Favour türkçesi Favour nedir

  • Rahatlatmak.
  • Yanında olmak.
  • Destek.
  • İltimas.
  • Ekonomi alanında kullanılır.
  • Benzemek.
  • Onaylamak.
  • Ayrıcalık.
  • Koruma.
  • Hediye (sürpriz).
  • Sevilme.
  • Kolaylaştırma.
  • İyilik.
  • Onaylama.
  • Kayırmak.
  • Kayırma.
  • Üstün tutma, benimseyerek koruma, kişiye yapılacak işlemde kolaylık gösterme.
  • Beğenilme.
  • Vermek.
  • Lehinde olmak.
  • Lütuf.
  • Onay.
  • Taraftarlık.
  • İltimas etmek.
  • Gözetmek.
  • İyilik etmek.
  • Desteklemek.
  • Yüreklendirmek.
  • Yardım.

Favour ile ilgili cümleler

English: I am in favour of your proposal.
Turkish: Ben önerini destekliyorum.

English: Do me a favour and shut up!
Turkish: Bana bir iyilik yap ve çeneni kapa!

English: I would like to ask a favour of you.
Turkish: Senden bir ricada bulunmak istiyorum.

English: Could you do me a favour please?
Turkish: Bana bir iyilik yapar mısınız, lütfen?

English: Do me a favour and shut up.
Turkish: Bana bir iyilik yap ve kes sesini.

Favour ingilizcede ne demek, Favour nerede nasıl kullanılır?

Favour tariff : İkramlı tarife.

Favour with : Vermek.

Curry favour with : Yaltaklanmak. Yaranmak.

In favour of : -in avantajına. -in çıkarına. Leyhine. Yararına. Yanında. -in yararına. Lehinde. Lehine.

As a favour : İyilik olarak.

Favoured : Kayırılan. Özellikli. Baharlı. Yeğlenen. Tat verilmiş. Ayrıcalıklı. Tercih edilen. Avantajlı. Lezzetli. İltimaslı.

 

Do the favour : Lütfetmek.

Return a favour : Yapılan iyiliğin karşılığını vermek.

Favourable : İyi niyetli. Tatminkar. Lütufkar. Faydalı. İyi. Hayırlı. Taraftar. Lehte. Olumlu. Uygun.

Favourers : Başkasının iyiliğini isteyen (ayrıca favorer). İyikalplilikle veya arkadaşlıkla saygı duyan ve takdir eden kimse. İyiliksever. İyilik eden kimse. Yardımda bulunan kimse. Zenginlik ve başarıyı geliştirmeye yardımcı olan veya destekleyip yardım eden kimse.

İngilizce Favour Türkçe anlamı, Favour eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Favour ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Stand up for : Savunmak. Taraftarı olmak. Taraftar olmak.

Approve : Beğenmek. Uygun bulmak. Tasvip etmek. Onamak. Doğru bulmak. Razı gelmek. Olumlu bulmak. Razı olmak.

Cachet : Kapsül. Damga. Hususiyet. Kaşe. Prestij. Marka. Saygınlık. Özellik. Mühür. Fark.

Bearer : Tabut taşıyan. Kolon ya da piramitte üstündekileri taşıyan güçlü kişi. trapez gösterisinde uçan trapezciyi tutup taşıyan cambaz. Taşıyıcı. Tabut taşıyıcı. Taşıyan. Hamiline. Tabut taşıyan kimse. Çek, bono, poliçe, gönderim belgesi, hisse senedi, tahvil vb. her türlü değerli kağıdı yasalara uygun olarak elinde bulunduran kişi. Mesnet. Hamil.

A priori theoretical criteria : Öncül kuramsal ölçüt.

Overseen : Yönetmek. Denetlenmiş. Denetlemek. Denetlenen.

Hearten : Cesaret vermek. Cesaretlendirmek. Moral vermek. Canlandırmak. Sevindirmek. Neşelendirmek.

Comforted : Avutmak. Yatıştırmak. Yardım etmek. Rahat ettirmek. Teselli etmek. Cesaretlendirmek. Memnun etmek.

Approvement : Tasdik. Ruhsat.

 

Affording : Karşılamak (parasal olarak). Gücü yetmek. Göze almak. Maddi gücü yetmek. Satın almaya gücü yetmek. Çıkışmak. Bulabilmek. Zamanı olmak. Parası yetmek.

Favour synonyms : disburdens, oversaw, affirmations, cheer on, approximating, approximated, advocated, backing, immunity, mercy, approvals, accorded, look after, assign, armoring, body guard, emboldened, approbations, acception, good health, flanked, attesting, catalysis, favors, condescension, alms, neighbored, acceptance, favours, protection, partisanship, approval, disburden.

Favour zıt anlamlı kelimeler, Favour kelime anlamı

Disapproval : Beğenmeme. Doğru bulmama. İtiraz. Uygun görmeme onaylamama. Tutumu ölçülen bireyin bir ölçek sınarını olumsuzlaması ya da sınarda dile getirilen görüşe katılmaması. Reddetme. Hoşnutsuzluk. Onaylamama. Ayıplama.

Demote : İndirge. İndirgemek. Alçalt. Rütbesini indirmek. İndir. Aşağı dereceye indirmek. Alt sınıfa indirmek.

Disadvantage : Yarar yitimi. Kayıp. Bir kişi, nesne, durum ya da koşula karşı olan, başarı ya da kazançta engelleyici etkisi bulunan özellikler. Götürü. Dezavantaj. Çekince. Kusur. Mahzur. Zarar vermek.