Salient türkçesi Salient nedir

Salient ingilizcede ne demek, Salient nerede nasıl kullanılır?

Salient angle : Dış açı.

Salient point : Taç noktası. Çıkıntı noktası.

Saliently : Göze çarpan. Açık bir şekilde. Bariz bir şekilde. Farkedilebilir bir şekilde. Dikkate değer bir şekilde. Dikkat çekici bir şekilde. Dışa doğru bir çıkıntı ile. Bariz bir biçimde. Besbelli. Göze çarpan bir şekilde.

Salients : Atlayan. Dikkat çeken. Göze çarpan. Dış. Belirgin. İstihkam dış açısı. Sıçrayan. Çıkık. Dikkat çekici. Çarpıcı.

Salience : Çıkıntılı şey. Göze çarpma. Çıkıntı. Dikkati çekme.

Saliencies : Çıkıntı. Dikkati çekme.

Salic law : Fransa'da kadınların tahta geçmesini önleyen kanun.

Saliences : Dikkati çekme. Çıkıntılı şey. Çıkıntı. Göze çarpma.

Salicylaldehyde : (kimya) erkeç sakalı ve benzer bitkilerden elde edilen yağlı bileşik (esasen parfüm ve endüstri uygulamalarında kullanılan). Salisilaldehit. Acı badem kokusuna sahip yağlı sıvı fenolik aldehit. Salisilaldehid.

Saliency : Çıkıntı. Dikkati çekme. Göze çarpma. Çıkıntılı şey.

İngilizce Salient Türkçe anlamı, Salient eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Salient ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Demonstrative : Belirtici. İnandırıcı. Duygularını gizlemeyen. Gösteren. Duygularını açığa vuran. Kesin olarak ispatlayan. Demonstratif. İşaret zamiri. Hislerini açığa vuran.

Riveting : Perçin yapma. Hayran bırakan. Çok ilginç. Perçin eki. Merak uyandıran. Çekici. Perçinleme. Perçin. Sürükleyici.

Raised : Mayalı. Zamlı. Yükseltilmiş. Kabarık. Kalkık. Mayalanmış. Yükselmiş. Kabartma.

Multiplier : Gelir harcama modelinde, otonom kalemlerin herhangi birinde ortaya çıkan değişmenin reel gayrisafi yurtiçi hasıla üzerinde yarattığı kendisinden daha büyük etkiyi gösteren, 1931 yılında ilk kez richard f. kahn tarafından geliştirilen ve daha sonra da j. m. keynes tarafından ayrıntılandırılarak kullanılan katsayı. bu katsayı otonom harcamanın türüne göre farklı terimlerle tanımlanmaktadır. Çoğaltıcı. Çoğaltan. Çarpan. Bilgisayar, fizik, iktisat alanlarında kullanılır. Bir etkiyi artırmaya yarayan aygıt.

Complete luxation : Tam çıkık.

Bolder : Cesur. Arsız. Atılgan. Utanmaz. Daha cesur. Daha kalın. Gözüpek. Cesaret isteyen. Cüretli.

Considerable : Kaydadeğer. Oldukça. Ehemmiyetli. Epey. Kayda değer. Büyük. Hayli. Hatırı sayılır derecede. Hatırı sayılır ölçüde. Fazla.

Outside : Dışına. En fazla miktar. Dışında. Dış kısım. Dıştan. Ötesine. Dış görünüş. Dışarı. Dış (taraf).

Impressive : Etkili. Usturuplu. Duyguları etkileyen. Tesirli. Etkileyici.

Serrated : Dişli. Girintili. Testere dişli. Tırtıllı. Tırtıklı. Testere gibi dişli. Dış diş. Diş diş. Testere gibi uçları olan.

 

Salient synonyms : outlying, broads, intenser, cautious, devastating, broadest, striking, remarkable, flashy, spattering, discrete, blazing, explicits, eye catching, arresting, distinct, clearest, jutty, outers, bulgy, broader, distinctive, gushiest, bold, gripping, externus, external, vaulter, circumspect, foreign, out of joint, ledgy, biggie.

Salient zıt anlamlı kelimeler, Salient kelime anlamı

Inconspicuous : Göze çarpmayan. Farkedilmeyen. Farkedilmez. Önemsiz.

Re entrant : Girintili. Yeniden giriş.

Salient ingilizce tanımı, definition of Salient

Salient kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Moving by leaps or springs. A salient angle or part. Leaping. A projection. Jumping. Bounding.