Eşgili nedir, Eşgili ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Doğranmış ekmek üzerine, suda pişirilen ekşi meyve ve kavurma dökülerek yapılan yemek.

Turşu.

Dayak, sopa.

Sacda pişirilen mayasız pide.

Eski türkçe ekşig+li: Ekşi domates, erikle yapılan bulgur yemeği.

Eşgili tanımı, anlamı

Eşgi : Üzüm şırasından yapılan, tadı ekşimsi bir çeşit tatlı. Ekşi. Limon. Salça. Eski türkçe ekşig: Ekşi (Erzincan Merkez)

Mayasız : İçinde maya bulunmayan. Kötü huylu.

Domates : Patlıcangillerden, yaprakları tüylü, çiçekleri salkım durumunda, vitamince zengin bir bitki (Lycopersion esculentum). Bu bitkinin yenilen kırmızı veya yeşil ürünü.

Üzerine : Üstüne. -den daha üstün. -den dolayı. -den sonra. Hakkında.

Kavurma : Kavurmak işi. Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et. Kavrulmuş olan.

Domate : Domates.

Türkçe : Genel Türk dili. Türkiye Türkçesi.

Bulgur : Kaynatılıp kurutulduktan ve kabuğu çıkarıldıktan sonra kırılan buğday. Sert ve ufak taneler durumunda yağan kar, ebebulguru.

Üzeri : Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı. Bazı tamlamalarda zaman bildiren bir söz. Vücut, beden. Artan, geriye kalan bölüm. Bir şeyin dış yüzü, yüzey.

Bulgu : Var olduğu hâlde bilinmeyeni bulup ortaya çıkarma işi ve bu işin sonunda elde edilen şey. Araştırma verilerinin çözümlenmesinden çıkarılan bilimsel sonuç, netice. Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun veya hastalığın belirlenmesine yarayan, hekimin saptadığı işaret.

 

Dayak : Bir insanı veya bir hayvanı dövme işi, sopa, patak, kötek. Evlerin kapısının açılmaması için kapının arkasına konulan kol, destek, sürgü. Bir şeyin yıkılmaması için dayanan ağaç, destek, payanda.

Domat : Domates.

Yemek : Yemek yeme, karın doyurma işi. Kandırmak. Isırmak. Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek. Ağızda çiğneyerek yutmak. Harcamak, tüketmek, bitirmek. Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek. Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek. Birine alacağını vermemek, ödememek. Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek. Günün belli saatlerinde yenilen besin. Yasal yoldan cezalandırılmak. Konuklara yiyecek verilerek yapılmış olan ağırlama. Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak. Başkasının parasını harcamak. Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek. Sürekli üzmek, tedirgin etmek.

Doğra : Ed. doğru.

Turşu : Tuzlu suda, sirkede bırakılarak özel bir kıvama getirilmiş sebze veya meyve. Bitkin, yorgun.

Ekmek : Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılmış olan yiyecek, nan, nanıaziz. Serpmek. Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek. İnsanı geçindirecek iş, kazanç. Yemek, aş. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak. Yarışta geçmek. Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak. Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek. Toprağı ekip biçmek için kullanmak.

 

Meyve : Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş. Ürün, sonuç, kâr.

Kavur : Gâvur, kâfir.

Turş : Ekşi. Ekşi: Turş nar.

Doma : Topaç. Taş ve sopalarla oynanan bir çocuk oyunudur. Yuvarlak bir taşı sopa ile yuvaya sokmaya çalışan ebe, kendisine engel olmaya çalışanlara sopasıyla dokunursa ebe o kimse olur. Kuyu çıkrığı. Evlerin dam ve duvarlarına konulan ağaç direk. Ur.

Diğer dillerde Eşgenlik eğrisi anlamı nedir?

İngilizce'de Eşgenlik eğrisi ne demek ? : isoamplitude line