Erimek nedir, Erimek ne demek

"Erimek" ile ilgili cümleler

  • "Güzel hayatımız da bir göz açıp kapayışta eridi." - R. H. Karay
  • "Şeker suda erir."
  • "Yüzündeki karlar eriyince beyaz, yuvarlak bir yüz meydana çıkmıştı." - S. F. Abasıyanık
  • "Günden güne eriyen Kerime'yi, o tek kardeşimi kurtarabilirim ümidiyle size koştum." - A. Gündüz

Yerel Türkçe anlamı:

Tebah olmak

Orta Öğretim alanındaki anlamı:

[Bakınız: çözünmek]

Osmanlıca Erimek ne demek? Erimek Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

zeveban etmek

Erimek anlamı, kısaca tanımı:

Eriyip bitmek : Üzüntü ve sıkıntıdan çok zayıflamak.

Eriyip gitmek : Yok olmak.

Erim erim : "Zayıflamak, güçsüz bir duruma gelmek" anlamlarındaki erim erim erimek sözünde geçer.

Erime : Erimek işi.

Aynı potada erimek : Benzer konuları ve sorunları birlikte düşünmek veya değerlendirmek.

Bal mumu gibi erimek : Çok zayıflamak.

İçi erimek : Kaygı duymak, çok üzülmek.

İçinin yağı erimek : Nispet vererek sevinmek. telaş veya kaygı ile üzülmek.

Yüreğinin yağı erimek : Çok üzülmek. çok korkmak.

Cisim : Gövde, beden, vücut. Doğada element, bileşik veya bunların karışımları hâlinde bulunan, kütlesi ve ağırlığı olan, duyularla algılanabilen şey.

 

Sıvı : Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi, likit.

Karış : Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ile serçe parmağın uçları arasındaki açıklık.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Geçmek : Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak. Bir yandan girip diğer yandan çıkmak. Görev almak. Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek. Harcamak. Kullanımda olmak, tedavülde olmak. Bırakmak, vazgeçmek. Bir yere gidip oturmak. Hastalık bulaşmak, sirayet etmek. Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak. Çekiştirmek, yermek. Tükenmek, bitmek, sona ermek. Birinden meşk etmek. Etki yapmak, işlemek. Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek. Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek. Bir yerden başka bir yere gitmek. Geride bırakmak, aşmak. Söylemeden veya bitirmeden atlamak. Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. Sönmek. Sürümü olmak, satılmak. Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek. Bir duruma uğramak, konu olmak. Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek. Yerini bırakıp başka yer almak. Kabul edilemez olmak. Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak. Zamanı aşmak, geride bırakmak. Okulda, sınavda başarı göstermek. Üstünlük sağlamak. Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak. Kalmak, devrolmak. Yazılmak, girmek. Yaşamak.

 

Etki : Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.

Gelme : Gelmiş olan. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Yetişme. Gelmek işi.

Dağılmak : Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak. Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak. Birliği, beraberliği bozulmak. Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak. Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek. Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak. Parçalanarak yayılmak, ufalanmak.

Çok : Aşırı bir biçimde. Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı.

Zayıflamak : Zayıf duruma gelmek.

Sıkılmak : Sıkıntıya düşmek. Utanıp çekinmek. Sıkma işi yapılmak. Can sıkıntısı duymak.

Yok : Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz. Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir. Birinin söylediği sözlerden genel olarak kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz. "Hayır" anlamında kullanılan bir söz. Yasak. Olmayan, bulunmayan şey. Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı.

Olmak : Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Yetişmek, olgunlaşmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Gerçekleşmek veya yapılmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Uymak, tam gelmek. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Yaklaşmak, gelip çatmak. Bulunmak. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Yitirmek, elinden kaçırmak. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Sürdürmek, yürütmek. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Herhangi bir durumda bulunmak. Yol açmak. Geçmek, tamamlanmak. Sarhoş olmak.

Bitmek : Güçsüz kalmak, çok zayıflamak. Bitki, tüy, saç vb. şeyler çıkıp yetişmek. Tükenmek. Çok sevmek, bayılmak, beğenmek. Çok yorulmak. Beklenmedik zamanda ortaya çıkmak. Sona ermek.

Tükenmek : Güçsüzleşmek, bitkinleşmek, yılgınlaşmak. Bitmek, sona ermek, kalmamak. Verimliliğini yitirmek, söyleyecek sözü kalmamak.

Diğer dillerde Erimek anlamı nedir?

İngilizce'de Erimek ne demek? : v. melt, fuse, dissolve, pine away, pine, deliquesce, run, thaw

Fransızca'da Erimek : se fondre, se dissoudre, fondre, fuser, sécher, se consumer

Almanca'da Erimek : v. schmelzen, tauen, verbluten, verschmoren, zerfallen, zerfließen, zergehen

Rusça'da Erimek : v. таять, растворяться, плавиться, расплавляться, топиться, растапливаться, чахнуть, сохнуть, расползаться, рассасываться, стыдиться, робеть, раствориться, расплавиться, рассосаться, оробеть