Dizgin nedir, Dizgin ne demek

  • Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış

Yerel Türkçe anlamı:

Biçilmiş ekin, ot destesi: Bugün yüz dizgin buğday biçtim.

Fransızca'da Dizgin ne demek?:

bride, barre, frein, frenum

Dizgin hakkında bilgiler

Dizgin, binek hayvanlarını kontrol etmek için binicinin tuttuğu ip veya kayış. Hayvanı önden çekmek için kullanılan ipe ise yular denir.

Kontrol ipi (yular ya da dizginler) atın başlığını, gem yoksa çene altından, gem varsa gemin çene ve dile baskısını kontrol eden mekanizmasının iki yanından çeker.

Kontrol, insanın kol gücünün hayvanın burnu yönlendiren boyun kaslarına galip gelmesi, ve itaatsizlik durumunda hassas burun, ağız ve çene bölgesine yapılmış olan basıncın acı vermesiyle sağlanır.

En basit hayvan baş bağı, ilmek-içinden-ilmek, yada sabit bir halka içinden ilmektir. İlmek kısmı sıkışırsa çekilmezken bile hayvanın canını yakabilir. İlmek kısmı gevşerse hayvan kontrolden çıkabilir.

Dizgin ile ilgili Cümleler

  • Jim'e kendini çok fazla içmekten dizginlemesini söyledim.
  • Kendimi dizginleyemedim.
  • Tom, lütfen kendini dizginle.
  • Yaşamımda dizginleri ele almam için bu gereksiz algılardan kurtulmam lazım.
  • Altın dizginler daha iyi bir at yapmazlar.
  • Tom'u dizginlemeye çalışıyorlar.
  • Yaldızlı dizginler daha iyi bir at yapmazlar.
 

Dizgin tanımı, anlamı:

Gemi : Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine.

Hayvan : At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz.

Kayış : Kol saatinin bileğe bağlanmasını sağlayan, deriden yapılmış gereç. Ustura bilenen cilalı kösele. Kayma işi. Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi.

Dizgin boşaltmak : Atı hızlı bir biçimde sürmek.

Dizgin vurmak : Ata dizgin bağlamak.

Dizgine gelmek : Düzelmek, belli bir disipline ve sisteme girmek.

Dizginini çekmek : Birinin aşırı davranışlarına engel olmak.

Dizginini kesmek : Üzerindeki baskıyı artırmak.

Dizginleri ele almak : İşi kendisi yönetmeye başlayarak.

Dizginleri ele vermek : Başkasının yönetimini kabullenmek.

Dizginleri gevşetmek : Birinin üzerindeki baskıyı azaltmak.

Dizginleri koparmak : Her türlü bağ ve baskıdan kurtulmak.

Dizginleri salıvermek : Başıboş bırakmak.

Doludizgin : Son hızla, çok hızlı bir biçimde. Tam anlamıyla.

Dizgi : Basım için harfleri, kelimeleri, satırları, sayfalar oluşturacak biçimde düzenleme, tertip.

Dizginlemek : Ata dizgin takmak veya atı yürütmek için dizginini oynatmak. Birinin aşırı davranışlarını önlemek.

Dizginlenme : Dizginlenmek işi.

Dizginlenmek : Dizginleme işi yapılmak veya dizginleme işine konu olmak.

Dizginsiz : Aşırı olan, ölçüsüz. Dizgini olmayan.

Yöneltme : Bir teleskobu veya gözlem aracını bakılacak yıldıza doğru çevirme işi. Öğrencilerin okul yaşamına, izleyecekleri derslere uyumlarını sağlamayı amaçlama, seçecekleri meslekleri yönlendirme işi. Yöneltmek işi, tevcih.

 

Binek : Binmeye yarayan otomobil, at vb. Binmeye yarayan.

Kontrol : Yoklama, arama. Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma. Denetleme. Denetçi, kontrolör.

Binici : Ata binen kimse.

Çekmek : Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Atmak, vurmak. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak. Kaçan ilmeği örmek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. İçine almak, emmek. Örtmek, giymek. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Yol, ay sürmek. İçki içmek. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Öğütmek. Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Asmak. Hoşa gitmek, sarmak. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. Yollamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Daralıp kısalmak. Döşemek. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. İmbik yardımı ile elde etmek. Yürütmek, sürmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Herhangi bir anlama almak. Herhangi bir engel kurmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Germek. Boya, badana vb. sürmek. Çizgi durumunda uzatmak. Bir yerden başka bir yere taşımak.

Deni : Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse).

Başlı : Başı olan.

Dizgin dayak : Kuvvetsiz, bitkin bir durumda yürümeyi anlatır.

Dizgin depretmek : Atı harekete geçirmek

Dizgin eylemek : Atın dizginini bırakmak, başını salıvermek

Dizgin uzatmak : Atı serbes bırakmak, başını salıvermek.

Dizginkale : Ağrı kenti, Sarısu bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Dizginleme : Dizginlemek işi.

Dizginlenebilme : Dizginlenebilmek işi.

Dizginlenebilmek : Dizginlenme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Dizginleniş : Dizginlenme işi.

Dizginletme : Dizginletmek işi.

Diğer dillerde Dizgin anlamı nedir?

İngilizce'de Dizgin ne demek? : n. rein, bridle, headgear, headstall, bit

Fransızca'da Dizgin : bride [la], guide [la]

Almanca'da Dizgin : n. Zaum, Zügel

Rusça'da Dizgin : n. повод (M), узда (F), уздечка (F), вожжа (F), вожжа: вожжи (PL)