli, saygın, önde gelen kimse. Sütun.

Aile : Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü. Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü. Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik. Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü. Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu, familya. Eş, karı.

Çocuk : Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Küçük yaştaki erkek veya kız. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak. Genç erkek. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi.

Ağaç : Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. Tahta, kereste. Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan.

Fidan : Yeni yetişen ağaç veya ağaççık. Başka bir yere dikilmek için bulunduğu yerden çıkarılan taze ağaç, dikme.

Yeni : O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan. Tanınmayan, bilinmeyen. Daha öncekilerden farklı olan. En son edinilen. Biraz önce, çok zaman geçmeden. Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan. Kullanılmamış veya az kullanılmış olan, eski karşıtı. İşe henüz başlamış. Eskisinin yerine gelen.

Dikme ayağı : (matematik)

Dikme çelik : Yere dikilmiş bir direk üzerine çelik konarak oynanan çelik çomak oyunu.

Dikme tablet : Özel aletler yardımıyla enjekte edilerek veya deride yapılan küçük bir kesikten sonra deri altına uygulanabilen, genellikle hormon içeren ve sıkıştırılmış, silastik kauçuk ve polilastik tiplerinde hazırlanan küçük bir tablet çeşidi, pelet.

Dikmece : İki kulplu süt tavası. Hatay ilinde, Serinyol nahiyesine bağlı bir bölge.

Dikmeçay : Sivas şehrinde, Sincan bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Dikmeler : Balıkesir ili, Savaştepe ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Dikmeli : Düzce ili, Çilimli ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Konya ili, Hatip bucağına bağlı bir yer.

Dikmelik eğrisi : (…)t -> dkm t işlevinin çizgesi.

Dikmelik yayı : Dikmelik işlevinin tersi. Simgesi :(…) Dikmeliği verilen bir sayıya eşit olan yay ya da açı. Simgesi : (…)

Dikmeliksel dalga : Zaman ve uzay değişkenlerine göre dikmelik eğrisi biçimi gösteren dalga. anlamdaş uyumcul dalga.

Dikme ile ilgili Cümleler

  • Dikiş dikmeyi seviyorum.
  • Dikiş dikmeyi bıraktı ve biraz çay içti.
  • Derisini elbise dikmek için kullandım.
  • Elbiseni dikmeyi bitirmek için geç saatlere kadar yatmadı.
  • Dikiş dikmekte çok iyisin.
  • Fermuar mı yoksa cırt-cırt mı dikmeliyim karar veremiyorum.
  • Ona kotundaki deliği dikip dikmeyeceğini sor.

Diğer dillerde Dikme anlamı nedir?

İngilizce'de Dikme ne demek? : n. planting, plant, sewing, erection, erecting, fixing, pillar

Fransızca'da Dikme : érection [la], implantation [la], ligature [la], montant [le], perpendiculaire [la], (bitki) plantation [la]

Almanca'da Dikme : n. Anpflanzung, Einpflanzung, Errichtung, Normale, Perpendikel, Senkrechte, Stich

Rusça'da Dikme : n. высадка (F), посадка (F), перпендикуляр (M), пересадка (F), насаждение (N), шитье (N), пошив (M), прошивка (F)